TÜRK DEVRİMİ VE KURTULUŞ SAVAŞI .
. Türk
tarihinde olduğu kadar dünya tarihinde de ulusların bağımsızlık ve egemenlik
anlayışında büyük ölçüde değişiklik yapmış, bulunan Türk Devrimi ve Kurtuluş
Savaşı, dünya uluslarından pek çoğunun bugün içinde bulundukları durum
nedeniyle; özellikle ileriye dönük davranışlarına, sosyopolitik ve
sosyoekonomik bağımsızlıklarına, ışık tutması bakımından değer taşımaktadır.
1. Türk kurtuluş savaşının fikir temelini kuran
Türk Devrimi, politik yapıdaki değişikliğe paralel olarak sosyal yapıyı da dışa
bağlı olmaktan kurtarıp değiştirmeyi hedef alması, özellikle Türk toplumunu
ümmet olmaktan kurtarıp millet olma yönüne çevirmesi niteliği ile klâsik
anlamdaki devrim kavramlarının üstünde ve Türk ulusunun sosyopolitik yönden talihini
değiştiren geniş kapsamlı bir silkiniş olmuştur.
2. Bu felsefenin ışığı altında cereyan eden Türk Kurtuluş
Savaşı, kendini hazırlayan nedenleri, başlaması ve özellikle sonuçları bakımından
iki devlet arasında yapılan normal bir savaş niteliğini "aşarak" son
derece elverişsiz ve karmaşık koşullar altında gelişen ve birçok iç savaşı da
içine alan çok uluslu bir sosyoekonomik "doktrin savaşını" kapsamaktadır.
. Bu
nedenle Türk kurtuluş savaşı, evrensel bağımsızlık savaşları arasında önemli
bir yer tutmaktadır.
3. Türk devrimi ve Kurtuluş savaşı, biraz önce
belirtilen nitelikleri içindeki sosyopolitik bağımsızlıkla birlikte özellikle
sosyoekonomik bağımsızlığın da önemini kanıtlamış olması nedeniyle sömürge ve
yarı sömürge durumunda bulunan ulusların bağımsızlık ve egemenlik anlayışına
yeni ufuklar kazandırmış, haksızlığa uğramış uluslara öncülük etmiştir.
. Türk
devrimi ile Kurtuluş Savaşını ayrı ayrı ele almak olanaksızdır.
. Çünkü,
gerçekte Türk Kurtuluş Savaşı, adına "Türk Devrimi" dediğimiz devrim
kavramının ve onun ideolojik gelişiminin bir eylemi ve sonucudur.
. Türkiye’nin
durumuna bakıldığında; bugün de kökü ırkçılığa ve şeriatçılığa dayanan çağ dışı
bir -milliyetçilik ve maneviyatçılık akımının siyasal amaçlar uğruna
yaygınlaştırılmak istendiği görülmektedir.
. “Türkiye
Cumhuriyetinin genel siyasetinde mevcut olmayan pantürkizm ve panislamizm
görüntüsünü getirmeye ve Cumhuriyet Türkiye'sinin genel tutumu ile çağdışı
kalmış Hilâl-Haç düşmanlığı imajını yaratacak eylemlere girişmeye kimsenin
hakkı yoktur. Bunun, hepimizin aziz dinimiz olan Müslümanlıkla ilgisi
bulunmadığı da kesindir."
(Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk)
. “Dünyadaki
bütün Türkleri bir devlet olarak birleştirmek ulaşılamayacak bir amaçtır. Bu,
yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylar
ve ortaya koyduğu bir gerçektir. İslamcılık ve Turancılık siyasasının başarı
kazandığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte rastlanmamaktadır."
(Atatürk)
. "Atatürk
Türk ulusunun ulusal siyasasını şöyle özetlemiştir :
- “Bizim aydınlık ve uygulanabilir gördüğümüz
siyasal yöntem “Ulusal siyasadır” (.......) “Ulusal siyasa” demekle anlatmak
istediğim şudur : Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze
dayanarak varlığımızı koruyup ulusun ve yurdun gerçek mutluluğuna ve
bayındırlığına çalışmak; gelişi güzel, ulaşılamayacak istekler peşinde ulusu
uğraştırmamak ve zarara sokmamak; uygarlık dünyasının uygarca ve insanca
davranışını ve karşılıklı dostluğunu beklemektir.”
. "O halde sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi?
Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da, ulus egemenliğine dayanan,
kayıtsız, şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak. İşte, daha
İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak
basar basmaz uygulamaya başladığımız karar bu karar olmuştur.. (ATATÜRK)
.
Kemal Atatürk diyor ki :
"Ulus, ancak devletin yıkılma çökme
kargaşaları içinde bulunduğu zamanlarda tarihin yazdığı çok önemli ve korkunç
günler yaşıyordu. Böyle günlerde kaderini kendi eline almak uyanıklığını
göstermeyen ulusların geleceği karanlık ve korkuludur. Türk ulusu bu gerçeği
anlamaya başlamıştı. Bu anlayış sonucuydu ki, kurtuluş umudu veren her içten
çağrıya koşmakta idi. Türk ulusunun yüreğinden, vicdanından kopup gelen en
köklü, en belirgin istek ve inanç belli olmuştu:
- Kurtuluş!
Artık bu isteği dile getirmek kolaydı. Nitekim,
Erzurum ve Sivas kongrelerinde ulusal istek belirtilmiş ve dile getirilmiştir..
. Mustafa Kemal ilk Millet Meclisi Başkanı olarak şöyle konuşmuştur :
- Ve artık yüce Meclisimizin üstünde bir kuvvet
yoktur. Bu demektir ki, Türk ulusu kendi yazgısını kendi çizecektir. Kendini
kendi seçtiği millet vekilleri ile yönetecektir. Halife, padişah bir gölgedir.
Uzak bir kentte tutuklu gibi bir durumdadır; Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk
ulusunun tek dayanağı, tek umudu, tek gücüdür. Ulusal irade bu Meclis arandığı
ile halkın eline geçmiştir ve artık hep halkın elinde kalacaktır.”
. Nitekim,
Türkiye Büyük Millet Meclisi daha ilk günlerinde şu kararlan almış ve ana
ilkeleri saptamıştır :
- Mecliste beliren "ulusal irade"yi
yurdun geleceğine egemen kılmak esas amaçtır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üstünde bir güç yoktur.
……………………………………
https://www.msb.gov.tr/Content/Upload/Docs/askeritariharsiv/Turkdevrim_kurtulussavasi.pdf