3 Eylül 2023 Pazar

ATATÜRK İLKELERİNİN AMACI VE ÖNEMİ

 -  ATATÜRK İLKELERİNİN AMACI VE ÖNEMİ

-  ATATÜRK İLKELERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

.  Atatürk ilkeleri, geçmişte alınan dersleri geleceğe taşıyan, çağdaş bir medeniyeti amaç edinen Atatürkçü düşünce sistemidir.

.  Atatürk ilkeleri 1935 yılında kabul edilmiştir.

.  1937 yılında ise Anayasa’ya giren bu ilkeler, ülkenin refah seviyesini sağlamak amacıyla son derece önem taşımaktadır:

·       CUMHURİYETÇİLİK,

·       HALKÇILIK,

·       DEVLETÇİLİK,

·       MİLLİYETÇİLİK,

·       DEVRİMCİLİK,

·       LAİKLİK 

gibi ilkeleri kapsayan bu düşünce sisteminin ortak özellikleri vardır.

.   Bu ilkeler kişinin hak ve özgürlüğünü korur.

.  Türk milletinin ihtiyaçlarından doğan bu ilkeler sorunların "akıl ve mantık" çerçevesinde çözülmesi gerektiğini savunur.

.  Atatürk ilkeleri, çağdaş dünya görüşünü sağlayan Türk devriminin dayandığı temel düşünce ve inanç bütünüdür.

.  Bu ilkeler, Türk toplumunun birlik ve beraberliğini sağlayan en önemli unsurlardan birisidir.

.  Toplumun daha dinamik bir yapı içerisinde kalmasını sağlayan bu ilkeler, Türk milletini saygın bir konuma getirmiştir.

.  Söz konusu ilkeler, toplumun refahını, mutluluğunu ve huzurunu sağlayarak çağdaş uygarlık düzeyini ön plana çıkarmıştır.

-  ATATÜRK İLKELERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

.  Millî mücadele öncesi Türk toplumunun yok olmasına neden olacak ortamın hazırlandığı bir dönemde Atatürk ilkeleri uygulanmaya başlanmıştır.

.  Cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, milliyetçilik, devrimcilik, laiklik gibi ilkeleri kapsayan bu düşünce sisteminin ortak özellikleri vardır. 

.  Bu ilkeler kişinin hak ve özgürlüğünü korur.

.  Türk milletinin ihtiyaçlarından doğan bu ilkeler, sorunların akıl ve mantık çerçevesinde çözülmesi gerektiğini savunur.

.  Atatürk ilkeleri, demokratik kurallara uymayı esas alır.

.  Türk toplumun çağdaşlaşmasını hedefler ve milli bir nitelik taşır.

.  Atatürk ilkeleri bir bütün olarak değerlendirilir, birbirinden ayrılmaz ve tek tek değerlendirilmez.

.  Bu ilkeler gücünü, Türk tarihi ve Türk töresinden almıştır.

-  ATATÜRK İLKELERİNİN AMACI

.  Atatürk ilkelerinin en nihai amacı, Türk milletini aklın ve bilimin ışığında muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmaktır.

.  Ayrıca, Türk milletinin birlik ve beraberlik içerisinde olmasını, refah seviyesinin ön plana çıkarmasını da sağlamaktadır.

.  Türk toplumunun bağımsız, onurlu ve mutlu bir hayat sürmesini esas alan bu ilkeler, Türkiye'nin saygın bir devlet olmasında rol oynamıştır.

.  Böylece Türk kültürünü, toplumsal ahlakı muhafaza etmek, toplumun kopya değil, kendi ihtiyaçlarından doğan bir medeniyet olduğunu gösterme gayesini taşımaktadır.

-  ATATÜRK İLKELERİNİN ÖNEMİ

.  Çağdaş bir toplumun oluşmasında önemli bir rol oynayan Atatürk ilkeleri, milli birlik ve beraberlik sağlayarak, vatan sevgisini esas edinmiştir.

.  Bu ilkeler doğrultusunda Cumhuriyet adıyla yeni bir devlet kurulmuştur.

.  Cumhuriyet adı altında kurulan bu devlet LAİK, SOSYAL, ÇAĞDAŞ VE DEMOKRATİK BİR HUKUK DEVLETİ olma yönüyle önem taşımaktadır.

.  Türk milletinin belirli bir sınıfa dayalı olmadığı, dini inançlardan dolayı ayrım yapılmayacağı öngörülmüştür.

.  Atatürk ilkelerine göre, bu ülke sınırları içerisinde yaşayan tüm insanlar hür ve eşittir.


https://www.sabah.com.tr/egitim/ataturk-ilkelerininn-ortak-ozellikleri-nelerdir-ataturk-ilkelerinin-amaci-ve-onemi-e1-5794316

.    * Özellikle "Atatürk Devrimlerinin ve İlkeleri"nin çok iyi bilinmesi ve korunması gereken yerlerde, partilerde bugün ne yazık ki bambaşka yöne gidilmektedir.

 

Türk Kadını ve Hakları

.   ATATÜRK DİYOR Kİ!

