12 Temmuz 2024 Cuma

KAYIT DIŞI EKONOMİNİN BÜYÜKLÜĞÜ

.  TÜRKİYE’DE KAYIT DIŞI EKONOMİNİN BÜYÜKLÜĞÜ VE VERGİ KAYBI (2005-2023)

Ülkedeki ekonomik faaliyetlerin tamamının kayıtlarının tutulması ve ölçülmesi mümkün değildir.

Özellikle ulusal ekonomik faaliyetlerin içerisinde sınıflandırılmayan, vergiden kaçınmanın getirdiği davranışlar ve yasa dışı (informel) ekonomik işlemler kayıtlı ekonomide yer almazlar.

Dolayısıyla GSMH(Gayri Safi Milli Hasıla) ölçümleri içerisinde belirtilen şekilde kayıt dışı işlemler yer almazlar ve bu işlemlerin oluşturduğu ekonomik büyüklüğe de kayıt dışı ekonomi denilmektedir.

Kayıt dışı ekonomi ‘resmi kayıtlara girmeyen, yasal belgelerle belgelendirilmeyen, yetkili kamu organlarınca normal kurallar çerçevesinde denetlenemeyen, vergi sistemi dışında kalan ve dolayısıyla milli gelir hesaplamalarında dikkate alınmayan, diğer bir deyişle ekonominin ülke mevzuatı ve vergi sistemi dışında kalan işlem ve etkinlikleri’ olarak tanımlanır.

Kayıt dışı ekonominin hukuki ve sosyolojik sorunların dışında kamu ekonomisi açısından en önemli sonucu vergi kaybına neden olmasıdır.

Kayıt dışı ekonomiye yönelten unsurlardan yasa dışı faaliyetlerin vergi gelirleri içerisinde beyan edilmesi mümkün olmamakla birlikte, yasa dışı faaliyetlerden elde edilen faaliyetlerin sonuçları milli gelir hesaplarının içerisinde yer alabilir

Yasal faaliyetlerde ise, kayıtlı ekonomi içerisinde yapılan kayıt dışı işlemlerden oluşmaktadır.

Özellikle taklit ürünler, bedellerin düşük gösterilmesi, alternatif kayıt yöntemlerini kullanarak muhasebe sisteminin dışındaki işlemler de yasal faaliyetlerden meydana gelen vergi kaçakçılığı da kayıt dışı ekonominin kaynaklarındandır.

Dünyada yeni dijital teknolojilerden olan kripto varlıklar vergilemeden kaçınma ve vergi kaçakçılığı için yeni yöntemler geliştirilmesine imkân vermektedir.

Kripto varlıkların meydan getirdiği yenilikler, vergi kaçakçılığı için imkân sağlayabilmektedir

Kamu kurumlarının kalitesi de önemli bir faktör olarak öne çıkmaktadır.

Özellikle yüksek vergiler, zorlayıcı regülasyonlar ve ekonomik engeller ülkelerdeki kayıt dışı ekonomiyi tetikleyen unsurlardır.

Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün ölçülmesi kesin olarak mümkün değildir.

Özellikle yapılan işlemlerin gizliliği ve kanundan kaçılarak yapılan iktisadi faaliyetlere dayanması nedeniyle kesin olarak sınırlarının belirlenmesi mümkün olmayacaktır.

Kayıt dışı ekonominin doğrudan ölçülmesinin tamamen mümkün olmadığından değişik kriterlere göre yapılan tahmin yöntemleri ile ekonomideki payı tahmin edilmektedir

Türkiye’de kayıt dışı işgücü, üretim ve illegal faaliyetlerden kaynaklanan ekonomik faaliyetlerin tahminine yönelik hesaplamalar 1990’lı yıllardan sonra yaygınlaşmıştır.

. 2005Ç1 ile 2023Ç3 çeyrek arasındaki dönemde ortalama kişi başına gelir 12575,29 TL’dir.

Ücret gelirlerinin milli gelire oranı ise ortalama %28 seviyesindir.

Vergi gelirlerinin milli gelire oranı ise %17 seviyesindedir.

Bu oran Türkiye’de vergi gelirlerinin oranının OECD ülkelerinin altında olduğunu göstermektedir.

Enflasyonun tek haneye indiği 2008 ile 2017 yılları arasında mevduat faizleri de azaldığı için ortalama mevduat faiz oranı %14,25 seviyesindedir.

