16 Eylül 2022 Cuma

KUTLAMA TÖRENİ

-     100 YIL     -

.      9 Eylül 2022

.   İZMİR'İN KURTULUŞ GÜNÜ KUTLAMA TÖRENİ

.  İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN DÜZENLEDİĞİ 100. YIL KUTLAMALARI

.     9 Eyl 2022 tarihinde canlı yayın yapıldı

.                1 saat 27 dakika:

https://www.youtube.com/watch?v=DiWU8SUQvRU

.    Tarkan - İzmir Konseri - 9 Eylül 2022

https://www.youtube.com/watch?v=gEEDX9dD0gE




 






4 Eylül 2022 Pazar

SİVAS KONGRESİ

 SİVAS KONGRESİ

.    4-11 EYLÜL 1919

Mustafa Kemal Paşa, 29 Ağustos 1919’da Sivas’a gitmek üzere yola çıktı.

Erzurum’dan ayrılışını NUTUK’ta şu şekilde ifade etmektedir: 

-“Nihayet efendiler, Ağustos içinde, her taraftan birtakım delegelerin Sivas’a doğru hareket eyledikleri ve kısmen Sivas’a ulaşmaya da başladıkları anlaşıldı. Sivas’a ulaşan delegeler tarafından Sivas’a ne vakit hareket edeceğimiz sorulmaya başlandı. Artık, Erzurum’u terk etmek lazım geliyordu”. 

2 Eylül’de Sivas’a gelen Mustafa Kemal Paşa’nın otomobili şehre girince büyük bir kalabalıkla karşılaştı.

Heyeti Temsiliye, 3 Eylül günü kongre hazırlıklarını gözden geçirdi.

Sivas Kongresi 4 Eylül 1919’da Sivas Sultani binasında çalışmalarına başladı.

Kongreye katılan üye sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte delege sayısını yirmi sekiz gösteren kaynaklar olduğu gibi kırk sekize kadar çıkaranlar da vardır.

Rumeli’den ve Batı Anadolu illerinin çoğundan ise kimse gelmemiş, birkaç ilden gelenler de herhangi bir millî kuruluş tarafından seçilip gönderilmemişlerdir.

Bu kişiler ya ilin ileri gelenlerince uygun görülmüşler, ya da kendiliklerinden gelmişlerdir.

Kongreye az sayıda delegenin katılması önemli sorunlardan birisi olmuştur.

Bu durumu aşmak için Mustafa Kemal Paşa yanındakilerden bazılarını kongreye, birer ilin temsilcisi olarak atamıştır.

Yani bir kısmı “illerden gelme” ve bir kısmı “Sivas’ta atanma” 20–25 kadar delegenin katılımı ile Sivas Kongresi açılmıştır.

Ayrıca temsilcilerden bazıları farklı gün ve zamanda kongreye katılmışlardır.

Bir hafta süren toplantılar sırasında Kongre’ye gelen bazı delegelerle toplam sayısı 38’e kadar çıkmıştır.

Sivas Kongresi’ndeki görüşmeler, her gün itibariyle birleşimler ve oturumlar halinde yapılmıştır.

4 Eylül’den 11 Eylül’e kadar sekiz birleşim gerçekleştirilmiştir.

6 Eylül Cumartesi, Kurban Bayramı’nın birinci günü olduğundan toplantı yapılmamış, onun yerine 9/10 Eylül Çarşamba gecesi ilave bir birleşim olmuştur.

11 Eylül’e kadar geçen sekiz gün boyunca, sabahları komisyon çalışmalarına ayrılmış, genel oturumlar hep öğleden sonraları yapılmıştır.

Kongre görüşmeleri bir tutanak altına alınmıştır.

4 Eylül günü toplanan kongre, Mustafa Kemal Paşa’nın Mondros Mütarekesi’nden sonra gelişen olayları özetlediği açış konuşmasıyla başlamıştır.

Ardından Kongre heyetince başkanlık seçimine geçilmiş, Mustafa Kemal Paşa ittifakla kongre başkanlığına getirilmiştir.

Dönemin şartları göz önüne alındığında bu kongrede pek çok şey konuşulmuş ve tartışılmıştır.

Bu konuları üç ana başlık altında toplamak mümkündür.

Birincisi Kongrenin içyapısı ve çalışma yöntemiyle ilgili olanlar, ikincisi dış siyasetle ilgili konular, üçüncüsü ise ülkenin iç durumuyla ilgili olan konulardır.

