26 Mart 2021 Cuma

Ulusal Güçler Birleşimi


TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI NE İDİ?

 .  TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI NE İDİ?

·       TÜMÜYLE BİR SAVAŞ DEĞİL MİYDİ?

·       “VATANI SAVUNMAK” İÇİN, “KURTULUŞ” İÇİN YAPILMADI MI?

·       Biz bu savaşlara Kurtuluş Savaşı, Bağımsızlık Savaşı, İstiklal Harbi, Milli Mücadele ... demiyor muyuz?

·       Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun İtilaf Devletleri'nce işgali sonucunda Mîsâk-ı Millî sınırları (ulusal sınırlar) içinde ülke bütünlüğünü korumak için yapılan çok cepheli hem siyasi, hem de askeri mücadele bir Kutsal Savaş değil midir?

·       Türk Kurtuluş Savaşı 1919-1922 yılları arasında gerçekleşmiş ve 11 ekim 1922'de imzalanan Mudanya Antlaşması ile fiilen bitmiştir.

·       13 Ekim 1921'de imzalanan Kars Antlaşması ile Doğu Cephesiyle sınırlı olmak üzere, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile ise her şeyiyle top yekûn sona ermiştir.

·       İtilaf Devletleri, Anlaşma Devletleri ya da Müttefik Devletler, Britanya İmparatorluğu, Fransa ve Rusya'dan oluşan ittifaktır.

·       İtalya önceleri İttifak Devletleri grubunun içerisindeydi sonra 1915'te İtilaf Devletleri'nin yanında savaşa girdi (1915 yılı İtalya'nın savaşa dahil olduğu yıldır ve İttifak Devletleri'nin saflarında asla savaşmamıştır).

·       Savaşın ilerleyen aşamalarında ABD İtilaf Devletleri'ne katıldı. 

·       Rusya 1917 İhtilali'nden sonra İtilaf Devletleri grubundan ayrılarak savaştan çekildi.

·       Savaş sırasında yeni katılımlarla İtilaf Devletleri grubu genişledi.

·       İtilaf Devletleri I. Dünya Savaşı'ndan yenen (galip) olarak çıktı ve yenilen İttifak Devletleri'nin topraklarını kısmen işgal etti.

·       Türk ulusal varlığını yok derecesine indirmeye kararlı olan İtilaf devletleri, mütarekeyi kendi anlayışları doğrultusunda uygulamaya başladılar.

·       Osmanlı ordusunun hızla terhisine, silahların alınmasına ve ülkeyi işgale başladılar.

·       Durum umutsuz görünüyordu.

·       Ülke parçalanmış, nüfusu azalmış halk uzun savaşlarla bitkin düşmüştü.

·       Aydınlar, bağımsızlığı değil, bağımlılığın alacağı biçimi tartışıyorlardı.

·       Wilson ilkeleri ve Amerikan mandası “aydın çevrelerde” büyük ümitler ve hayaller yaratıyordu.

.      Mütareke uygulamasına ve işgallere ilk tepkiler, Ermeni ve Rum nüfusunun çok olduğu bölgelerde ortaya çıktı.

·       Buralardaki Rumluk ve Ermenilik davalarına karşı Türkler, kendi hukuklarını korumak ve temsil ettikleri bölgelerin Türkiye`den koparılmasını önlemek için "Müdafaa-i Hukuk" örgütleri oluşturmaya başladılar.

·       Yunalılar`ın İzmir`i işgali ve Anadolu içlerine ilerlemesine Türkler`in tepkisi ani ve çok sert oldu.

·       İlerleyen Yunan birlikleri ordu ve milis güçlerinin silahlı direnişiyle karşılaştı.

·       İzmir`in işgalinden bir gün sonra 9. ordu müfettişliği göreviyle İstanbul`dan ayrılan Mustafa Kemal Paşa`nın 19 mayıs 1919`da Samsun`dan Anadolu`ya geçişiyle Türk ulusal hareketi ihtiyaç duyduğu önderine kavuştu.