Dolaşımdaki paranın geniş para hacmine oranı ise %6,5 seviyesindedir.

Türkiye ekonomisinde kayıt dışılık uzun süreli sorunlardandır.

Bu sorunun çözümlenebilmesi ve kayıt dışılığın önlenmesi, ekonomideki hesap verilebilirliğin gelişmesini, milli gelir hesaplarının ölçümlerinin doğruluğunu sağlaması ve verginin tabana yayılarak kişisel vergi yükünün hafiflemesini saplayacaktır.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3593148

 

Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları, Nedenleri,

Etkileri ve Alınması Gereken Tedbirler

Devletin en önemli gelir kaynağı olan vergi, özel ya da tüzel kişilerin her türlü iktisadi faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlardan, kamu harcamalarının finansmanı için devletin egemenlik gücünü kullanarak aldığı bir paydır.

Ancak, bazı mükellefler çeşitli nedenlerle bu gelirlerinden devlete hiç pay vermemek ya da daha az vermek için kayıtlarının bir kısmını veya tamamını kayıt dışına çıkarma eğilimindedirler.

Çağdaş vergi sistemleri beyan esasına dayanmaktadır.

Çünkü beyan esası, verginin ödeme gücüne göre alınmasını sağlayan ve dolayısıyla vergilemede adalet ilkesinin gerçekleştirilmesinde daha etkin bir yöntemdir.

Ancak bu yöntem, yeterli ve etkin bir denetim mekanizmasıyla desteklenmediği takdirde kayıt dışı ekonomi ortaya çıkabilmektedir.

Günümüzde, toplumların en önemli sorunlarından birisi olan kayıt dışı ekonomi; nedenleri, sonuçları ve işleyişi itibariyle oldukça karmaşık ve çok yönlü bir olgudur.

Kayıt Dışı Ekonominin Tanımı

Ekonomik faaliyetlerin fiilen gerçekleşmiş olmasına rağmen bu faaliyetlerle ilgili kayıtların tutulmaması olarak nitelendirilen kayıt dışı ekonomi, kamu idarelerinin denetimi dışında kalan her türlü ekonomik işlem ve faaliyetlerdir.

Diğer bir ifadeyle, kayıt dışı ekonomi resmi kayıtlara girmeyen, kanuni belgelerle belgelendirilmeyen, yetkili kamu organlarınca normal kurallar çerçevesinde kontrol edilemeyen ve milli gelir hesaplamalarında dikkate alınmayan ekonomik işlem ve faaliyetlerin tamamıdır.

“Genel olarak bir tanım yapmak gerekirse, kayıt dışı ekonomi, gayri safi milli gelir hesaplarını elde etmede kullanılan bilinen istatistik yöntemlerine göre tahmin edilemeyen ve gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerin tümüdür”

Kayıt dışı ekonomi kavramı yerine; yeraltı ekonomisi, gayri resmi ekonomi, gizli ekonomi, saklı ekonomi, ikinci ekonomi, kara ekonomi, illegal ekonomi, kravatsız ekonomi, düzensiz ekonomi, paralel ekonomi, faturasız ekonomi, görünmez ekonomi, marjinal ekonomi, gölge ekonomi, kayıp ekonomi ve vergisiz ekonomi gibi kavramlar da kullanılmaktadır.

“Vergisel anlamda ise kayıt dışı ekonomi, vergi kaçırma veya vergiden kaçınma güdüsü ile vergi idaresinin bilgi alanı dışında bırakılmış faaliyetler bütünüdür”

Kayıt Dışı Ekonominin Unsurları

Kayıt dışı ekonomi kapsamı içerisinde yer alan ve birbirinden farklılık gösteren unsurlar, gelir elde edenler açısından üç grupta toplanabilir. Bunlar

-Yeraltı ekonomisi (veya yasadışı faaliyetler),

-Yarı kayıtlı ekonomi,

-Hiç kayıtlara girmeyen ekonomidir.

Hiç Kayıtlara Girmeyen Ekonomi

Ekonomik faaliyetlerini aktif olarak yürütenler vergi idaresinin bilgisi dışında faaliyet gösterebilmektedirler.

Bu kişilerin vergi idaresinde herhangi bir mükellefiyet kayıtları da yoktur.