Kongre’de gündeme geçilmeden önce temsilcilerin yapacakları YEMİN METNİ görüşülmüştür.

Buna göre delegeler hilâfete, saltanata, İslâmiyet’e, devlete, millete ve memlekete hizmet edeceklerine, kongrenin müzakeresi süresince politikayla uğraşmayacaklarına, İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin ihyasına çalışmayacaklarına dair yemin ettikten sonra gündeme geçilmiştir.

5 Eylül günü padişaha ve Türk milletine hitaben iki ayrı beyanname yayınlanmıştır.

Bu beyannamelerin nahiye ve köylere kadar duyurulmasının gerekli olduğu üzerinde önemle durulmuş ve kongre heyeti bu hareketle, daha ilk günden itibaren millet adına hareket ettiğini, onun meşru haklarının koruyucusu ve yöneticisi olduğunu kamuoyuna açıkça göstermiştir.

7 Eylül 1919 Pazar günü, Erzurum Kongresi’nde kabul edilen esaslar ve tüzük maddeleri birer birer okunmuş, bazı maddeler aynen ve bazı maddeler genel niteliğe sokulup değiştirilerek kabul edilmiştir.

8/9 Eylül’de manda konusu, Amerikan mandası çerçevesinde görüşülmüş, uzun tartışmalara sebep olmuştur.

8 Eylül’de İsmail Hami Bey, 25 kişinin imzasıyla kongreye Amerikan mandasının kabul edilmesini isteyen bir önerge sunmuştur.

Kongreye katılanlardan bir kısmı mandayı savunurken bir kısmı da karşı çıkmıştır.

Sonuç olarak Rauf Bey’in Amerikan Senatosu’na bir tahkik heyeti gönderilmesi hususunda yazı yazılması teklifiyle sorun halledilmiştir.

10 Eylül 1919 Çarşamba günü de Ali Fuat Paşa Umum Kuvayı Milliye Komutanlığı’na atanmış, mali konular görüşülmüş ve kurulacak teşkilatın maddi ihtiyaçları üzerinde durularak, İradei Milliye gazetesinin çıkarılmasına karar verilmiştir.

11 Eylül 1919 Perşembe günü ise Heyeti Temsiliye oluşturulmuştur. Erzurum Kongresi tarafından seçilmiş olan Heyet-i Temsiliye, Sivas Kongresi ile görev ve yetkileri bakımından büyük değişikliklere uğratılmış, memleketin diğer bölgelerinden seçilen üyelerle vatanın bütününü içerisine alacak şekilde güçlendirilmiştir.

Böylece Osmanlı hükümetinin herhangi bir dış baskı karşısında dağılması halinde Heyet-i Temsiliye, derhal saltanat ve hilâfet makamının ve milletin varlığını korumak için geçici bir yönetimle görevi üzerine alabilecektir. Ayrıca kendisine tanınan geniş askerî yetkilerle de, Türk milleti adına Millî Mücadele hareketini teşkilatlandırma görevini üstlenmiştir.

Kongre, Anadolu’da ve Rumeli’de kurulmuş olan bütün millî cemiyetleri, “ANADOLU VE RUMELİ MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ” adı altında birleştirerek, tek bir cemiyet haline dönüştürmüştür.

Sivas Kongresi, aldığı kararları millete ve bütün dünyaya duyurmak üzere 11 Eylül 1919’da bir beyanname yayımlayarak çalışmalarını tamamlamıştır.

Erzurum Kongresi Beyannamesi’nin değiştirilmesiyle oluşan beyannamede özetle şu esaslara yer veriliyordu:

1. Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı 30 Ekim 1918’deki sınır içinde kalan ve ezici çoğunluğu Müslüman olan Osmanlı ülkesi toprakları birbirinden ayrılmaz ve hiçbir bahane ile bölünmez bir bütündür.

Osmanlı ülkesinde yaşayan bütün Müslümanlar birbirlerine karşı saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu, ırkî ve içtimaî haklarına ve mahallî şartlarına riayetkâr öz kardeştirler.

2. Osmanlı toplumunun bütünlüğü ve millî bağımsızlığımızın sağlanması, yüce hilâfet ve saltanat makamının korunması için Kuva-yı Milliyeyi amil ve irade-i milliyeyi hâkim kılmak esastır.