·       Mustafa Kemal Paşa` ya verilen görev, müslüman - hristiyan çatışmalarını yatıştırmak, bölgede faaliyet gösteren çeteleri dağıtmak, kalan Türk birliklerinin terhisine ve silahsızlandırılmasına nezaret etmekti.

·       Ama o, bunun yerine Türk anayurdunun işgale karşı silahlı direnişini örgütlemeye koyuldu.

·       KENDİ YURDUNU SAVUNMAK İÇİN YAPMAN GEREKENLERİN, KARŞI DURUŞLARIN TÜMÜ "SAVAŞ" DEĞİL MİDİR?

·       Savunmak zorunda kalınırsa bir vatan NEYE güvenilmelidir?

·       Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken Atatürk’ün tek güvendiği kuvvetin ‘Türk halkının namus cephesi’ olduğunu açıklayan Tümgeneral Dr. Sıtkı Aydınel emekli olduktan sonra Türk Tarihi doktorası da yapmıştır.

·       Atatürk’ün bu cepheye olan güvenini, savaş sonrası İzmir’de gururlanarak anlattığını açıklamıştır.

·       27 Ocak 1923de Gazi Mustafa Kemal Atatürk İzmir Belediyesi’nin Hükümet Konağı’ndaki katıldığı bir toplantıda “Cumhuriyet”in kurulduğunun ilan edilmesine 276 gün kala, ‘kurtuluş mücadelesindeki asıl dayanağı’nı anlatıyordu…

·       Dönemin gazetecilerinden İsmail Habip Sevük’ün; 

·       “O’na ‘Ordu yok’ dediler ‘Yapılır’ dedi;

·       ‘Para yok” dediler. “Bulunur” dedi;

·       “Düşman çok” dediler, “Yenilir” dedi ve bütün dedikleri oldu.”ifadesindeki; Atatürk’e ‘tüm bu ahval ve şerait içerisinde’, ‘Yapılır-bulunur-yenilir’ dedirten, ‘Namus Cephesi’ydi…

·       KENDİ “ÖZ YURDUNU” SAVUNMAK ZORUNDA KALIRSAN YAPMAN GEREKEN HER TÜRLÜ KARŞI MÜCADELE VE KARŞI DURUŞ SENİN HEM “GÖREVİN” HEM DE “HAKKIN”DIR.

·        

·       EMPERYALİST SALDIRILARA, ELİNDEKİ HER TÜRLÜ "YURT PARÇASINI" VE "SANA AİT OLAN" HER ŞEYİ ALMAK İSTEYENLERE “KARŞI DURMAYACAK” MISINIZ?

·        “PASİVİZM” YURDUNU SAVUNMA HAKKINI SENDEN ALABİLİR Mİ?

·       Böylesine bir tutum, böylesine düşünce üretmek ancak hangi güçlerin işine yarar?

·       "SAVAŞA HAYIR" diyen düşünce eğer "başka ülkelerin hükümranlık sınırları"na bir saldırıda ve de "haksızca" yapılıyorsa ancak doğru bir tutumdur.

·       Ezberlerle, öğretilen hazır kalıplarla "sözler dizelemek"tense olayın doğru analizini ve yorumunu yapmak çok sağlıklı olacaktır.

·       Zihin yönetimi hiç durmadan ve her yerde, her alanda yapılmaktadır. Çok dikkatli olunsa doğru olur.

·       Eğer bir savaş sizin kendi öz yurdunuzda değil de bambaşka yerlerde oluyorsa, onun ardındaki nedenleri ve çıkar odaklarını, uygulanmakta olan global planları incelemek, araştırmak çok yararlı olur.

·       Başka ülkelerin hükümranlık sınırları içerisinde oluşan savaş hallerine karşı çıkmanın en birinci yolu iyi incelemek, araştırmak ve politik önlemlerin alınmasını istemek olmalıdır.

