18 Mart 2024 Pazartesi

ATATÜRK VE BAĞIMSIZLIK

 .   - ATATÜRK VE BAĞIMSIZLIK             .

Bağımsızlık nedir, nasıl tanımlanmaktadır?

Önce bu kavramın ne ifade ettiğine değinelim.

Buna bağlı olarak da bağımsızlık kavramının doğuşu ve içerdiği diğer anlamların ne olduğu üzerinde de konuşmak yerinde olur.

Çünkü bağımsızlık kavramı, tarihsel ve çok anlamlı bir kavramdır.

Bağımsızlığı genel olarak şöyle tanımlamak mümkündür:

- Bir ülkenin başka bir ülke ya da ülkelerin yönetim ve denetimi altında olmaması.

Başka bir anlamı da, bir devlet organının başka bir devlet organı ya da organlarına bağlı olmadan işlerini yürütmesidir.

Bilindiği gibi, devletler hukukuna göre, bağımsızlık bir devletin dışa karşı egemenliği anlamına gelir ve tüm egemen devletlerin eşitliği ilkesine dayanır.

Bu nedenle devletler hukukunda, egemen devletlere ilişkin bütün işlemlerin tek yanlı değil, iki yanlı, karşılıklı olması gerekir.

Bağımsız bir devlet diğerleriyle ilişki kurmak için başka bir devletin onayını ya da iznini almak durumunda değildir.

Bağımsız bir devletin diğer önemli unsurları arasında ise şunlar sayılabilir: bağımsız yönetim organları, hukuk sistemi, para sistemi ve bayrak.

Bağımsızlık kavramının önüne “tam” sıfatını getirdiğimizde, tam bağımsızlık kavramını elde ederiz.

Tam bağımsızlık, bir devletin diğer bir devletin egemenliği altına girmeden kendi kendini yönetmemesi, iç ve dış politikasını özgürce saptayabilmesi demektir.

Tam bağımsızlık, devlet olabilmenin temel koşuludur.

Ancak bir devletin tam bağımsız olması, diğer devletlerle ilişki kurmadan tek başına yaşaması, dışa kapalı olması anlamına gelmez.

Hiç şüphesiz her devlet yaşamını sürdürebilmek için diğer devletlerle, siyasal, ekonomik ve kültürel ilişkiler kurmak durumundadır.

Bir toplumda bireyler nasıl birlikte yaşıyorsa, yeryüzünde de devletler birlikte yaşamaktadır.

Fakat söz konusu ilişkilerde diğer devletlere ödün (taviz) verilmemeli, ayrıcalık tanınmamalıdır.

Uluslar arası hukuk kuralları, eşitlik ve karşılıklılık ilkesi egemen olmalıdır.

Bu kurallara uyulmadığı, başka devletlere ya da çeşitli uluslar arası finans kuruluşlarına ayrıcalık tanındığı, ödün verildiği durumlarda tam bağımsızlığın gölgelenmesi söz konusudur.

Giderek bağımlı hale gelme bile mümkün olabilir.

Atatürk,

- “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyerek, bunlara ne kadar önem verdiğini göstermiştir.

Ancak onun bu sözü aynı zamanda Türk insanının özgürlüğe ve bağımsızlığa olan yaklaşımını da ifade etmektedir.

Özgürlük, insan kişiliğinin, düşüncesinin, yeteneklerinin ve yaratıcılığının gelişebilmesinin temel koşuludur. İnsan ve toplum, ancak özgür bir ortamda gelişebilir.

Devlet için bağımsızlık ne ise, yurttaşlar ve kişiler için de özgürlük odur.

Tam bağımsızlık "Atatürkçülüğün temel ilkeleri" arasında yer almaktadır.

Söz konusu bağımsızlık da emperyalist işgalden kurtulmakla mümkün olmuştur.

Türk halkının onurlu, haysiyetli bir halk olarak yaşamasının ancak tam bağımsızlıkla sağlanabileceğini düşünen Atatürk şöyle demektedir:

- “Tam bağımsızlık demek, kuşkusuz siyasa, iktisat, adalet, askerlik, kültür ... gibi her alanda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir.”

Bu nedenle Atatürk ulusal bağımsızlık savaşının yanı sıra ekonomik bağımsızlık savaşı da açar ve “ülkenin bütün zenginlik kaynaklarını ulus adına elimize geçirebilmek” amacıyla “gereken tedbirleri almaya” girişir.

Çünkü ona göre,

- “siyaset ve askerlik alanındaki zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik kazançlarla taçlandırılmazlarsa ortaya çıkan zaferler ayakta kalamaz, tutunamazlar, az zamanda sönüp giderler.”

Tarih, bize bu duruma ilişkin çarpıcı örnekler sunmaktadır

Bağımsızlık siyasal, ekonomik, askeri ve kültürel vd. alanlarda da bağımsız ve özgür olmayı ifade eder.

Tarihsel açıdan bağımsızlık kavramının Erzurum Kongresinde alınan kararlarda ortaya çıktığı ve somutlaştığı saptanabilir.

Alınan kararlardan bazılarını hatırlamak yerinde olur:

“- Ulusal sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür, birbirinden ayrılamaz. _

-  Ulusal gücü etken ve ulusal istenci egemen kılmak temel ilkedir.

-  Yabancı devletlerin güdümü ve koruyuculuğu kabul edilemez.”

ATATÜRK için “sağlam ve gerçek karar” şudur:

- Ulusal egemenliğe dayalı tam bağımsız bir Türk devleti kurmak.

Atatürk bunu, daha İstanbul’da bulunduğu dönemde düşünmüş, Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz bu kararını uygulamaya koymuştur.

Atatürk bu kararın dayandığı düşünceyi ve mantığı şöyle açıklamaktadır:

- “Temel ilke Türk Ulusu’nun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır.

Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir.

Ne denli zengin ve gönençli olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık önünde, uşaklıktan öte bir gözle görülmeye layık olamaz.

Yabancı bir devletin güdümüne girmeyi istemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü, uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir.

Bu aşağılık duruma gerçekten düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir yönetici getirmeleri hiç düşünülemez."

…..    DEVAMI için okuyunuz: ………………

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/217375


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...