“Her yerde rastlanmakla birlikte özellikle büyük kentlerde daha sıkça görülen bu mükelleflere aşağıdaki örnekler verilebilir”

- İşportacılar,

- Hamallar,

- İş takipçileri,

- Boş buldukları yerleri otopark olarak işletenler,

- Belediye hallerine girmeyen sebze-meyve satıcıları,

- Şehir içi nakliyat yapan bir kısım kişiler,

- Belli bir işyeri olmaksızın küçük çapta imalat ve ticaret yapanlar,

- Canlı hayvan ticareti yapanlar,

- Küçük çaplı tamir-bakım işleriyle uğraşanlar,

- İnşaat işçileri,

- Jeton ve bilet satanlar.

Yukarıda sayılan kişilerin faaliyetlerinin tespit edilmesinin güçlüğü ve küçük çaplı olması marjinal sektör olarak nitelendirilmesine neden olmakta ve bu kişilerin yapmış oldukları faaliyetlerin toplamı gerçekte kayıt dışı ekonominin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır.

Türkiye'de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları

 “Kayıt dışı ekonomisinin en fazla büyüdüğü ülkeler; enflasyonun sürekli olduğu, haksız ve spekülatif kazançların arttığı, gelirin adaletsiz dağıtıldığı, ekonominin denetim dışı kaldığı ülkelerdir”.

Son yıllarda, Türkiye’de yaşanan kronik enflasyon, spekülatif kazançların yoğun olması, gelir dağılımındaki aşırı adaletsizlikler ve ekonomik faaliyetlerin denetim dışında kalması kayıt dışı ekonominin boyutunun genişlemesine neden olmuştur.

Bazı ekonomik faaliyetlerin niteliği bu faaliyetlerin kayıt altına alınmasını güçleştirir.

Bu tür faaliyetlerin başında tarımsal faaliyetler gelmektedir.

Dolayısıyla, tarıma dayalı hammadde kullanan sektörlerde de kayıt dışı ekonomi daha büyüktür.

Özellikle tarıma dayalı hammadde kullanan tekstil sektöründe kayıt dışı ekonominin geniş boyutta olduğu tahmin edilmektedir.

 “Kayıt dışı ekonomi / milli gelir oranı Fransa, Almanya, Japonya, Norveç, İsviçre ve İngiltere’de yüzde 0-10 arasında;

Belçika, Kanada, İtalya ve ABD’de yüzde 10-20 arasında;

Hindistan’da yüzde 10-50 arasında;

Peru’da yüzde 40 olarak hesaplanmakta,

Türkiye’de DİE’nin Milli Gelir Hesaplarında bu oran yüzde 25 olarak dikkate aldığı bilinmektedir”

Türkiye’de kayıt dışı ekonominin boyutları konusunda farklı tahmin yöntemleri kullanılarak bazı araştırmalar yapılmış ve bu araştırmalar sonucunda da çok farklı değerler tespit edilmiştir.

Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün tahmin edilmesinde aynı yöntemler dahi kullanılsa farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Bundan dolayı, Türkiye’de kayıt dışı ekonominin büyüklüğü konusunda kesin bir rakam vermek oldukça güçtür.

Ancak son yıllarda, Türkiye’deki kayıt dışı ekonominin milli gelire oranı yüzde 50’nin üzerine çıktığı tahmin edilmektedir.

Türkiye'de Kayıt Dışı Ekonomiyi Doğuran Nedenler

Kayıt dışı ekonomiye yönelmenin temel sebebi, insanların gelirlerini arttırma istekleridir.

Gelirlerini arttırmak isteyen insanlar, faaliyetlerinin bir kısmını ya da tamamını kayıt dışında tutarak bu faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar üzerinden vergi ödemeyerek gelirlerini arttırmış olurlar.

Türkiye’de gelir dağılımında aşırı bir adaletsizlik söz konusudur.

Gelirden düşük pay alan grupların gelirlerini artırmak amacıyla ek işlerde kayıtsız şekilde çalışmaları kayıt dışı ekonominin büyümesine neden olmaktadır.

“Kayıt dışı faaliyetlerin kayıtlı faaliyetler karşısında sağladığı avantajlar kayıtlı ekonomiden kayıtsız ekonomiye doğru gidişin ortamını hazırlamaktadır”

Türkiye’de ücretlilerin ödediği vergi ve diğer kesintilerin çok yüksek olması da kayıt dışı ekonominin büyümesine neden olmaktadır.