3. Osmanlı ülkesinin herhangi bir bölgesine karşı yapılacak saldırı ve işgale bilhassa vatanımız dâhilinde bağımsız Rum ve Ermeni devletleri kurulmasına karşı Aydın, Manisa ve Balıkesir cephelerindeki Millî Mücadele gibi birlik içinde müdafaa ve direniş esası kabul edilmiştir.

4. Öteden beri aynı vatan içinde birlikte yaşadığımız bütün gayrimüslim unsurların her türlü hakları tamamıyla korunduğundan bu unsurlara siyasî hâkimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilmesi kabul edilmeyecektir.

5. Osmanlı hükümeti, dış baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk etmek zorunda kaldığı takdirde hilâfet ve saltanat makamıyla vatan ve milletin korunmasını ve bütünlüğünü sağlayacak her türlü tedbir ve kararlar alınmıştır.

6. İtilaf devletlerinden 30 Ekim 1918’deki sınırlarımız içinde kalan, ezici Müslüman çoğunluğunun yaşadığı, kültürel ve medenî üstünlüğün Müslümanlara ait olduğu ülkemizi taksim etme düşüncesinden tamamen vazgeçmelerini, bu topraklar üzerindeki tarihî, coğrafî, siyasî ve dinî haklarımıza riayet etmelerini, buna aykırı girişimleri terk ederek hak ve adalete dayanan bir karara varmalarını beklemekteyiz.

7. Devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak şartıyla 6. maddede belirtilen sınırlar içinde milliyet esaslarına saygı gösteren ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen herhangi bir devletin fennî, sınaî ve iktisadî yardımını memnuniyetle karşılarız.

8. Milletlerin kendi kaderlerini bizzat tayin ettiği bu tarihî devirde merkezî hükümetimizin de millî iradeye tâbi olması zaruridir.

Çünkü millî iradeye dayanmayan bir hükümetin aldığı keyfî ve şahsî kararlara milletçe uyulmadığı gibi dışarıda da itibar edilmediği ve edilemeyeceği şimdiye kadar yaşanan olaylardan anlaşılmıştır.

Bu sebeple merkezî hükümetimizin hemen millî meclisi toplaması, millet ve memleketin geleceği hakkında alınacak bütün kararları meclis denetimine sunması zorunludur.

9. Tamamen millî vicdandan doğan ve aynı amaç için kurulan bütün millî cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir.

Bu cemiyet her türlü particilik akımlarından ve şahsî ihtiraslardan tamamen arınmıştır.

Bütün Müslüman yurttaşlarımız bu cemiyetin tabii üyesidir.

10. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan genel kongresi tarafından kutsal gayeyi izlemek ve genel teşkilâtı yönetmek için bir Heyet-i Temsiliye seçilmiş ve köylerden il merkezlerine kadar bütün millî kuruluşlar birleştirilmiştir.

.      Kongre aldığı kararlar ve bu sırada yaptığı faaliyetlerle ülkede devlete ait bir sorumluluk üstlenmiş ve devletin koyabileceği kurallar uygulamıştır.

Millî amaca erişmek yolunda ayrı ayrı çalışan dernekler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirilmiştir.

Kongre bir yürütme kurulu, bir hükümet gibi hareket ederek İstanbul Hükümeti tarafından 20. Kolordu Komutanlığı görevinden alınmış olan Ali Fuat Paşa’yı (Cebesoy), Umum Kuvayı Milliye Komutanlığına atayarak, yürütme yetkisine sahip olduğunu göstermiştir.

Ayrıca Millî Mücadele’nin gereğini, hedeflerini ve Sivas Kongresi kararlarını dünyaya ilan etmek amacıyla İRADE-İ MİLLİYE gazetesinin yayın hayatına başlaması da kongre kararları doğrultusunda gerçekleşmiştir.

Sivas’ta biraz daha güçlenen ve üye sayısı on altıya çıkarılan Temsil Heyeti ise Ankara’da BÜYÜK MİLLET MECLİSİ açılıncaya ve yeni bir hükümet kuruluncaya kadar görevine devam etmiştir.

Sivas Kongresi’nde alınan kararlar daha sonra ortaya çıkacak siyasî ve hukukî gelişmelerin de habercisi olmuş, gerek Misak-ı Millî’de gerek TBMM’nin açılışında bu kararların etkileri görülmüştür.

Firdes TEMİZGÜNEY

https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/sivas-kongresi/

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...