Atatürk’ün 15 Ekim 1927’de okuduğu
Nutuk
neden önemli?
Nutuk,
Mustafa Kemal Atatürk’ün 15 Ekim 1927 tarihinde CHP kurultayında yaptığı
konuşmanın metnidir.
Söylevinin
son kısmı olan gençliğe hitabında, Nutuk’un felsefesi hakkında ipuçları
vermiş; geçmişi anlatıp aynı zamanda gelecekte olabilecek tehlikeleri
önceden sezmemiz için alınacak derslerden bahsetmiştir.
Nutuk
nasıl bir eser?
Nutuk,
Atatürk’ün Samsun’a çıktığı tarih olan 19 Mayıs 1919’dan, Cumhuriyet sonrası
inkılap dönemine kadarki (1927) zaman diliminde olan olayları anlatmaktadır.
Eser
yazıldığı dönemde Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Başkanı olan Mustafa Kemal
Atatürk’ün 15 – 20 Ekim 1927 tarihleri arasında yerli ve yabancı basın
mensuplarının da katıldığı partisinin 2. yılında okuduğu yaklaşık 900 sayfalık
bir kitaptır.
Türkiye
Cumhuriyeti’nin bu dönemle ilgili en temel resmi tarih kaynağı olmak
niteliğindedir.
Atatürk’ün
tarihçi kimliği
Nutuk’un
güncel Türkçeye çevrilmiş sürümleri pek çok yayınevi tarafından basılmış
bazıları Söylev adını tercih etmişlerdir.
Nutuk,
belgeleri sayesinde, Atatürk’ün tarihçi kimliğini de ortaya koymaktadır.
Atatürk;
yaşanılan olaylarla ilgili kayıtlı belgeleri toplamış ve Nutuk’u yazarken bu
belgelere dayanarak icraatlarını özetlemiştir.
Atatürk, gençliğe hitabında, Nutuk’un felsefesi hakkında
ipuçları vermektedir.
Atatürk,
Nutuk ile geçmişi anlatıp aynı zamanda gelecekte olabilecek tehlikeleri önceden
sezmemiz için alınacak derslerden bahsetmektedir.
Mustafa
Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı dönemi’ni birinci ağızdan aktardığı,
Cumhuriyet tarihi açısından önemli bir eserdir.
Bazı
sayfalarda açıkça belirttiği “sonraki yıllarda
durumun kolay ve açıkça değerlendirilmesi için bu kadar ayrıntıya yer
verilmiştir” sözü ile Atatürk ileri görüşlülüğünü bir kere daha ortaya
koymuştur.
Afet İnan anlatıyor:
Atatürk,
Büyük Nutuk’u seslendirmeden önce 1927 yazında Dolmabahçe Sarayı’nda
düzenlediği akşam toplantılarında arkadaşlarına okumakta, onlarla tartışmaktadır.
Yaz
aylarının sıcak bir gününün gecesi, Atatürk’ün etrafında daha kalabalık bir
aydınlar topluluğu vardı.
O,
arkadaşlarına adeta bir sürpriz hazırlamanın sevinci içinde, ‘Oturunuz ve
dinleyiniz’ dedi.
Nutuk‘un sonuna koyacağı satırları yüksek sesle okumaya başladı.
Dinleyenlerin
nefes dahi almadıklarını sanıyorum.
Çünkü
ben kendimi öyle hissediyor ve milli bir heyecanın tesiri içinde yaşıyordum.
Atatürk
bu metni okuyup bitirdiği zaman derin bir nefes almış, fakat iki damla
gözyaşını bizlerden saklamamıştı…
Bu
“Gençliğe Hitabe” okunduğu akşam artık tarih olmuş olaylar konuşma mevzuu
değildi. Atatürk coşmuş konuşuyor ve başkalarına, diğer akşamlarda olduğu gibi,
konuşma fırsatı vermiyordu.
O,
Türkiye Cumhuriyeti’nin istikbali üzerinde duruyordu.
“Tarihi
yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyet’e inananlarla, onu
koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek lazımdır” diyordu.
“Gençliğe
Hitabe” nutkunu ilk dinleyenlere, methetmek fırsatını dahi verdiğini
hatırlamıyorum.
Sadece
O’nun sözleri hâlâ kulaklarımda akisler yapmaktadır:
“Gençliği yetiştiriniz.
Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz.
İstikbalin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.
Hür fikirler tatbik mevkiine geçtiği vakit Türk Milleti
yükselecektir.”
diye
telkinlerde bulundu.
O,
Türk gençliğinin sağ duyusuna, milliyetçiliğine, vatan muhabbetine inandığını
ve onlara güvendiğini söylüyordu.
Nutuk’un
okunması tam altı gün, 36 saat 33 dakika sürmüştü.
Kongre’nin
son günü olan 20 Ekim 1927’de Mustafa Kemal sözlerini şöyle bağlamıştı:
“Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal
yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan
kanların karşılığıdır.
Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak
bırakıyorum.”
Bu
cümleyi okurken sesi daha kısılmış, titremiş, gözlerinden yaşlar akmaya
başlamıştı. Gözyaşları içinde
“Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen Türk
istiklalini, Türk cumhuriyetini, ebediyen muhafaza ve müdafaa etmektir!”
diye
başlayan ve
“Muhtaç olduğun kudret
damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
diye
biten Gençliğe Hitabe’yi okuduktan sonra cebinden çıkardığı mendil ile
gözlerinin yaşını silmiş ve alkış tufanı arasında kürsüden inmişti.
Bu
sırada neredeyse herkes onunla birlikte ağlamaktaydı…
Türk Gençliğine bıraktığım emanet
“Saygıdeğer Efendiler,
sizi günlerce işgal eden uzun ve
teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir.
Bunda milletim için ve gelecekteki
evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları
belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.
Efendiler, bu nutkumla, millî
varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını,
ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl
kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan
beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın
her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu sonucu, ‘Türk gençliğine emanet
ediyorum.
Ey Türk
Gençliği!
Birinci
görevin, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve
savunmaktır.
Varlığının
ve geleceğinin biricik temeli budur.
Bu
temel senin en kıymetli hazinendir. Gelecekte bile seni bu hazineden yoksun
bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır.
Bir
gün, bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için
içinde bulunacağın durumun olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin!
Bu
olanak ve koşullar hiç uygun olmayan bir durumda kendini gösterebilir.
Bağımsızlık
ve cumhuriyetini yıkmak isteyecek düşmanlar, dünya tarihinde benzeri görülmemiş
bir galibiyetin,bir gücün temsilcisi olabilirler.
Zorla
veya hile ile kutsal yurdun bütün şehirleri teslim alınmış, bütün işletmeleri
ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesi işgal edilmiş
olabilir.
Bütün
bu koşullardan daha acıklı ve korkunç olanı ise, ülkede iktidara sahip olanlar
gaflet, sapkınlık ve hatta ihanet içinde olabilirler.
Hatta
bu iktidar sahipleri kişisel çıkarlarını, işgalcilerin siyasi amaçlarıyla
birleştirerek düşmanla işbirliği yapabilirler.
Ulus,
yoksulluk ve sıkıntı içinde ezik ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey
Türk geleceğinin evladı! İşte bu durum ve koşullar içinde bile görevin, Türk
bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun güç, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
https://indigodergisi.com/2016/10/ataturk-15-ekim-1927-nutuk-neden-onemli/