SİVAS KONGRESİ
. 4-11 EYLÜL 1919
Mustafa
Kemal Paşa, 29 Ağustos 1919’da Sivas’a gitmek üzere yola çıktı.
Erzurum’dan
ayrılışını NUTUK’ta şu şekilde ifade etmektedir:
-“Nihayet efendiler,
Ağustos içinde, her taraftan birtakım delegelerin Sivas’a doğru hareket
eyledikleri ve kısmen Sivas’a ulaşmaya da başladıkları anlaşıldı. Sivas’a
ulaşan delegeler tarafından Sivas’a ne vakit hareket edeceğimiz sorulmaya
başlandı. Artık, Erzurum’u terk etmek lazım geliyordu”.
2
Eylül’de Sivas’a gelen Mustafa Kemal Paşa’nın otomobili şehre girince büyük bir
kalabalıkla karşılaştı.
Heyet‐i Temsiliye, 3 Eylül günü
kongre hazırlıklarını gözden geçirdi.
Sivas
Kongresi 4 Eylül 1919’da Sivas Sultani binasında çalışmalarına başladı.
Kongreye
katılan üye sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte delege sayısını yirmi
sekiz gösteren kaynaklar olduğu gibi kırk sekize kadar çıkaranlar da vardır.
Rumeli’den
ve Batı Anadolu illerinin çoğundan ise kimse gelmemiş, birkaç ilden gelenler de
herhangi bir millî kuruluş tarafından seçilip gönderilmemişlerdir.
Bu
kişiler ya ilin ileri gelenlerince uygun görülmüşler, ya da kendiliklerinden
gelmişlerdir.
Kongreye
az sayıda delegenin katılması önemli sorunlardan birisi olmuştur.
Bu durumu
aşmak için Mustafa Kemal Paşa yanındakilerden bazılarını kongreye, birer ilin
temsilcisi olarak atamıştır.
Yani
bir kısmı “illerden gelme” ve bir kısmı “Sivas’ta atanma” 20–25 kadar delegenin
katılımı ile Sivas Kongresi açılmıştır.
Ayrıca
temsilcilerden bazıları farklı gün ve zamanda kongreye katılmışlardır.
Bir
hafta süren toplantılar sırasında Kongre’ye gelen bazı delegelerle toplam
sayısı 38’e kadar çıkmıştır.
Sivas
Kongresi’ndeki görüşmeler, her gün itibariyle birleşimler ve oturumlar halinde
yapılmıştır.
4
Eylül’den 11 Eylül’e
kadar sekiz birleşim gerçekleştirilmiştir.
6
Eylül Cumartesi, Kurban Bayramı’nın birinci günü olduğundan toplantı
yapılmamış, onun yerine 9/10 Eylül Çarşamba gecesi ilave bir birleşim olmuştur.
11
Eylül’e kadar geçen sekiz gün boyunca, sabahları komisyon çalışmalarına
ayrılmış, genel oturumlar hep öğleden sonraları yapılmıştır.
Kongre
görüşmeleri bir tutanak altına alınmıştır.
4
Eylül günü toplanan kongre, Mustafa Kemal Paşa’nın Mondros Mütarekesi’nden
sonra gelişen olayları özetlediği açış konuşmasıyla başlamıştır.
Ardından
Kongre heyetince başkanlık seçimine geçilmiş, Mustafa Kemal Paşa ittifakla
kongre başkanlığına getirilmiştir.
Dönemin
şartları göz önüne alındığında bu kongrede pek çok şey konuşulmuş ve
tartışılmıştır.
Bu
konuları üç ana başlık altında toplamak mümkündür.
Birincisi
Kongrenin içyapısı ve çalışma yöntemiyle ilgili olanlar, ikincisi dış siyasetle
ilgili konular, üçüncüsü ise ülkenin iç durumuyla ilgili olan konulardır.
Kongre’de
gündeme geçilmeden önce temsilcilerin yapacakları YEMİN METNİ görüşülmüştür.
Buna
göre delegeler hilâfete, saltanata, İslâmiyet’e, devlete, millete ve memlekete
hizmet edeceklerine, kongrenin müzakeresi süresince politikayla
uğraşmayacaklarına, İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin ihyasına
çalışmayacaklarına dair yemin ettikten sonra gündeme geçilmiştir.