İşgücü üzerindeki vergi, sigorta ve benzeri yükümlülükler kayıtlı ekonomiden kayıt dışı ekonomiye geçişi hızlandırmaktadır.

Kayıt dışı ekonomide faaliyet gösterenler vergi, sigorta ve benzeri ek yükümlülükler yönünden bir çok avantaja sahiptirler.

Çünkü, kayıt dışı ekonomide faaliyette bulunanlar, ödemeleri gereken vergi, sigorta ve benzeri ödemelerden kurtulmuş olurlar.

Türkiye’de ücretliler üzerinde vergi, sigorta ve benzeri yükümlülüklerin ne kadar ağır olduğunu görmek için asgari ücretlinin işverenine maliyetine bakmak yeterlidir.

Kayıtlı ekonomide faaliyette bulunmanın kayıt dışı ekonomide faaliyette bulunmaya göre alternatif maliyetini artırdığı için bireyler kayıt dışı ekonomide faaliyette bulunmayı tercih ederler.

“Ülkemizdeki kalifiye olmayan işgücünün, vergiler ve fonlarla işverene maliyetinin yüksek olması kayıt dışı ekonomiyi artıran en önemli etkenlerden biridir”

İşverenler, bu tür maliyetlerini en aza indirmek için ya sermaye yoğun üretime geçmekte ya da düşük ücretlerin geçerli olduğu kayıt dışı ekonomik faaliyetlere yönelmektedirler.

Sermaye yoğun üretime geçmenin maliyeti çok yüksek olduğu için işverenler genellikle düşük ücretlerin geçerli olduğu kayıt dışı ekonomik faaliyetlere yönelirler.

Ayrıca, nüfusun hızlı bir şekilde artmasına karşın yatırımların aynı hızla arttırılamaması işsizliğin her geçen gün artmasına neden olmakta dolayısıyla bir çok kişi işsiz kalmamak için kayıt dışında çalışmak zorunda kalmaktadır.

Vergi, sigorta ve benzeri kesintiler nedeniyle istihdam üzerindeki maliyetlerin yüksek olması, hem işçiyi hem de işvereni kayıt dışı istihdama yönelten önemli bir etkendir.

İstihdam üzerindeki maliyetlerin yüksek olması, işverenlerin bu maliyetlerden kısmen veya tamamen kurtulma çabası içine girmelerine neden olabilmektedir.

İşverenler bu maliyetlerden kısmen veya tamamen kurtulmak için iki farklı yönteme başvurmaktadırlar. Bunlardan birincisi, işverenlerin çalıştırdıkları işçilerin maaşlarını tamamen kayıt dışında tutarak istihdam üzerindeki maliyetlerden tamamen kurtulmalarıdır.

İkincisi ise, çalıştırılan işçilerin maaşlarını asgari ücret üzerinden göstererek ücret farkını açıktan vermek suretiyle söz konusu maaşlar üzerinden daha az vergi, sigorta ve benzeri kesintilerin ödenmesiyle istihdam üzerindeki maliyetlerden kısmen kurtulmalarıdır.

Türk vergi sisteminde uygulanan muafiyet ve istisnaların oldukça fazla olması vergi tabanının genişletilmesini engellemekte dolayısıyla kayıt dışı ekonomiye davetiye çıkarmaktadır.

Vergi mükellefleri bu muafiyet ve istisna sınırlarını aşmamak için kazançlarının bir kısmını gizleyerek beyan etmezler ve kayıt dışı ekonominin büyümesine neden olurlar.

Öte yandan, Gelir ve Kurumlar vergilerinde uygulanan çok sayıda muafiyet ve istisnalar vergi sistemini karmaşık hale getirmiştir.

Kanunların karmaşıklığı yetmiyormuş gibi bunları açıklayan tebliğler, mevzuatı daha karmaşık hale getirmiştir.

Vergi kanunları ve mevzuatının karmaşık olması ve vergi kanunlarında yapılan sık değişiklikler kanunların anlaşılabilirliğini ve uygulanabilirliğini daha da zorlaştırmış dolayısıyla mükellefleri kayıt dışı ekonomiye yöneltmiştir.

Sık aralıklarla çıkarılan vergi afları, vergisini zamanında ödeyen dürüst mükellefleri, faaliyetlerini kayıt dışı ekonomiye yöneltmelerine neden olmuştur.