·       Oradaki insanların önce “yaşama hakkı”nın savunulması gerekiyor ise bunun da yolu yine “uluslar arası” işbirliğinden ve “politik önlem”lerden, girişimlerden oluşacaktır.

·       Ölçümüz bir savaşı çok iyi irdelemek, onun bir vatan savunmasında olup olmadığına bakmaktır.

·       Uluslar arası örgütler ise zaten kuruluşlarının gereği olarak savaş alanı olan yerlerde barışı sağlayabilecek anlaşmaları, görüşmeleri yaptırtmak, politik çözüm yollarını aramak zorundadırlar.

·       Ülkeler kendi dış politikalarını da bu yönde kullanmalı ve dünya barışına katkıda bulunmalıdır.

______    ATATÜRK DİYOR Kİ ______

v    Millî mücadelenin maksat ve gayesi tam istiklâlini ve kayıtsız-şartsız egemenliğini sağlamak ve sürdürmektir. Millet, dış istiklâlini kazanmak için, lâzım gelen hattı hareketini misakı millî ile ifa etmiştir.

v    Millî hakimiyetini elde edebilmek için, takibi lâzım gelen hareket hattını da Teşkilâtı Esasiye Kanunu ile tesbit etmiştir. (1923)

v    Esas Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlık edinilmesiyle sağlanabilir.

v    Ne kadar zengin ve bayındır olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar insanlık karşısında uşak olmak durumunda yüksek bir işlem için değer taşıyamaz.

v    Yabancı bir devletin koruma ve esirgemesini benimsemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güç yetmezliği ve uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir.

v    Gerçekten bu aşağılığa düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı getirmeleri asla düşünülemez.

v    Oysa, Türk'ün haysiyet ve kendine inanı ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!

v    Dolayısıyla ya istiklâl, ya ölüm!

v    Biz haklarımızı ve bağımsızlığımızı savunmak için giriştiğimiz çarpışmanın kutsallığı düşüncesinde ve hiçbir gücün bir milleti yaşamak hakkından yoksun kılınmayacağı inancındayım. (Nutuk)

v    Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız. (1920)

v    Ben, 1919 senesi mayıs içinde Samsun'a çıktığım gün elimde, maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu millî kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım.

v    Bağımsızlık gayesinin elde edilişine kadar, tamamiyle milletle birlikte, fedakârane çalışacağıma mukaddesatım namına yemin ettim. Artık benim için Anadolu'dan hiçbir yere gitmemek katidir. (1919)

v    Millî irade kendi istikametinde bir nehir gibi coşup taşacaktır. Mücadeleyi her noktasından düşünerek uyanış ve coşkunluk hasıl olmuştur. Sadece dayanıklı olmak ve vazifede kusur etmemek temel şarttır. (1919)

v    Millî dava ancak bu inan, bu irade ve azimle gerçekleştirilecektir. Yaşaması ve muzaffer olması gereken değersiz şahıslarımız değil, millî kurtuluşu temin edecek olan fikirlerdir. (1919)

v    Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün aydınların, herkesin hazır olması lâzımdır. İstanbul'a gitmeyeceğiz. Anadolu, en büyük hazinedir. Vatanın sinesinde kurtuluş çarelerini beraberce ölünceye kadar aramaya, temin etmeye çalışacağız. (1919)

v    Millî müdafaamızı; düşmanların bayrakları, babalarımızın ocakları üstünden çekilinceye kadar terkedemeyiz. İstanbul mabedleri etrafında düşman askerleri gezdikçe, öz vatan toprakları üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz. Kendi hükûmetimizin idaresi altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti bahasına nail olacağımız huzur ve mutluluktan bin kere üstündür. (1920)

