. - ATATÜRK VE BAĞIMSIZLIK .
Bağımsızlık
nedir, nasıl tanımlanmaktadır?
Önce
bu kavramın ne ifade ettiğine değinelim.
Buna
bağlı olarak da bağımsızlık kavramının doğuşu ve içerdiği diğer anlamların ne
olduğu üzerinde de konuşmak yerinde olur.
Çünkü
bağımsızlık kavramı, tarihsel ve çok anlamlı bir kavramdır.
Bağımsızlığı
genel olarak şöyle tanımlamak mümkündür:
- Bir
ülkenin başka bir ülke ya da ülkelerin yönetim ve denetimi altında olmaması.
Başka
bir anlamı da, bir devlet organının başka bir devlet organı ya da organlarına
bağlı olmadan işlerini yürütmesidir.
Bilindiği
gibi, devletler hukukuna göre, bağımsızlık bir devletin dışa karşı egemenliği
anlamına gelir ve tüm egemen devletlerin eşitliği ilkesine dayanır.
Bu
nedenle devletler hukukunda, egemen devletlere ilişkin bütün işlemlerin tek
yanlı değil, iki yanlı, karşılıklı olması gerekir.
Bağımsız
bir devlet diğerleriyle ilişki kurmak için başka bir devletin onayını ya da
iznini almak durumunda değildir.
Bağımsız
bir devletin diğer önemli unsurları arasında ise şunlar sayılabilir: bağımsız
yönetim organları, hukuk sistemi, para sistemi ve bayrak.
Bağımsızlık
kavramının önüne “tam” sıfatını getirdiğimizde, tam bağımsızlık kavramını elde
ederiz.
Tam
bağımsızlık, bir devletin diğer bir devletin egemenliği altına girmeden kendi kendini
yönetmemesi, iç ve dış politikasını özgürce saptayabilmesi demektir.
Tam
bağımsızlık, devlet olabilmenin temel koşuludur.
Ancak
bir devletin tam bağımsız olması, diğer devletlerle ilişki kurmadan tek başına
yaşaması, dışa kapalı olması anlamına gelmez.
Hiç
şüphesiz her devlet yaşamını sürdürebilmek için diğer devletlerle, siyasal,
ekonomik ve kültürel ilişkiler kurmak durumundadır.
Bir
toplumda bireyler nasıl birlikte yaşıyorsa, yeryüzünde de devletler birlikte
yaşamaktadır.
Fakat
söz konusu ilişkilerde diğer devletlere ödün (taviz) verilmemeli, ayrıcalık
tanınmamalıdır.
Uluslar
arası hukuk kuralları, eşitlik ve karşılıklılık ilkesi egemen olmalıdır.
Bu
kurallara uyulmadığı, başka devletlere ya da çeşitli uluslar arası finans
kuruluşlarına ayrıcalık tanındığı, ödün verildiği durumlarda tam bağımsızlığın
gölgelenmesi söz konusudur.
Giderek
bağımlı hale gelme bile mümkün olabilir.
Atatürk,
- “Özgürlük
ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyerek, bunlara ne kadar önem verdiğini
göstermiştir.
Ancak
onun bu sözü aynı zamanda Türk insanının özgürlüğe ve bağımsızlığa olan
yaklaşımını da ifade etmektedir.
Özgürlük,
insan kişiliğinin, düşüncesinin, yeteneklerinin ve yaratıcılığının
gelişebilmesinin temel koşuludur. İnsan ve toplum, ancak özgür bir ortamda
gelişebilir.
Devlet
için bağımsızlık ne ise, yurttaşlar ve kişiler için de özgürlük odur.
Tam
bağımsızlık "Atatürkçülüğün temel
ilkeleri" arasında yer almaktadır.
Söz
konusu bağımsızlık da emperyalist işgalden kurtulmakla mümkün olmuştur.
Türk
halkının onurlu, haysiyetli bir halk olarak yaşamasının ancak tam bağımsızlıkla
sağlanabileceğini düşünen Atatürk şöyle demektedir:
- “Tam
bağımsızlık demek, kuşkusuz siyasa, iktisat, adalet, askerlik, kültür ... gibi
her alanda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi
birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün
bağımsızlığından yoksunluğu demektir.”
Bu
nedenle Atatürk ulusal bağımsızlık savaşının yanı sıra ekonomik bağımsızlık
savaşı da açar ve “ülkenin bütün zenginlik kaynaklarını ulus adına elimize
geçirebilmek” amacıyla “gereken tedbirleri almaya” girişir.
Çünkü
ona göre,
- “siyaset
ve askerlik alanındaki zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik
kazançlarla taçlandırılmazlarsa ortaya çıkan zaferler ayakta kalamaz,
tutunamazlar, az zamanda sönüp giderler.”
Tarih,
bize bu duruma ilişkin çarpıcı örnekler sunmaktadır
Bağımsızlık
siyasal, ekonomik, askeri ve kültürel vd. alanlarda da bağımsız ve özgür olmayı
ifade eder.
Tarihsel
açıdan bağımsızlık kavramının Erzurum Kongresinde alınan kararlarda ortaya
çıktığı ve somutlaştığı saptanabilir.
Alınan
kararlardan bazılarını hatırlamak yerinde olur:
“- Ulusal
sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür, birbirinden ayrılamaz. _
- Ulusal gücü etken ve ulusal istenci egemen
kılmak temel ilkedir.
- Yabancı devletlerin güdümü ve koruyuculuğu
kabul edilemez.”
ATATÜRK
için “sağlam ve gerçek karar” şudur:
- Ulusal
egemenliğe dayalı tam bağımsız bir Türk devleti kurmak.
Atatürk
bunu, daha İstanbul’da bulunduğu dönemde düşünmüş, Samsun’da Anadolu
topraklarına ayak basar basmaz bu kararını uygulamaya koymuştur.
Atatürk
bu kararın dayandığı düşünceyi ve mantığı şöyle açıklamaktadır:
- “Temel ilke Türk Ulusu’nun onurlu ve şerefli bir ulus olarak
yaşamasıdır.
Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir.
Ne denli zengin ve gönençli olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun
bir ulus, uygar insanlık önünde, uşaklıktan öte bir gözle görülmeye layık
olamaz.
Yabancı bir devletin güdümüne girmeyi istemek, insanlık
niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü, uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey
değildir.
Bu aşağılık duruma gerçekten düşmemiş olanların, isteyerek
başlarına yabancı bir yönetici getirmeleri hiç düşünülemez."
….. DEVAMI için okuyunuz: ………………
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/217375