Çünkü vergi afları, dürüst ve dürüst olmayan mükellefler arasında adaletsizliğe sebep olmaktadır.

Ayrıca sık aralıklarla çıkarılan bu vergi afları, mükelleflerin her zaman af beklentisi içinde olmalarına neden olarak vergi kaçırmalarına da teşvik eder duruma gelmiştir.

Vergi aflarının ancak kanunla çıkarılabilmesi ve kanunların çıkarılabilmeleri için belirli bir zaman gerektireceği ve ayrıca vergi affına tepkilerin doğacağı düşüncesiyle vergi affı yerine Maliye Bakanlığı’nın yetkisinde bulunan vergi borçlarının tecili ve taksitlendirilmesi imkanı getirilmiştir.

Vergisini zamanında ödeyen mükellefler aleyhine adaletsiz bir durum ortaya çıkmış, vergisini zamanında ödemeyen mükelleflere vergilerini sadece yıllık tecil faizi oranı yüzde 3 uygulanmak suretiyle 18 taksitte ödeme imkanı getirilmiştir.

Zamanında ödenmeyen vergi borçları için getirilen bu taksitlendirme imkanı vergi affının yumuşatılmış bir şeklidir.

Vergi bürokrasisinin yoğun olması mükelleflerin bazı kazançlarını kayıt altında tutmamalarına neden olmaktadır.

Bürokratik işlemlerin aşırı ve karmaşık olması kayıtlı ekonomide yeterince istihdam artışının sağlanamamasına dolayısıyla kayıt dışı faaliyetlerin artmasına neden olmaktadır.

“Vergi idaresinin etkin çalışmaması ve denetimdeki eksikler yanında insanlarda, toplanan vergilerin kötü harcandığına dair oluşan kanı kişileri kayıt dışılığa itmektedir”

Türkiye’de toplanan vergi gelirlerinin etkin bir şekilde ve bireylerin gerekli gördüğü alanlarda kullanılmaması, rüşvet ve yolsuzlukların yaygın olması kamu kaynaklarının israf edilmesi, vergi ödeyenlerin vergi bilinci ve ahlakının zayıflamasına neden olmuştur.

Dolayısıyla, vergi bilinci ve ahlakının düşük olması kayıt dışı ekonominin giderek artmasına sebep olmuştur.

Çünkü insanlar vergi olarak ödedikleri paraların kendilerine yol, köprü ve hastane olarak dönmeyeceğini düşünmekte ve dolayısıyla devlete vergi ödemede pek istekli olmamaktadırlar.

İnsanlar elde ettikleri gelirlerin bir kısmını devlete vergi olarak ödemek istemezler.

Vergiyi ödeyenlerle, vergiyi ödemediği halde kamu harcamalarından yararlananlar arasındaki haksız rekabet ve adaletsizlikler vergiye karşı direnç yaratır.

Vergiye karşı direnç çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.

Bunların başlıcaları, vergiden kaçınma, vergi kaçakçılığı, vergi borcunun geç ödenmesi, vergi grevi ve yansımadır.

“Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de kayıt dışı ekonominin payının yükselmesinde vergiye karşı direncin artmasının da etkisi bulunmaktadır”

Kayıt dışı ekonomik faaliyetler daha çok şirketleşmemiş girişimler ve küçük işletmeler tarafından gerçekleştirilmektedir.

“Ülkemizde işletmelerin çok büyük bir bölümü (yüzde 98,8) küçük ve orta ölçekli işletme niteliğindedir”

Türkiye’de kayıt dışı ekonominin büyümesinin en önemli nedenlerinden biri bazı sektörlerde belge düzeninin yeterince yerleşmemiş olmasıdır.

Özellikle, kendine özgü niteliklerinden dolayı tarım ve hizmet sektörlerinde belge düzeni yeterince yerleşmemiştir.

Türkiye’de ekonominin büyük ölçüde tarım ve hizmet sektörüne dayalı olması ve bu sektörlerdeki işletmelerin büyük çoğunluğu küçük ve orta büyüklükteki işletme niteliğinde olması bu sektörlerde kayıt dışı ekonominin boyutlarını arttırmıştır.

Ülkemizde arda arda yaşanan ekonomik krizler kayıt dışı faaliyetlerin artmasına zemin hazırlamıştır. Ekonomik kriz dönemlerinde, işsiz kitleler kayıtlı ekonomide bulamadıkları istihdam imkanlarını kayıt dışı faaliyetlerde aramaktadırlar.