v    Düşmanın mükemmel ve kuvvetli ordularını mağlup etmek için kendimizde bulduğumuz kuvvet ve kudret, dâvamızın meşruluğundandır. Gerçekten, biz millî hududumuz dahilinde hür ve müstakil yaşamaktan başka bir şey istemiyoruz. Biz Avrupa'nın diğer milletlerinden esirgenmeyen, haklarımıza tecavüz edilmemesini istiyoruz. (1921)

v    Millî mücadeleyi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlâtlarıdır. Millet, analarıyla, babalarıyla, hemşireleriyle mücadeleyi kendisine ülkü edindi. Millî mücadelede şahsî hırs değil, millî ülkü, milli izzetinefis hakiki etken olmuştur. (1925- Atatürk'ün S.D. II, S. 231)

v    Vatan mutlaka selâmet bulacak, millet mutlaka mutlu olacaktır. Çünkü kendi selâmetini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti ve selâmeti için feda edebilen vatan evlâtları çoktur. (Nisan 1922)

v    Böyle evlâtlara ve böyle evlâtlardan mürekkep ordulara malik bir millet elbette hakkını ve bağımsızlığını bütün mânasiyle muhafaza etmeğe muvaffak olacaktır. Böyle bir milleti bağımsızlığından mahrum etmeğe kalkışmak hayal ile vakit geçirmektir. 1921 (Atatürk'ün S.D. I, S. 178)

.

   Saygılarımla...

   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,

   2020.03.05, M.


24 Mart 2021 Çarşamba

ATATÜRK'ÜN İDEALİNDEKİ GENÇLİK

 ATATÜRK'ün İDEALİNDEKİ GENÇLİK

 Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için çalışmalıdır.

    "Türk Milleti'nin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir. Medeniyet öyle kuvvetli bir ışıktır ki, ona bigâne olanları yakar, mahveder."

 İlerici olmalı ve ilerlemede sınır tanımamalıdır.

    "Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.
    "Asla şüphem yoktur ki; Türklüğün unutulmuş büyük medeni özelliği ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır."

 Milli terbiyeye sahip olmalıdır.

    "Efendiler, şunu anlatmak istiyorum; ilk esin ana – baba kucağından, sonra okuldaki öğretmenin dilinden, vicdanından, terbiyesinden alınır. Bu esinin gelişme kaynağı olması, kişiye millet ve ülkeye hizmet edebilme gücünü ve yeteneğini verebilmesi için millete ve ülkeye büyük, derin ilgi yaratan fikirler, duygularla her an güçlendirilmesi gerekir."

 Gerçek bir Türk Milliyetçisi Olmalıdır.

    "Türk genci kendi öz benliğini kaybetmeden, kendi kimliğini, kültürünü unutmadan yeniliklere adapte olabilmeli, onları kendi milli kültürü içinde sindirebilmelidir."

 Bağımsızlığından ödün vermemelidir.

    "Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası özgürlüktür."
    "Ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık olamaz."

 Milli Kültüre Önem Vermelidir.

    "... Başarıya ulaşmak ve başarıları kuvvetle, emniyetle yürütebilmek için güçlü bir karaktere sahip olmak gerekir."

 Atatürk'ü iyi anlamış olmalıdır.

    " Bir gün ulusu, sizin gibi beni anlamış gençliğe bırakacağımdan çok memnun ve mesudum.
Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu yeterlidir."

 Atatürk'ün yolunda ilerlemeli ve onun bıraktığı görevi tamamlamalıdır.

   "Benim Türk Milleti'ne, Türk Cumhuriyeti'ne ve Türklüğün istikbaline ait görevlerim bitmemiştir. Sizler, onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz."

 İstikrarlı, kararlı ve azimli olmalıdır.

   "Türk Milleti'nin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.
Zafer "zafer benimdir" diyebilenin, muvaffakiyet, "muvaffak olacağım" diye başlayanın ve "muvaffak oldum" diyebilenindir."

 Sorumluluk sahibi olmalı, hizmete talip olmalıdır.

   "Mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır."
   "Türk Milleti, her ne pahasına olursa olsun hizmeti ilke edinmiştir ve bu uğurda hiçbir fedakarlıktan kaçınmaz."

