. KEMALİZM VE ATATÜRKÇÜLÜK .
Kemalizm ve Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti'nin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün düşünce ve ilkelerini ifade eden iki
kavramdır.
Her iki kavram da, Türkiye'nin modernleşme ve
gelişme sürecinde önemli bir rol oynamıştır.
Genellikle eş anlamlı olarak kullanılsa da, bazı
farklı yorumlar ve vurgular içerebilirler.
Hem Kemalizm hem de Atatürkçülük, Türkiye
Cumhuriyeti'nin temel değerlerini ve hedeflerini yansıtır.
KEMALİZM:
Kemalizm kavramı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk'ün düşünce sistemini ve ilkelerini ifade eden bir
ideolojidir.
Kemalizm, Türkiye Cumhuriyeti'nin "temel
ideolojisi" olarak kabul edilir ve Türk siyasi hayatında önemli bir yer
tutar.
Kemalizm, sadece bir siyasi ideoloji değil, aynı
zamanda bir düşünce sistemi ve bir yaşam tarzıdır.
Daha çok akademik ve teorik bir çerçeveye sahiptir,
akılcılık, bilimsellik ve çağdaşlaşma vurgusu yapar.
Türk toplumunu "modern", "özgür"
ve "bağımsız" bir "ulus-devlet" haline getirmeyi amaçlar.
Kemalizm, altı temel ilke üzerine kuruludur: Cumhuriyetçilik,
Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve İnkılapçılık.
Bu ilkeler, Türk toplumunun modernleşmesi,
çağdaşlaşması ve bağımsız bir ulus-devlet haline gelmesi amacını taşır.
Temel Değerleri: Akılcılık, bilimsellik,
çağdaşlaşma, ulusal egemenlik, ulusal birlik ve beraberlik, bağımsızlık,
vatanseverlik.
Bu değerler, Türk toplumunun her alanında (siyaset,
ekonomi, kültür, eğitim vb.) rehberlik etmeyi amaçlar.
Hedefleri Türk toplumunu "çağdaş uygarlık
düzeyine" ulaştırmaktır.
Ana hedefi Türkiye'yi modern, bağımsız ve güçlü bir
"ulus-devlet" haline getirmektir
Türk milletinin refahını ve mutluluğunu artırmayı
hedefler.
Bu kavramın ortaya çıkışı ve kullanımı hakkında şu
bilgiler verilebilir:
İlk Kullanımlar: "Kemalist" terimi, "Milli
Mücadele" yıllarında hem Türkiye'de hem de "yurt dışında"
kullanılmaya başlanmıştır.
Yabancı basında ve bazı çevrelerde Atatürk'ün
önderliğindeki hareketi tanımlamak için "Kemalizm" ifadesi
kullanılmıştır.
Türkiye'de ise bu kavramın yaygınlaşması 1929'dan
itibaren gerçekleşmiştir.
Yaygınlaşma Süreci: 1930'lu yıllarda, özellikle
1931'de Devletçilik ve İnkılapçılık ilkelerinin diğer dört ilkeye eklenmesinden
sonra "Kemalizm" terimi daha sık kullanılmaya başlanmış ve ders
kitaplarına girmiştir.
Bu dönemde çeşitli yazarlar, Kemalizm'i tanımlamaya
ve halka benimsetmeye yönelik yazılar yayımlamışlardır.
Kadro dergisi, Kemalizm'e içerik sağlamaya
çalışmıştır.
Halkevleri'nin yayın organı Ülkü dergisi,
Kemalizm'in kuramsal çerçevesinin belirlenmesi için önemli katkılar
sağlamıştır.
Başlangıçta yabancı yazarlar ve diplomatlar,
Atatürk'ün hareketini tanımlamak için bu terimi kullanmışlardır.
Daha sonra Türk aydınları, siyasetçileri ve
akademisyenleri tarafından benimsenmiş ve yaygınlaştırılmıştır.
Özellikle tek parti döneminde CHP, Kemalist
ideolojiyi "resmi" olarak benimsemiştir.
ATATÜRKÇÜLÜK:
Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel
ideolojisi olarak kabul edilir ve Türk siyasi hayatında önemli bir yer tutar.
Atatürkçülük, Türk milletinin ortak değerlerini ve
hedeflerini yansıtan bir düşünce sistemidir.
"Atatürkçülük" terimi, daha çok halk
arasında ve günlük dilde, Atatürk'e olan sevgiyi ve bağlılığı ifade etmek için
kullanılır.
Atatürkçülük kavramı, Türkiye Cumhuriyeti'nin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün "ölümünden sonra" yaygınlaşmaya
başlamıştır.
"Atatürkçülük", Atatürk'ün "düşünce
sistemini" ve "mirasını" ifade eder.
Atatürkçülük, Atatürk'ün "ilke ve devrimlerine bağlılığı", onun
mirasını ve "ideallerini yaşatmayı" ifade eder.
Atatürkçülük daha çok pratik ve duygusal bir
bağlılık içerir.
Atatürk'ün 1938'deki ölümünden sonra, onun
düşüncelerini ve ideallerini yaşatmak amacıyla "Atatürkçülük" kavramı
daha sık kullanılmaya başlanmıştır.
Bu dönemde, Atatürk'ün mirasını korumak ve gelecek kuşaklara
aktarmak amacıyla çeşitli "kurumlar ve dernekler" kurulmuştur.