5
Eylül günü padişaha ve Türk milletine hitaben iki ayrı beyanname
yayınlanmıştır.
Bu
beyannamelerin nahiye ve köylere kadar duyurulmasının gerekli olduğu üzerinde
önemle durulmuş ve kongre heyeti bu hareketle, daha ilk günden itibaren millet
adına hareket ettiğini, onun meşru haklarının koruyucusu ve yöneticisi olduğunu
kamuoyuna açıkça göstermiştir.
7
Eylül 1919 Pazar günü, Erzurum Kongresi’nde kabul edilen esaslar ve tüzük
maddeleri birer birer okunmuş, bazı maddeler aynen ve bazı maddeler genel
niteliğe sokulup değiştirilerek kabul edilmiştir.
8/9
Eylül’de manda konusu, Amerikan mandası çerçevesinde görüşülmüş, uzun
tartışmalara sebep olmuştur.
8
Eylül’de İsmail Hami Bey, 25 kişinin imzasıyla kongreye Amerikan mandasının
kabul edilmesini isteyen bir önerge sunmuştur.
Kongreye
katılanlardan bir kısmı mandayı savunurken bir kısmı da karşı çıkmıştır.
Sonuç
olarak Rauf Bey’in Amerikan Senatosu’na bir tahkik heyeti gönderilmesi
hususunda yazı yazılması teklifiyle sorun halledilmiştir.
10
Eylül 1919 Çarşamba günü de Ali Fuat Paşa Umum Kuva‐yı Milliye Komutanlığı’na
atanmış, mali konular görüşülmüş ve kurulacak teşkilatın maddi ihtiyaçları
üzerinde durularak, İrade‐i
Milliye gazetesinin çıkarılmasına karar verilmiştir.
11
Eylül 1919 Perşembe günü ise Heyet‐i
Temsiliye oluşturulmuştur. Erzurum Kongresi tarafından seçilmiş olan Heyet-i
Temsiliye, Sivas Kongresi ile görev ve yetkileri bakımından büyük
değişikliklere uğratılmış, memleketin diğer bölgelerinden seçilen üyelerle
vatanın bütününü içerisine alacak şekilde güçlendirilmiştir.
Böylece
Osmanlı hükümetinin herhangi bir dış baskı karşısında dağılması halinde Heyet-i
Temsiliye, derhal saltanat ve hilâfet makamının ve milletin varlığını korumak
için geçici bir yönetimle görevi üzerine alabilecektir. Ayrıca kendisine
tanınan geniş askerî yetkilerle de, Türk milleti adına Millî Mücadele
hareketini teşkilatlandırma görevini üstlenmiştir.
Kongre,
Anadolu’da ve Rumeli’de kurulmuş olan bütün millî cemiyetleri, “ANADOLU VE
RUMELİ MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ” adı altında birleştirerek, tek bir
cemiyet haline dönüştürmüştür.
Sivas
Kongresi, aldığı kararları millete ve bütün dünyaya duyurmak üzere 11 Eylül
1919’da bir beyanname yayımlayarak çalışmalarını tamamlamıştır.
Erzurum
Kongresi Beyannamesi’nin değiştirilmesiyle oluşan beyannamede özetle şu
esaslara yer veriliyordu:
1. Mondros
Mütarekesi’nin imzalandığı 30 Ekim 1918’deki sınır içinde kalan ve ezici
çoğunluğu Müslüman olan Osmanlı ülkesi toprakları birbirinden ayrılmaz ve
hiçbir bahane ile bölünmez bir bütündür.
Osmanlı ülkesinde
yaşayan bütün Müslümanlar birbirlerine karşı saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu,
ırkî ve içtimaî haklarına ve mahallî şartlarına riayetkâr öz kardeştirler.
2. Osmanlı toplumunun
bütünlüğü ve millî bağımsızlığımızın sağlanması, yüce hilâfet ve saltanat
makamının korunması için Kuva-yı Milliyeyi amil ve irade-i milliyeyi hâkim
kılmak esastır.
3. Osmanlı ülkesinin
herhangi bir bölgesine karşı yapılacak saldırı ve işgale bilhassa vatanımız
dâhilinde bağımsız Rum ve Ermeni devletleri kurulmasına karşı Aydın, Manisa ve
Balıkesir cephelerindeki Millî Mücadele gibi birlik içinde müdafaa ve direniş
esası kabul edilmiştir.
