5 Nisan 2024 Cuma

TÜRK DEVRİMİ VE KURTULUŞ SAVAŞI

    TÜRK DEVRİMİ VE KURTULUŞ SAVAŞI  .

.   Türk tarihinde olduğu kadar dünya tarihinde de ulusların bağımsızlık ve egemenlik anlayışında büyük ölçüde değişiklik yapmış, bulunan Türk Devrimi ve Kurtuluş Savaşı, dünya uluslarından pek çoğunun bugün içinde bulundukları durum nedeniyle; özellikle ileriye dönük davranışlarına, sosyopolitik ve sosyoekonomik bağımsızlıklarına, ışık tutması bakımından değer taşımaktadır.

1. Türk kurtuluş savaşının fikir temelini kuran Türk Devrimi, politik yapıdaki değişikliğe paralel olarak sosyal yapıyı da dışa bağlı olmaktan kurtarıp değiştirmeyi hedef alması, özellikle Türk toplumunu ümmet olmaktan kurtarıp millet olma yönüne çevirmesi niteliği ile klâsik anlamdaki devrim kavramlarının üstünde ve Türk ulusunun sosyopolitik yönden talihini değiştiren geniş kapsamlı bir silkiniş olmuştur.

2. Bu felsefenin ışığı altında cereyan eden Türk Kurtuluş Savaşı, kendini hazırlayan nedenleri, başlaması ve özellikle sonuçları bakımından iki devlet arasında yapılan normal bir savaş niteliğini "aşarak" son derece elverişsiz ve karmaşık koşullar altında gelişen ve birçok iç savaşı da içine alan çok uluslu bir sosyoekonomik "doktrin savaşını" kapsamaktadır.

.   Bu nedenle Türk kurtuluş savaşı, evrensel bağımsızlık savaşları arasında önemli bir yer tutmaktadır.

3. Türk devrimi ve Kurtuluş savaşı, biraz önce belirtilen nitelikleri içindeki sosyopolitik bağımsızlıkla birlikte özellikle sosyoekonomik bağımsızlığın da önemini kanıtlamış olması ne­deniyle sömürge ve yarı sömürge durumunda bulunan ulusların bağımsızlık ve egemenlik anlayışına yeni ufuklar kazandırmış, haksızlığa uğramış uluslara öncülük etmiştir.

.   Türk devrimi ile Kurtuluş Savaşını ayrı ayrı ele almak olanaksızdır.

.   Çünkü, gerçekte Türk Kurtuluş Savaşı, adına "Türk Devrimi" dediğimiz devrim kavramının ve onun ideolojik gelişiminin bir eylemi ve sonucudur.

.  Türkiye’nin durumuna bakıldığında; bugün de kökü ırkçılığa ve şeriatçılığa dayanan çağ dışı bir -milliyetçilik ve maneviyatçılık akımının siyasal amaçlar uğruna yaygınlaştırılmak istendiği görülmektedir.

.  “Türkiye Cumhuriyetinin genel siyasetinde mevcut olmayan pantürkizm ve panislamizm görüntüsünü getirmeye ve Cumhuriyet Türkiye'sinin genel tutumu ile çağdışı kalmış Hilâl-Haç düşmanlığı imajını yaratacak eylemlere girişmeye kimsenin hakkı yoktur. Bunun, hepimizin aziz dinimiz olan Müslümanlıkla ilgisi bulunmadığı da kesindir." (Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk)

.  “Dünyadaki bütün Türkleri bir devlet olarak birleştirmek ulaşılamayacak bir amaçtır. Bu, yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylar ve ortaya koyduğu bir gerçektir. İslamcılık ve Turancılık siyasasının başarı kazandığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte rastlanmamaktadır." (Atatürk)

.  "Atatürk Türk ulusunun ulusal siyasasını şöyle özetlemiştir :

- “Bizim aydınlık ve uygulanabilir gördüğümüz siyasal yöntem “Ulusal siyasadır” (.......) “Ulusal siyasa” demekle anlatmak istediğim şudur : Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup ulusun ve yurdun gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak; gelişi güzel, ulaşılamayacak istekler peşinde ulusu uğraştırmamak ve zarara sokmamak; uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranışını ve karşılıklı dostluğunu beklemektir.”

. "O halde sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi? Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da, ulus egemenliğine dayanan, kayıtsız, şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak. İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar bu karar olmuştur.. (ATATÜRK)

.  Kemal Atatürk diyor ki :

"Ulus, ancak devletin yıkılma çökme kargaşaları içinde bulunduğu zamanlarda tarihin yazdığı çok önemli ve korkunç günler yaşıyordu. Böyle günlerde kaderini kendi eline almak uyanıklığını göstermeyen ulusların geleceği karanlık ve korkuludur. Türk ulusu bu gerçeği anlamaya başlamıştı. Bu anlayış sonucuydu ki, kurtuluş umudu veren her içten çağrıya koşmakta idi. Türk ulusunun yüreğinden, vicdanından kopup gelen en köklü, en belirgin istek ve inanç belli olmuştu:

- Kurtuluş!

Artık bu isteği dile getirmek kolaydı. Nitekim, Erzurum ve Sivas kongrelerinde ulusal istek belirtilmiş ve dile getirilmiştir..

. Mustafa Kemal ilk Millet Meclisi Başkanı olarak şöyle konuşmuştur :

- Ve artık yüce Meclisimizin üstünde bir kuvvet yoktur. Bu demektir ki, Türk ulusu kendi yazgısını kendi çizecektir. Kendini kendi seçtiği millet vekilleri ile yönetecektir. Halife, padişah bir gölgedir. Uzak bir kentte tutuklu gibi bir durumdadır; Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk ulusunun tek dayanağı, tek umudu, tek gücüdür. Ulusal irade bu Meclis arandığı ile halkın eline geçmiştir ve artık hep halkın elinde kalacaktır.”

.  Nitekim, Türkiye Büyük Millet Meclisi daha ilk günlerinde şu kararlan almış ve ana ilkeleri saptamıştır :

- Mecliste beliren "ulusal irade"yi yurdun geleceğine egemen kılmak esas amaçtır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde bir güç yoktur.

……………………………………

https://www.msb.gov.tr/Content/Upload/Docs/askeritariharsiv/Turkdevrim_kurtulussavasi.pdf

 

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...