İşletmeler de krizin olumsuz etkilerini azaltmak için üretimlerini kayıt dışı faaliyetlere yönelterek istihdam ve üretim maliyetlerini düşürmeye çalışırlar.

Özellikle sanayi sektöründe, teknolojik gelişmelerden dolayı emeğe dayalı üretim yerini makinaya dayalı üretime bırakmıştır.

Bu durum niteliksiz iş gücünün işsiz kalmasına neden olmuştur. İşsiz kalan bu işgücü de geçim kaygısıyla kayıt dışı faaliyetlere yönelmiştir.

“Türkiye’de kayıt dışı ekonominin boyutlarının artmasının nedenlerinden biri de siyasi yapıdır”

Gelişmiş ülkelerin demokrasilerinde, devletin vatandaşı denetlemesinin yanında, vatandaş da devleti denetleme hakkına ve yetkisine sahiptir.

Türkiye’deki demokrasi anlayışına göre ise, kanunlara tabi olanlar ve kanunları uygulayanlar, kanunların oluşumuna katılamamakta ve ayrıca vatandaşlar da devleti denetleme hakkına sahip olamamaktadırlar.

Kanunların oluşumuna katılamayan veya kanunların uygulanmasını denetleyemeyen vatandaşlar, tepkilerini kayıt dışı faaliyetlere kayarak ortaya koyabilmektedirler.

“Devlete bağlılığın azalması, bir diğer deyişle devletin saygınlığını yitirmesi, ekonomik faaliyetlerin kayıt dışında tutulmasının toplum tarafından hoşgörüyle karşılanmasına neden olarak kayıt dışı ekonominin gelişmesine yol açmaktadır”.

Eğitim ve kültür seviyesinin düşüklüğü, enflasyon ve işsizlik oranının yüksekliği ve kişi başına düşen gelirin düşüklüğü kayıt dışı ekonomiyi arttıran diğer nedenlerdir.

Kayıt dışı ekonomi sayesinde bazı kişiler vergi dışı kalmış gelir elde etmiş olurlar.

Bundan dolayı vergisini tam ödeyenlerle ödemeyenler arasında adaletsiz bir durum ortaya çıkmaktadır.

Vergi yükünün adaletsiz dağılımı gelir dağılımında da adaletsizliğe neden olur.

Kayıt dışı üretilen mal ve hizmetlere, vergisinin ödenmemesi nedeniyle daha düşük bedelle satılma imkanı verilerek dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır.

Kayıt dışılığın olduğu sektörlerde vergi, sigorta ve diğer kesenekler ödenmediği için bu sektörler lehine bir durum ortaya çıkar.

Diğer taraftan, resmi kayıtların tutulduğu sektörlerde faaliyette bulunanların, vergi, sigorta ve diğer keseneklerden dolayı üretim maliyetleri artmaktadır.

Bunun sonucunda, dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır.

Kayıt dışı ekonomi nedeniyle, üretim kaynakları vergilendirilmeyen sektörlere kayabilmekte ve dolayısıyla kaynaklar da verimsiz alanlarda kullanılabilmektedir.

Kaynak dağılımında etkinliğin sağlanamaması ve kaynakların verimli olarak kullanılamaması, ekonominin sağlıklı ve dengeli büyümesini de engellemektedir.

Kayıt dışı ekonomi resmi kayıtlara girmediğinden kayıtlı ekonomide belirlenen ekonomik göstergeler (enflasyon, işsizlik, büyüme oranları ve milli gelir) gerçekte olduğundan farklı çıkmaktadır.

Çünkü resmi ekonomik göstergeler sadece kayıtlı ekonominin göstergeleridir.

Ekonomik verilerin, milli istatistik içinde gerçeği yansıtmaması refahı olumsuz yönde etkilemekte ve bir çok gösterge milli istatistiklere girmediği için ekonominin durumu hakkında yanlış bilgi vermekte ve bu verilere göre uygulanacak iktisadi ve mali politikalardan beklenen sonuçlar gerçekleşmemektedir.

Kayıt dışı faaliyetlerin artması, toplumun ahlaki değerlerinin bozulmasına ve yasa dışı faaliyetlerin yaygınlaşmasına neden olmaktadır.

Yasa dışı faaliyetlerin yaygınlaşması, bireylerin devlet otoritesine olan güvenlerini azaltır.