 Cesur olmalıdır.

   "Gençler için vatani işlerde ölmek söz konusu olabilir. Ama korkmak asla!"
   "Büyük kararlar vermek kâfi değildir. Bu kararları cesaret ve kesinlikle tatbik etmek lâzımdır."

 Zorluklardan yılmamalıdır.

   "Teşebbüslerin başarılı olması için çetin şartlara göğüs germek gereklidir."
   "Ben hayatımın hiçbir anında karamsarlık nedir, tanımadım."
   "Tatbik eden, icra eden, karar verenden daima daha kuvvetlidir."
   "Lüzumuna kani olduğumuz bir işi derhal yapmalıyız."

 Çalışkan ve disiplinli olmalıdır.

    "Fikir hazırlıkları, seferberlikte asker toplamak için davul zurna ile temin edilemez. Fikir hazırlıklarında tevazuyla çalışmak, kendini silmek, karşısındakine samimi bir kanaat ilham etmek lazımdır."

 Dürüst olmalıdır.

   "Hakikati konuşmaktan korkmayınız."
   "Meseleleri hadiselere göre değil, aslında olduğu gibi ele almak lazımdır."
   "Bir şeyi vicdanen iyi yaptığımıza, sözlerimizin iyi olduğuna inanıyorsak, onu olduğu gibi açık, tereddüt ve belirsizlikten arınmış olarak anlatmayı amaçlamalıyız."

 Adaletli olmalıdır.

   "Efendiler! Hükümet memlekette yasayı hakim kılmak ve adaleti dağıtmakla yükümlüdür. Bu açıdan adalet işi çok önemlidir. Adliye siyasetimizde izlenecek yol, adaleti, halkı yormadan, süratle, uygun ve emniyetli bir şekilde dağıtmalıdır."

 İleri görüşlü ve tedbirli olmalıdır.

    "Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur."

 Gelişen bilim ve teknolojinin izleyicisi ve uygulayıcısı olmalıdır.

    "Milletimizin siyasi, sosyal hayatında, milletimizin fikri terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır."

 Güzel ahlaklı olmalı, manevi değerlere sahip çıkmalıdır.

   "Her şeyden önce maneviyat, kalp ve vicdan gücü yüksek tutulmalıdır."

 Hoşgörülü olmalıdır.

   "Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir."

 Eğitime önem vermelidir.

   "En mühim ve feyizli vazifelerimiz millî eğitim işleridir. Millî eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lâzımdır. Bir milletin hakikî kurtuluşu ancak bu suretle olur."

 Sanata önem vermelidir.

   "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." 

   "Efendiler siz hayatınızda mebus olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat hiçbir zaman sanatkar olamazsınız."

 Spora önem vermelidir.

   "Efendiler, cihanda spor yaşamı, spor alemi çok önemlidir... Ben size ulus bakımından, ülke evlatları yönünden sporculuğun benim gözümde ne kadar önemli olduğunu anlatmak için şunu diyebilirim. Kutsal vatanı, Türk Milleti'nin yüksek onurunu ve çıkarlarını savunan ordudur. Bundan daha önemli, bundan daha yüce bir dayanak noktası düşünülebilir mi? Özellikle bugünkü Cumhuriyet Ordusu'ndan söz edilirken bundan daha yüce bir kuvvet tasarlanabilir mi? İşte bu değerli, bu yüksek, bu yüce kuvvetin önünde size seslenerek diyorum ki, tüm millet ve tüm ülke evlatlarını sporcu yapmak için harcanan gayretin önemi ve kutsallığı aynı derecede değerli ve önemlidir."

(30.9.1926, Çankaya'da Türk İdman Cemiyetleri İttihadı heyetine hitaben yaptığı konuşmasından)

 https://www.gurcag.k12.tr/ataturk/ataturk-un-idealindeki-genclik


TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...