Atatürkçü düşünce, özellikle 1940'lı ve 1950'li
yıllarda Türkiye'nin siyasi ve toplumsal hayatında önemli bir yer edinmiştir.
Atatürk'ün silah arkadaşları, siyasetçiler,
aydınlar, akademisyenler ve halkın geniş kesimleri tarafından benimsenmiştir.
Özellikle CHP, Atatürkçü düşünceyi "resmi"
olarak benimsemiş ve savunmuştur.
"Atatürkçü düşünce" dernekleri ve
vakıfları, bu kavramın yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır.
İçeriği ve Kapsamı:
Atatürkçülük, Atatürk'ün altı temel ilkesini esas alır: Cumhuriyetçilik,
Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılık
Bu ilkeler, Türkiye Cumhuriyeti'nin "temel
değerlerini ve hedeflerini" yansıtır.
Atatürkçülük, Atatürk'ün
gerçekleştirdiği devrimleri savunur ve önemser: Kılık Kıyafet Devrimi, Tevhid-i
Tedrisat Kanunu, Medeni Kanun vb.
Bu devrimler, Türk toplumunun "modernleşmesi"
ve "çağdaşlaşması" sürecinde önemli bir rol oynamıştır.
Atatürkçülük, Atatürk'ün liderliğini, kişiliğini ve
vizyonunu örnek alır.
"Ulusal bağımsızlık, yurtseverlik, akılcılık ve bilimsellik"
gibi değerleri vurgular.
Türkiye'nin çağdaşlaşması, gelişmesi ve ilerlemesi
hedefini taşır.
Atatürk'ün liderliğine ve kişiliğine duyulan saygı
ve hayranlık ön plandadır.
Ulusal birlik ve beraberlik, vatanseverlik ve
bağımsızlık değerlerini vurgular.
Atatürk'ün gösterdiği hedeflere ulaşma ve
Türkiye'yi geliştirme amacını taşır.
ARALARINDAKİ FARK:
Genel olarak, Kemalizm daha çok "teorik ve
ideolojik" bir çerçeveyi, Atatürkçülük ise daha çok "pratik ve
duygusal" bir bağlılığı ifade eder.
Bazı kesimler, özellikle sol görüşlü kişiler,
Kemalizm terimini daha çok benimserken, diğer kesimler Atatürkçülük terimini
daha çok benimserler.
Kemalizm terimi daha çok akademik çevrelerde
kullanılırken, Atatürkçülük terimi daha çok halk arasında kullanılır.
HANGİSİ DAHA KABUL EDİLEBİLİR?
Her iki terim de Atatürk'ün düşünce ve ilkelerini
ifade ettiği için, ikisi de kabul edilebilir.
Tercih, kişisel görüşlere, siyasi duruşa ve ifade
edilmek istenen anlama göre değişebilirse de Kemalizm ilk kullanılandır ve daha
antiemperyalist içerik taşır.
Günümüzde
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e karşı olan hareketleri artması ve Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş ilkelerine, hedeflerine karşı duranların tutum
ve davranışlarının zarar vermesi gözlenmektedir.
101 yıllık devlet
yönetim biçimi, ilkeleri ve hedefleri, başarıları, "çağdaşlaşma"
hareketleri ortada iken bilinçli olarak yapılan karşı devrimci girişimler ve
yapılanmalar, dinci eğilimler çok endişe yaratmaktadır.
Etnik
ve dinsel terör hareketleri devlet yapısı, ulusçu toplum dayanışması ve
bütünlüğü yıpratılmaya çalışılmaktadır.
Meclise
değin girebilen bu tür eğilimler ise ne yazık ki
bilinçsiz halk kitlelerince desteklenebilmektedir.
Tüm bunlara, bu
sıkıntılı döneme, ekonomik ve siyasal sorunlara, bölgesel çalkantılara ve
kargaşalara rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti ülkesi ve milleti ile bir bütün
olarak Atatürk'ün gösterdiği yolda direnecek ve kemalist bir ruhla mücadele
edecek, üniter yapısını koruyacaktır.
Bu
durumda tüm yurttaşların kendilerini arındırmaları, bilinçlenmeleri ve
devletine ülkesine bir bağımsızlık ve özgürlük için parçalanmaya karşı durarak
sahip çıkması gerekecektir.
Yapılan tüm propagandalara, kışkırtmalara ve dönekliklere rağmen
Türkiye bir "üniter ulus devlet" olarak "kemalist ilkelerden"
ve "hukuk devletinin" güvencesinden uzaklaşmadan güçlü olacaktır.
Türk,
öğün çalış, güven! kavramı bu anlamdadır:
Aklını kullanan, kendisinden ve geçmişinden emin, çalışkan ve
direnen, varlığına güvenen yurttaşlar olarak her türlü karşı duruşa ve
kışkırtmalara rağmen bir "bütünlük" içerisinde, parçalanmadan
devletimize sahip çıkacağız.
Türkiye
Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır.
Emperyalizmin her
türlü oyununa ve tuzaklarına düşmeden, karşı koyarak Ulusal Kurtuluş
Savaşı'ndan bu yana nasıl dirençli durabildi isek, yine en az o bilinç ve güçle
devletimizi, ülkemizi ve milletimizi koruyacak, kollayacak ve sahip çıkacağız.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.03.06, MŞ.
. (Araştırma, ve değerlendirme yazım)