. ATATÜRK DİYOR Kİ!
. Türk Kadını ve Hakları
·
Büyük atalarımız ve onların anaları,
tarihin, olayların tanıklığıyla sabittir ki, cidden yüksek faziletler
göstermişlerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceğimiz o faziletlerin en
büyüğü ve en ehemmiyetlisi kıymetli evlâtlar yetiştirmeleriydi. Şunu söylemek
istiyorum ki, kadınlarımızın umumî vazifelerde üzerlerine düşen hisselerden
başka kendileri için en ehemmiyetli, en hayırlı, en faziletli bir vazifeleri de
iyi anne olmaktır. Bugünün anaları için gerekli özellikler taşıyan evlât
yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak, pek
çok yüksek özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız
hattâ erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmağa
mecburdurlar. Eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle
olmalıdırlar. 1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 151-52)
·
·
Bizce: Türkiye Cumhuriyet anlamınca
kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin
üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir. (Perihan Naci Eldeniz, T.T.K.
Belleten, Cilt: XX, Sayı: 80, 1956, S. 740)
·
·
Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların
erkeklerden geri kalmasının talep etmemiştir. Allah'ın emrettiği şey, erkek ve
kadının beraber olarak ilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu ilim ve
bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu ilim ve bilgiyi aramak ve nerede
bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak mecburiyetindedir. İslâm ve Türk tarihi
tetkik edilirse görülür ki, bugün kendimizi bir türlü kayıtlarla bağlı
zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar ilim ve bilgi
yönünden ve diğer hususlarda erkeklerden asla geri kalmamışlardır. Belki daha
ileri gitmişlerdir.
1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 86)
·
·
Türk kadını dünyanın en münevver, en
faziletli ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır siklette değil; ahlâkta, fazilette
ağır, ağırbaşlı bir kadın olmalıdır. Türk kadınının vazifesi, Türk'ü
zihniyetiyle, bazusiyle, azmiyle koruma ve müdafaaya gücü yeter nesiller
yetiştirmektir. Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, ancak
faziletli olursa vazifesini yapabilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır.
1925 (Atatürk'ün S.D. II, S. 231)
·
·
Türkiye Cumhuriyetinin esas
düşüncesi, kadınları değil, erkekleri dahi, savaş meydanına götürmemektir.
Fakat Türk Milleti'nin yüksek varlığına, herhangi taraftan olursa olsun,
ilişildiği zaman, işte o vakit Türk kadınları Türk erkeklerinin bulunduğu yerde
hazır ve gözleyici ve faal olacaklardır. Bu, insanlığın yüksek huzuru, sükûnu
ve dünya insanlığı için lâzım bir ödev olduğundandır ki, Türk kadını bunu yapacaktır
ve yapa gelmektedir ve yapar. (Perihan Naci Eldeniz, T.T.K. Belleten, Cilt: XX,
Sayı: 80, 1956, S. 742)
·
·
Bizim toplumumuzun başarı
gösterememesinin sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlik kusurdan
doğmaktadır. İnsanlar dünyaya alnında yazılı olduğu kadar yaşamak için
gelmişlerdir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bu sebeple bir toplumun bir
organı faaliyette bulunurken diğer organı işlemezse o toplum felç olmuştur. Bir
toplumun hayat çalışması ve muvaffak olması için çalışmanın ve muvaffak olabilmenin
bağlı olduğu bütün sebep ve şartları benimsemesi gerekir. Bundan ötürü bizim
toplumumuz için ilim ve teknik gerekli ise bunları aynı derecede hem erkek, hem
de kadınlarımızın edinmeleri lâzımdır. Malûmdur ki, her safhada olduğu gibi
sosyal hayatta dahi iş bölümü vardır. Bu umumî iş bölümü arasında kadınlar
kendilerine ait olan vazifeleri yapacakları gibi aynı zamanda sosyal topluluğun
refahı, saadeti için gerekli gündelik çalışmaya dahil olacaklardır.
·
Kadının en büyük vazifesi analıktır.
İlk terbiye verilen yerin, ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin
ehemmiyeti lâyıkiyle anlaşılır. Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya karar
vermiştir. Bugünün gereçlerinden biri de kadınlarımızın her hususta
yükselmelerini temindir. Bu sebeple kadınlarımız da âlim ve teknik bilgi sahibi
olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir.
Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin
yardımcısı ve koruyucusu olacaklardır. 1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 85-86)
·
·
Arkadaşlar, Türk milleti çok büyük
vak'alarla ispat etti ki, yenilik sever ve inkılâpçı bir millettir. Son
senelerden önce de milletimiz yenileşme yolları üzerinde yürümeğe, sosyal
inkılâba teşebbüs etmemiş değildir. Fakat hakikî neticeler görülemedi. Bunun sebebini
araştırdınız mı? Bence sebep işe esasından, temelinden başlanmamış olmasıdır.
Bu hususta açık söyleyeceğim: Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen
iki cins insandan meydana gelir. Kaabil midir ki bir kütlenin bir parçasını
ilerletelim, diğerine müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme şerefine
erişebilsin? Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı
kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok yükselme adımları,
dediğim gibi, iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve
yenilik alanında birlikte yol alınmak gerektir. Böyle olursa inkılâp muvaffak
olur. 1925 (Atatürk'ün B.N., S. 95)
·
·
Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar
üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın.
·
Anaların bugünkü evlâtlarına vereceği
terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli
vasıfları taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir
uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için
kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla
bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.
·
İnsan topluluğu kadın ve erkek
denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir
parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü
ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı
kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
·
Dünyada hiçbir milletin kadını,
"Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere
götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim" diyemez.
·
Kadınlarımız haddizatında içtimaî
hayatta erkeklerimizle her vakit yan yana yaşadılar. Bugün değil, eskiden beri,
uzun zamandan beri kadınlarımız erkeklerle başa baş mücadele hayatında, ziraat
hayatında, geçim temininde erkeklerimizden yarım adım geri kalmayarak
yürüdüler.
·
Belki erkeklerimiz memleketi istilâ
eden düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüs germekle düşman
karışsında buldular. Fakat erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun zayıf
kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Memleketin var olması imkânını
hazırlayan kadınlarımız olmuştur ve kadınlarımız olmaktadır.
·
Kimse inkâr edemez ki, bu harpte ve
ondan evvelki harplerde milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır.
·
Çift süren, tarlayı eken, ormandan
odun ve keresteyi getiren, mahsulleri pazara götürerek paraya çeviren, aile
ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısı ile
kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip cephenin mühimmatını taşıyan hep onlar,
hep o ilâhi Anadolu kadınları olmuştur.
https://www.ktb.gov.tr/TR-96473/turk-kadini.html
ATATÜRK’e GÖRE TÜRK KADINIYLA İLGİLİ SORUNLAR
VE DEĞERLENDİRMELER
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/693058
Konya’da Kadınlar ile Konuşma
https://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/konyada-kadinlar-ile-konusma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder