. ATATÜRK VE BAĞIMSIZLIK YILI
1919
ruhuyla “yeniden vatan yapılan” bu topraklarda yaşayan bizler, 2019'u 1919
ruhuna yakışır biçimde değerlendirmezsek tarih yüzümüze tükürür!
Malum!
2019
yılı, 1919'un yüzüncü yılı…
1919
ise Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki Milli Mücadele'nin, Türk
Bağımsızlık
Savaşı'nın örgütlenmeye başlandığı yıl…
Bu nedenle 2019 yılının “Atatürk ve Bağımsızlık Yılı” ilan edilmesi,
bu bağlamda bütün yıl boyunca Atatürk ve Milli Mücadele konularında ülke
çapında uluslar arası katılımlı etkinliklerin yapılması, Atatürk ve Milli Mücadele'nin
belgesellerle, filmlerle, dizilerle, açık
oturumlarla halka anlatılması gerekirdi.
“Gerekirdi”
diyorum, çünkü bildiğiniz gibi 2019 yılı “Atatürk ve Bağımsızlık Yılı” ilan
edilmedi.
“Nasıl
edilsin?
Kim
edecek?” dediğiniz duyar gibiyim!
- “YENİ TÜRKİYE”YE YENİ TARİH
Bir
tarihçi olarak 2019 yılı itibarıyla gördüğüm manzara şu:
“Yeni
Türkiye” dedikleri yapıya yeni bir tarih yazıyorlar.
Son
yıllarda Türkiye'de Atatürk karşıtlığının adeta “resmi ideoloji” haline geldiğini
üzülerek görüyoruz.
“Tarihle Yüzleşme” adı altında Atatürk'e, İnönü'ye, erken Cumhuriyet
dönemine yönelik saldırılar artarak devam ediyor.
Öyle
ki tescilli Atatürk düşmanı bir fesli tarihçi, adeta devlet protokolünde
kendine yer bulabiliyor.
Okul kitaplarında
Atatürk ve Milli Mücadele konuları olabildiğince azaltıldı.
Bir taraftan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Atatürk,
yalanlarla, iftiralarla uyduruk tarih
tezleriyle yıpratılmak istenirken, diğer taraftan II.
Abdülhamit, tarihsel gerçeklikten koparılıp
yeniden biçimlendirilerek “Yeni Türkiye”nin “yeni tarihsel
önderi” olarak sunuluyor.
Türkiye,
son anayasa değişikliğiyle fiilen 1876 Birinci Meşrutiyet düzenine geri döndü.
Bence “iktidar sahipleri” 2023'te bu “geri dönüşü” resmi hale
getirmeyi düşünüyorlar.
Aslında
gerçek şu ki “Atatürk Cumhuriyeti”ni “Yeni Türkiye”ye dönüştürmeye
çalışanlardan, 1919'un
yüzüncü
yılını “Atatürk ve Bağımsızlık Yılı” ilan etmelerini beklemek fazla iyimserlik
olur.
Sanırım
ben fazla iyimserim!
-
MİLLİ MÜCADELE'Yİ KÜÇÜMSÜYORLAR
Atatürk
ve Cumhuriyet karşıtlarına göre Milli Mücadele çok da önemli değil!
Milli
Mücadele'de sadece Yunanlarla savaşılmıştır!
İngilizler,
kurşun atmadan çekilip gitmiştir!
Mesela
Atatürk düşmanı fesli tarihçi böyle diyor.
Bütün
bu deli saçması iddialara yıllar önce Turgut Özakman “Vahdettin, Mustafa Kemal
ve Milli Mücadele” adlı bilimsel eserinde tamamen belgelere dayalı olarak cevap
vermişti.
Doğan
Avcıoğlu'nun ifadesiyle Milli Mücadele, aslında bir
Türk-İngiliz savaşıydı.
İngiliz
belgeleri de bu gerçeği doğruluyor.
30
Ekim 1918'deki Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra İstanbul, Boğazlar,
Anadolu ve
Trakya
İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan ordularınca işgal edildi.
Urfa,
Antep ve Maraş'taki Fransız işgallerine karşı bölgede boğaz-boğaza bir savaş
yaşandı.
Yunan'a
karşı Sakarya Savaşı'nın kazanılmasından sonra İtalya ve Fransa Anadolu'yu
boşaltmak
zorunda
kaldılar.
15 Mayıs 1919'da Yunan ordusunun İzmir'i işgali de tamamen
emperyalist bir plan gereğiydi.
Yunan
ordusu, İngiliz, Fransız, Amerikan ortak planıyla ve bu ülkelerin gözetimi
altında İzmir'i işgal etti.
Yunan ordusunun Ankara yakınlarına kadar ilerlemesi de
İngilizlerin kararıyla, İngilizlerin
gözetimiyle ve İngilizlerin yardımıyla gerçekleşti.
Sözde
“tarafsızlık” ilanına rağmen İngilizler, Yunan ordusuna her türlü desteği
verdiler.
Ayrıca
İngiliz destekli Yunan ordusu da yabana atılır bir güç değildi.
Her
bakımdan iyi donatılmış 200 bin kişiyi aşkın bir askeri güç söz konusuydu.
Kralları,
prensleri de başlarındaydı.
- İNGİLİZLER NEDEN GİTTİLER?
Peki, ama 1923'e kadar İstanbul'u ve Boğazları işgal altında tutan İngilizler, 1923'te neden çekilip gittiler?
Çünkü:
1-
Atatürk, İngilizlerin çok güvendikleri ve her bakımdan destekledikleri Yunan ordusunu
Sakarya'da, Büyük Taarruz'da yenip, denize döktü.
2-
İngilizlerin işgalci müttefikleri Fransa ve İtalya çekilmek zorunda kalınca,
İngilizler, müttefiklerinden yoksun kaldılar.
3-
İngilizler, sömürgelerinden istedikleri yardımı alamadılar.
4- Sovyet Rusya ve Hindistan Müslümanları Atatürk'ün ve
Ankara'nın yanında olduklarını açıkladılar.
5-
Büyük Zaferi kazanmış “muzaffer” Türk orduları, 1922 sonlarında iki yönden
İstanbul'daki İngilizleri kuşattı.
Türk
ve İngiliz orduları Çanakkale'de burun buruna geldiler.
Ancak
İngilizler savaşı göze alamadılar. (Bkz. David Walder, Çanakkale Olayı)
6-
İrlanda'da, Mısır'da, Hindistan'da ve Afganistan'da İngiliz karşıtı bağımsızlık
hareketleri devam
ediyordu.
7- İngiliz kamuoyu Türklerle savaş istemiyordu.
Milli
Mücadele'de Yunan'ı destekleyen İngiliz Hükümeti iktidardan düştü.
8-
İngilizler, Musul'u bırakmamak için bütün güçlerini o bölgeye yığdılar.
Öncelikleri
Musul'du.
9-
Lozan Antlaşması'na göre İngilizler İstanbul'u boşaltmak zorundaydılar.
Bu koşullarda İngilizlerin İstanbul'u boşaltıp “geldikleri gibi
gitmekten” başka çareleri yoktu.
Onlar
da öyle yaptılar.
Sözü
hiç eğip bükmenin anlamı yok!
Milli
Mücadele'de Atatürk'ün önderliğinde Türk Milleti, emperyalizmi; üstelik yerli
ve yabancı işbirlikçileriyle birlikte yenmeyi başardı.
- 1919'un
anlamı
Peki,
ama nedir 1919?
Türk
Milleti için neden çok önemlidir?
1-
İşgal ve direnişin yılıdır 1919…
Yunan
orduları İzmir'i 15 Mayıs 1919'da işgal ettiler.
İlk
ciddi direnişler, İzmir'in işgalinden hemen sonra 1919'da başladı.
2-
Kuvayı Milliye'nin kurulduğu yıldır 1919…
Sarayın/sultanın sessiz kaldığı bir ortamda milletin kendi
kaderini kendi eline aldığı yıldır 1919…
3-
Türk Milleti'nin üstüne çöken o karanlık umutsuzluk bulutları arasında,
Anadolu'da, ansızın Atatürk güneşinin parladığı yıldır 1919…
4- Atatürk, Milli Mücadele'yi büyük oranda 1919'da örgütledi:
Samsun'a çıkış, Amasya Genelgesi'nin yayımlanması, Erzurum ve
Sivas kongrelerinin toplanması, manda ve himayenin reddedilmesi, “Ya istiklal
ya ölüm” parolasıyla “tam bağımsızlık” kararının
verilmesi, Temsil Heyeti'nin kurulması, Ankara'nın mücadele merkezi yapılması, “milli iradeye” dayanılması, Atatürk'ün askerlik görevinden ayrılıp sine-i millete dönmesi, Atatürk'ün Milli Mücadele'nin önderi kabul edilmesi…
Hepsi
1919 yılında oldu.
5-
Sakarya'sıyla, Büyük Taarruz'uyla, Lozan'ıyla; bu toprakları yeniden vatan
yapan Milli
Mücadele,
1919 ruhunun eseridir.
6-
Atatürk, Nutuk'ta 19 Mayıs 1919'da Anadolu'ya ayak basarken kafasında iki
aşamalı bir
plan
olduğunu belirtiyor:
Bu
plana göre emperyalizme karşı tam bağımsızlık savaşı, saraya/sultana karşı
milli egemenlik savaşı verecekti.
1919
ruhuyla gerçekleşen ilk hedef Akdeniz, ikinci hedef cumhuriyetti.
Vatanın
“bağımsızlığı” gibi milletin “egemenliği” de 1919 ruhunun eseridir.
Bu nedenle hem işgalci emperyalizmin ve işbirlikçilerinin hem de
milli egemenliği gasp etmek isteyenlerin korkulu rüyasıdır 1919 ruhu…
7- Atatürk'ün ifadesiyle aynı zamanda tüm “mazlum milletlerin” özgürlük ve bağımsızlık ateşinin yakıldığı yıldır 1919…
Demem
o ki, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, 1919
ruhunun eseridir.
O ruhun baş mimarı ise Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Allah
aşkına!
1919'un
yüzüncü yılı olan 2019'da Atatürk'ü ve onun “tam bağımsızlık” mücadelesini
(Milli Mücadele'yi) unutan bir anlayış, nasıl yerli-milli olmaktan veya
milliyetçilikten söz edebilir?
-
Atatürk'ün doğum günü: 19 Mayıs
Atatürk
gerçek doğum gününü bilmiyordu.
(Şevket
Süreyya Aydemir, Tek Adam, C.I, s. 31)
Atatürk,
sonraları doğum gününü soranlara “19 Mayıs” diyordu.
Milletvekili
Reşit Saffet Atabinen, 19 Mayıs 1932'de Atatürk'e “Doğum gününüz kutlu olsun!”
şeklinde
bir telgraf çekmişti.
Aynı
yıl Aydın Halkevi, Atatürk'ün doğum gününü “Gazi Günü” ilan etmek isteyerek
Atatürk'e “hangi gün doğduğunu” sormuştu.
Bunun üzerine Atatürk, Samsun'a çıktığı 19 Mayıs gününü “doğum
günü” kabul etmelerini istemişti.
1937'de
İngiltere Kralı VIII. Edward Atatürk'ün doğum gününü kutlamak istemiş,
İngiltere Büyükelçiliği Atatürk'ün doğum gününü sormuştu.
Atatürk, yine “19 Mayıs” demişti.
Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, 12 Kasım 1936'da Dışişleri'ne şu telgrafı
göndermişti:
“Reisicumhur
Atatürk'ün 19 Mayıs 1881'de doğduklarını arz ederim.”
(Şerafettin
Turan, Mustafa Kemal Atatürk, s. 18)
Atatürk'ün Samsun'a ayak bastığı 19 Mayıs 1919 aslında bir
milletin doğum günüydü; Türk
Milleti'nin “yeniden doğuşunu” sağlayacak Türk Bağımsızlık Savaşı'nın örgütlenme sürecinin başladığı gündü 19 Mayıs… .
Atatürk,
1927'de yazıp okuduğu Nutuk'a şu cümleyle başlıyor:
“1919
yılı mayısının 19. günü Samsun'a çıktım.”
Böylece
Türk Bağımsızlık Savaşı'nı 19 Mayıs 1919'da örgütlemeye başladığını vurguluyor.
Atatürk, dünyada başarıya ulaşan bu ilk bağımsızlık savaşının, gelecek kuşakların hafızalarına kazınması için 1919'u bir “mihenk taşı”, bir büyük uyanışın “sembol tarihi” olarak belirliyor.
Emperyalizme
karşı verilen ilk ulusal kurtuluş savaşını hatırlatan bir sembol…
(Sinan
Meydan, Nutuk'un Deşifresi, s. 76)
Atatürk,
“19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktım” diyerek başladığı Nutuk'u Gençliğe Hitabe
ile
bitiriyor.
Böylece 1919'da başlayan bağımsızlık mücadelesi sonunda kurulan
Türkiye
Cumhuriyeti'ni gençlere emanet ediyor.
Yani,
1919 ruhuna gençlerin sahip çıkmasını istiyor.
Şimdi
soruyorum!
Özetlersem:
1919 yılı işgal ve direnişin yılıdır; Türk Milleti'nin adeta
yeniden doğduğu yıldır; Atatürk'ün çok özel önem verdiği bir sembol tarihtir
1919…
Bu
yıl, 2019; 1919'un yüzüncü yılı…
Atatürk'ün
kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin bugünkü hükümetine soruyorum:
2019'u “Atatürk ve Bağımsızlık Yılı” ilan etmeyi niye
düşünmediniz?
Milli
Eğitim Bakanlığı'na soruyorum:
2019'da okullarda Atatürk'ü ve Milli Mücadele'yi çocuklarımıza
anlatmak için nasıl bir
program hazırladınız?
Atatürk'ün
kurduğu Türk Tarih Kurumu'na soruyorum:
2019'da Atatürk'ü ve Milli Mücadele'yi anlatmak için özel olarak
neler yapacaksınız?
Atatürk
Araştırma Merkezi'ne soruyorum:
2019'da Atatürk ve Milli Mücadele konusunda hangi etkinlikleri
düzenleyip hangi kitapları yayımlayacaksınız?
Üniversitelere
soruyorum:
2019'da Atatürk ve Milli Mücadele konusunda özel çalışmalarınız
olacak mı?
Muhalefet
partilerine soruyorum:
2019 yılının “Atatürk ve Bağımsızlık Yılı” olması için şimdiye
kadar hangi çalışmaları yaptınız?
Aydınlara
soruyorum:
2019 yılında Atatürk ve Milli Mücadele konusunda ajandanızda
neler var?
Demem
o ki, 1919 ruhuyla “yeniden vatan yapılan” bu topraklarda yaşayan bizler,
2019'u, 1919
ruhuna
yakışır biçimde değerlendiremezsek tarih yüzümüze tükürür!
Kim
ne derse desin!
Benim için 2019 “Atatürk ve Bağımsızlık Yılı”dır.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/sinan-meydan/ataturk-ve-bagimsizlik-yili-3011342/