Devlete olan güvenlerinin azalması sonucu, bireyler sorunlarını yasa dışı yollarla çözme yoluna gidebilirler.

Özellikle, bireyler sorunlarını rüşvet, suistimal yoluyla veya ‘mafya’ olarak bilinen yasa dışı örgütler yoluyla çözme yoluna gidebilirler.

“Kayıt dışı ekonomi devlete karşı bir başkaldırı (ekonomik anarşi) yaratır, moral değerleri bozar”

Ahlaki değerler üzerinde ortaya çıkan bu yozlaşma, kişileri devlete ve topluma karşı suç işlemeye yöneltir.

Kayıt dışı ekonomiyi ortaya çıkaran veya boyutlarını genişleten unsurlar ortadan kaldırılabildiği takdirde kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmış olacaktır.

Kayıt dışı ekonomiyi önlemek (veya küçültmek) için kısa vadeli tedbirler yerine orta ve uzun vadeli yapısal değişiklikler gereklidir.

Öncelikle, Türkiye’de kayıt dışı ekonomiye neden olan unsurlar tespit edilmeli daha sonra bu unsurların ortadan kaldırılması için gerekli yasal ve idari düzenlemeler yapılmalıdır.

“Türkiye’de yaşanan yüksek oranlı enflasyon kayıt dışı ekonomiyi büyüten nedenlerden biri olduğu gibi, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü de enflasyon hızını artırmaktadır”

1980’li yıllardan sonra, enflasyon oranının devamlı yükselmesi, kayıt dışı ekonominin büyümesine neden olmuştur.

Bu yüzden, kayıt dışı ekonominin küçültülmesi için enflasyonu düşürmeye yönelik ekonomik politikalar uygulanmalıdır.

Demokratik kuralların tam olarak uygulanmasına işlerlik kazandırılarak vatandaşların devleti denetleme hakkına ve yetkisine sahip olması gerekir.

Böylelikle, vatandaşların devlete olan bağlılıkları artmış olacak ve bu bağlılığın artması devletin saygınlığını daha da arttırmış olacaktır.

“Demokrasi ve hukuk devletinin yerleştirilmesi, sisteme ve işleyişe duyulan güvenin pekiştirilmesi ölçüsünde, kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması kolaylaşacaktır”

Türkiye’de zaten yetersiz olan vergi denetimleri, daha çok kayıtlara dayanılarak ve kayıtları bulunan mükellefler üzerinde yapılmakta, kayıtları bulunmayan mükellefler ise genelde vergi denetimi dışında kalmaktadır.

Bundan dolayı, vergiye tabi işlemleri kayıt altına alabilecek otomatik vergi güvenlik tedbirleri Türk vergi sistemine monte edilmelidir.

Türkiye’de kaynağı yasal olmayan gelirin ekonomiye kazandırılması amacıyla 1984 yılına kadar uygulanan servet beyanı esası sayesinde, servetteki iki dönem arasındaki artıştan hareket edilerek beyan edilen gelirin doğru olarak beyan edilip edilmediğinin tespit edilmesi mümkün olmaktaydı.

Ancak, fonksiyonel bir vergi güvenlik müessesesi olan servet beyanı esası 1984 yılında 2995 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmıştır.

Kayıt dışı ekonominin azaltılması için servet beyanı esası tekrar Türk vergi sistemi içerisine dahil edilmelidir.

Ayrıca, vergi yükündeki adaletsizliklerin, kayıt dışı faaliyetlere yol açmayacak şekilde giderilmesi ve ücretliler üzerindeki vergi, sigorta primi ve işsizlik primi kesintisi (sadece işçi ücretlerinden kesilen) gibi mali yüklerin azaltılarak istihdam üzerindeki maliyetlerin düşürülmesiyle kayıtlı olarak çalışma teşvik edilmelidir.

İşveren açısından da, kayıtlı işçi çalıştırmanın teşvik edilmesi için sigorta prim oranlarının düşürülmesi, kıdem ve ihbar tazminatları yükünün hafifletilmesi gerekir.

Sigorta primine esas olan taban ücretin asgari ücretin brüt tutarından fazla olması nedeniyle işverenler üzerinde ek bir mali yük söz konusudur.