4. Öteden beri aynı
vatan içinde birlikte yaşadığımız bütün gayrimüslim unsurların her türlü
hakları tamamıyla korunduğundan bu unsurlara siyasî hâkimiyetimizi ve sosyal
dengemizi bozacak imtiyazlar verilmesi kabul edilmeyecektir.
5. Osmanlı hükümeti,
dış baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk etmek zorunda
kaldığı takdirde hilâfet ve saltanat makamıyla vatan ve milletin korunmasını ve
bütünlüğünü sağlayacak her türlü tedbir ve kararlar alınmıştır.
6. İtilaf
devletlerinden 30 Ekim 1918’deki sınırlarımız içinde kalan, ezici Müslüman
çoğunluğunun yaşadığı, kültürel ve medenî üstünlüğün Müslümanlara ait olduğu
ülkemizi taksim etme düşüncesinden tamamen vazgeçmelerini, bu topraklar
üzerindeki tarihî, coğrafî, siyasî ve dinî haklarımıza riayet etmelerini, buna
aykırı girişimleri terk ederek hak ve adalete dayanan bir karara varmalarını
beklemekteyiz.
7. Devlet ve
milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak
şartıyla 6. maddede belirtilen sınırlar içinde milliyet esaslarına saygı
gösteren ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen herhangi bir devletin
fennî, sınaî ve iktisadî yardımını memnuniyetle karşılarız.
8. Milletlerin kendi
kaderlerini bizzat tayin ettiği bu tarihî devirde merkezî hükümetimizin de
millî iradeye tâbi olması zaruridir.
Çünkü millî iradeye
dayanmayan bir hükümetin aldığı keyfî ve şahsî kararlara milletçe uyulmadığı
gibi dışarıda da itibar edilmediği ve edilemeyeceği şimdiye kadar yaşanan
olaylardan anlaşılmıştır.
Bu sebeple merkezî
hükümetimizin hemen millî meclisi toplaması, millet ve memleketin geleceği
hakkında alınacak bütün kararları meclis denetimine sunması zorunludur.
9. Tamamen millî
vicdandan doğan ve aynı amaç için kurulan bütün millî cemiyetler Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir.
Bu cemiyet her türlü
particilik akımlarından ve şahsî ihtiraslardan tamamen arınmıştır.
Bütün Müslüman
yurttaşlarımız bu cemiyetin tabii üyesidir.
10. Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan genel kongresi
tarafından kutsal gayeyi izlemek ve genel teşkilâtı yönetmek için bir Heyet-i
Temsiliye seçilmiş ve köylerden il merkezlerine kadar bütün millî kuruluşlar
birleştirilmiştir.
. Kongre aldığı kararlar ve bu sırada yaptığı
faaliyetlerle ülkede devlete ait bir sorumluluk üstlenmiş ve devletin
koyabileceği kurallar uygulamıştır.
Millî
amaca erişmek yolunda ayrı ayrı çalışan dernekler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirilmiştir.
Kongre
bir yürütme kurulu, bir hükümet gibi hareket ederek İstanbul Hükümeti
tarafından 20. Kolordu Komutanlığı görevinden alınmış olan Ali Fuat Paşa’yı
(Cebesoy), Umum Kuvay‐ı
Milliye Komutanlığına atayarak, yürütme yetkisine sahip olduğunu göstermiştir.
Ayrıca
Millî Mücadele’nin gereğini, hedeflerini ve Sivas Kongresi kararlarını dünyaya
ilan etmek amacıyla İRADE-İ MİLLİYE gazetesinin yayın hayatına başlaması da
kongre kararları doğrultusunda gerçekleşmiştir.
Sivas’ta
biraz daha güçlenen ve üye sayısı on altıya çıkarılan Temsil Heyeti ise
Ankara’da BÜYÜK MİLLET MECLİSİ açılıncaya ve yeni bir hükümet kuruluncaya kadar
görevine devam etmiştir.
Sivas Kongresi’nde alınan kararlar daha sonra ortaya çıkacak siyasî ve hukukî gelişmelerin de habercisi olmuş, gerek Misak-ı Millî’de gerek TBMM’nin açılışında bu kararların etkileri görülmüştür.
Firdes
TEMİZGÜNEY
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/sivas-kongresi/