.      Türk Kadını ve Hakları

·       Büyük atalarımız ve onların anaları, tarihin, olayların tanıklığıyla sabittir ki, cidden yüksek faziletler göstermişlerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceğimiz o faziletlerin en büyüğü ve en ehemmiyetlisi kıymetli evlâtlar yetiştirmeleriydi. Şunu söylemek istiyorum ki, kadınlarımızın umumî vazifelerde üzerlerine düşen hisselerden başka kendileri için en ehemmiyetli, en hayırlı, en faziletli bir vazifeleri de iyi anne olmaktır. Bugünün anaları için gerekli özellikler taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak, pek çok yüksek özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız hattâ erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmağa mecburdurlar. Eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar. 1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 151-52)

·        

·       Bizce: Türkiye Cumhuriyet anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir. (Perihan Naci Eldeniz, T.T.K. Belleten, Cilt: XX, Sayı: 80, 1956, S. 740)

·        

·       Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasının talep etmemiştir. Allah'ın emrettiği şey, erkek ve kadının beraber olarak ilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu ilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu ilim ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak mecburiyetindedir. İslâm ve Türk tarihi tetkik edilirse görülür ki, bugün kendimizi bir türlü kayıtlarla bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar ilim ve bilgi yönünden ve diğer hususlarda erkeklerden asla geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir.
1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 86)

·        

·       Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletli ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır siklette değil; ahlâkta, fazilette ağır, ağırbaşlı bir kadın olmalıdır. Türk kadınının vazifesi, Türk'ü zihniyetiyle, bazusiyle, azmiyle koruma ve müdafaaya gücü yeter nesiller yetiştirmektir. Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletli olursa vazifesini yapabilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır. 1925 (Atatürk'ün S.D. II, S. 231)

·        

·       Türkiye Cumhuriyetinin esas düşüncesi, kadınları değil, erkekleri dahi, savaş meydanına götürmemektir. Fakat Türk Milleti'nin yüksek varlığına, herhangi taraftan olursa olsun, ilişildiği zaman, işte o vakit Türk kadınları Türk erkeklerinin bulunduğu yerde hazır ve gözleyici ve faal olacaklardır. Bu, insanlığın yüksek huzuru, sükûnu ve dünya insanlığı için lâzım bir ödev olduğundandır ki, Türk kadını bunu yapacaktır ve yapa gelmektedir ve yapar. (Perihan Naci Eldeniz, T.T.K. Belleten, Cilt: XX, Sayı: 80, 1956, S. 742)

·        

·       Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlik kusurdan doğmaktadır. İnsanlar dünyaya alnında yazılı olduğu kadar yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bu sebeple bir toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer organı işlemezse o toplum felç olmuştur. Bir toplumun hayat çalışması ve muvaffak olması için çalışmanın ve muvaffak olabilmenin bağlı olduğu bütün sebep ve şartları benimsemesi gerekir. Bundan ötürü bizim toplumumuz için ilim ve teknik gerekli ise bunları aynı derecede hem erkek, hem de kadınlarımızın edinmeleri lâzımdır. Malûmdur ki, her safhada olduğu gibi sosyal hayatta dahi iş bölümü vardır. Bu umumî iş bölümü arasında kadınlar kendilerine ait olan vazifeleri yapacakları gibi aynı zamanda sosyal topluluğun refahı, saadeti için gerekli gündelik çalışmaya dahil olacaklardır.

·       Kadının en büyük vazifesi analıktır. İlk terbiye verilen yerin, ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin ehemmiyeti lâyıkiyle anlaşılır. Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir. Bugünün gereçlerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. Bu sebeple kadınlarımız da âlim ve teknik bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve koruyucusu olacaklardır. 1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 85-86)

·        

·       Arkadaşlar, Türk milleti çok büyük vak'alarla ispat etti ki, yenilik sever ve inkılâpçı bir millettir. Son senelerden önce de milletimiz yenileşme yolları üzerinde yürümeğe, sosyal inkılâba teşebbüs etmemiş değildir. Fakat hakikî neticeler görülemedi. Bunun sebebini araştırdınız mı? Bence sebep işe esasından, temelinden başlanmamış olmasıdır. Bu hususta açık söyleyeceğim: Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Kaabil midir ki bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, diğerine müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme şerefine erişebilsin? Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok yükselme adımları, dediğim gibi, iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol alınmak gerektir. Böyle olursa inkılâp muvaffak olur. 1925 (Atatürk'ün B.N., S. 95)

·        

·       Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın.

·       Anaların bugünkü evlâtlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

·       İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

·       Dünyada hiçbir milletin kadını, "Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim" diyemez.

·       Kadınlarımız haddizatında içtimaî hayatta erkeklerimizle her vakit yan yana yaşadılar. Bugün değil, eskiden beri, uzun zamandan beri kadınlarımız erkeklerle başa baş mücadele hayatında, ziraat hayatında, geçim temininde erkeklerimizden yarım adım geri kalmayarak yürüdüler.

·       Belki erkeklerimiz memleketi istilâ eden düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüs germekle düşman karışsında buldular. Fakat erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun zayıf kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Memleketin var olması imkânını hazırlayan kadınlarımız olmuştur ve kadınlarımız olmaktadır.

·       Kimse inkâr edemez ki, bu harpte ve ondan evvelki harplerde milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır.

·       Çift süren, tarlayı eken, ormandan odun ve keresteyi getiren, mahsulleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısı ile kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip cephenin mühimmatını taşıyan hep onlar, hep o ilâhi Anadolu kadınları olmuştur.

 

https://www.ktb.gov.tr/TR-96473/turk-kadini.html

 

ATATÜRK’e GÖRE TÜRK KADINIYLA İLGİLİ SORUNLAR VE DEĞERLENDİRMELER

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/693058

 

Konya’da Kadınlar ile Konuşma

https://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/konyada-kadinlar-ile-konusma

 

 

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...