Bu mali yükün ortadan kaldırılabilmesi için ya asgari ücretin sigorta primine esas taban ücret seviyesine yükseltilmesi ya da sigorta primine esas taban ücretin asgari ücret seviyesine düşürülmesi gerekir.

En az geçim indirimi müessesesi tekrar uygulamaya konularak kişilerin kendilerinin ve ailelerinin geçimlerini sağlayacak asgari gelirlerinin vergi dışı kalması sağlanmalıdır.

En az geçim indirimi müessesesi sayesinde ücretlinin eline daha fazla para geçecek dolayısıyla kayıtsız şekilde ek işler yapması da önlenmiş olacaktır.

Vergi denetimlerinin daha etkin hale getirilmesiyle mükelleflerin beyanlarının sürekli denetim altında bulundurulması, gerek vergiden kaçınma gerekse vergi kaçırma güdüsü gibi vergiye karşı dirençleri zamanla azaltacaktır.

Denetim sonucunda ortaya çıkacak vergi suçlarına uygulanacak vergi cezaları arttırılarak caydırıcılık özelliğine kavuşturulmalı ve buna ilaveten hapis cezaları, para cezalarına çevrilemez ve ertelenemez hale getirilmelidir.

Vergi cezalarının caydırıcılık gücünü azaltan uzlaşma müessesesi tamamen kaldırılmalıdır.

Vergi cezalarının caydırıcılık gücünü arttırmak için, vergisini zamanında ödemeyen mükelleflere uygulanacak gecikme zammı ve faizleri de arttırılmalıdır.

Vergi aflarına sık sık başvurulmamalıdır.

Çünkü, bu aflar dürüst ve dürüst olmayan mükellefler arasında adaletsizliklere neden olmakta ve dolayısıyla vergi kaçakçılığını teşvik etmektedir.

Ekonomide işgücünün eğitilerek uzmanlaşmasının sağlanması ve böylece niteliksiz işgücünün azaltılması yoluyla kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınması sağlanabilir.

Türkiye’de küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin toplam istihdam içindeki payı yüksek olması nedeniyle, bu işletmelerde çalışanların uzmanlaşmasına yönelik tedbirler alınarak bunların kayıt altına alınmaları sağlanabilir.

Ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınabilmesi için idari düzenlemelerin yanında devletin saygınlığının da kazandırılması gerekir.

Bunun için, devletin saygınlığını ortadan kaldıran rüşvet, yolsuzluk ve kayırmacılık gibi olayların üzerine ciddiyetle gidilmeli ve mükelleflere, ödedikleri vergilerin kendilerine yol, köprü, okul ve hastane olarak tekrar döneceğine inandırılmalıdır.

Kamu harcamalarının yerinde ve verimli alanlara yapılması vergi ödeyenlerin devlete karşı saygınlığını ve bağlılığını arttırır.

Dolayısıyla mükelleflerin vergi ahlakı ve bilinci artmış olur.

Mükelleflerin vergi bilinci ve ahlakının artırılması kayıt dışı ekonominin küçültülmesine katkı sağlayacaktır.

Kayıt dışı ekonomi genel olarak, gerçekleşmiş iktisadi faaliyetlerin kayıt altına alınamamasını ifade eder.

Tarım ve hizmet sektörlerinin izlenmesi ve denetlenmesinin zor olması nedeniyle kayıt dışı faaliyetler genellikle bu sektörlerde yoğunlaşmıştır.

Kayıt dışı ekonomiyi ortaya çıkaran unsurlar ortadan kaldırılabildiği takdirde kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmış olur.

Öncelikle, kayıt dışı ekonomiye neden olan enflasyonun düşürülmesine yönelik iktisadi ve mali politikalar uygulanmalıdır.

Kamu harcamalarının yerinde ve verimli alanlara yapılarak mükelleflerin vergi ahlakı ve bilincinin geliştirilmesi gerekir.

Ekonomide kayıtlı faaliyetlerin arttırılması için sadece yasal ve idari düzenlemelerle yetinilmemeli, bunun meşruluk temelleri de yaratılmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, en iyi vergi kanunları getirilse ve en iyi şekilde uygulansa da, toplumda vergi bilinci ve ahlakı geliştirilmediği sürece bu düzenlemelerden beklenen sonuçlar gerçekleşmeyecektir.

https://www.tbb.org.tr/Dosyalar/Arastirma_ve_Raporlar/Kayitdisi_Haziran2002.doc

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,

 

 

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...