24 Nisan 2024 Çarşamba

23 NİSAN'IN TARİHİ

 23 NİSAN'IN TARİHİ   Sinan Meydan .....24 Nisan 2024

.     “Millet 23 Nisan’da ilk sözünü söyledi ve milli davaya atıldı. Yoktan bir ordu çıkardı. Dağılan halkı bir araya topladı. Milletin başına musallat olan halifeyi orada yalnız bıraktı. Yalnız Türklerin, yalnız Anadolu’nun değil, bütün İslam âleminin hayatını, istikbalini kurtaracak bir devletin temellerini 23 Nisan’da attı. 23 Nisan günü bu milletin, özgür ve bağımsız Anadolu’nun sonsuza kadar milli bir bayramıdır.” 

(Bursa Milletvekili Muhittin Baha Bey, 23 Nisan 1921)

Nisan 1921.

Kurtuluş Savaşı olanca şiddetiyle devam ediyor; Anadolu işgal ve isyan ateşiyle yanıyordu.

1 Nisan’da Yunan ordularına karşı II. İnönü Zaferi kazanıldı.

7 Nisan’da Aslıhanlar Savaşı kaybedildi. 

Yunan ordusu, Dumlupınar mevzilerine yerleşti.

15 Nisan’da Anzavur isyanlarının elebaşı Ahmet Anzavur, Biga yakınlarında öldürüldü.

15 Nisan’da yeni Yunan Başbakanı Gunaris ve bazı Yunan bakanlar İzmir’e geldi.

Yunan ordusunun güçlendirilip taarruza geçmesini kararlaştırıp geri döndüler.

TBMM’DE MİLLİ BAYRAM TEKLİFİ

Tarih 23 Nisan 1921, günlerden cumartesi.

Yer Ankara, TBMM, 24’üncü oturumun 3. celsesi.

Başkanlık makamında Birinci Reis Vekili Hasan Fehmi Bey oturuyor.

TBMM’nin toplanmasının üzerinden tamı tamına bir yıl geçmiş; milletin egemenliğini kendi eline almasının birinci yıldönümü.

Saruhan Milletvekili Refik Şevket Bey ve arkadaşları ile İçel Milletvekili Şevki Bey, 23 Nisan’ın “iyd-i milli (milli bayram) ilan edilmesi” hakkında Meclis’e bir kanun teklifi verdiler. 

Şevki Bey teklifinde, 

“23 Nisan 1920 gününde Büyük Millet Meclisi kurularak milletin yazgısıyla ilgili işlere el koyduğu mutlu bir gün olduğundan, (bugünü) halkın yüreğinde yüceltmek için, bu tarihin resmi bayram olmasını” 

öneriyordu.

Önce Bitlis Milletvekili Hüseyin Hüsnü Bey bir konuşma yaptı: 

“Efendiler!

Halkın zalimane ceberuta karşı galip gelmesini sağlayan ve Doğu tarih sahnesinde önemli bir inkılap kaynağı olan yüksek Meclisiniz, bugün yıldönümü toplantısını gerçekleştiriyor.

Bu nedenle 23 Nisan’ın iyd-i milli (milli bayram) olarak kabul edilmesi yolunda verilmiş iki önerge vardır, şimdi okunacaktır.”

Bu konuşmanın adından kanun teklifleri okundu ve görüşmelere başlandı.

VEHBİ HOCA’NIN İTİRAZI

İlk sözü Konya Milletvekili Hoca Vehbi Efendi aldı. İlk Meclis’teki sarıklı milletvekillerinden biriydi. İstanbul’daki son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin dağıtılmasıyla Ankara’daki Meclis’e katılmıştı.

İlk Meclis’te din işleriyle ilgili görevler almıştı.

Vehbi Hoca, 23 Nisan’ın “mutlu bir gün” olduğunu ancak düşmanları yenip İzmir’e “o mübarek bayrağımızı” diktiğimiz gün gerçek amacımıza ulaşacağımızı söyledi.

Bu gibi bayramların milletin yüreğinden doğduğunu, “nümayiş yapmakla” bayram olamayacağını ve milletin “manevi gücünün” bunlarla artmayacağını belirtti.

Sonra işi dine bağlayıp şöyle dedi: 

“Rica ederim. İçimizde bir tek Hıristiyan yoktur. Ezanı Muhammedi okunuyor da aldırış etmiyoruz! Eğer milletin gücünü artırmak, moralini yükseltmek istersek onu itikat noktasında güçlendirmenin çaresine bakalım.” 

Vehbi Hoca, milletin gücünün milli bayramlarla değil “itikatın güçlendirilmesiyle” artacağını ileri sürüyordu.

Hocanın sözlerine Kırşehir Milletvekili Yahya Galip Bey,

“O başkadır efendim!” diye karşılık verdi.

Vehbi Hoca devam etti: 

“Nasıl başka? (...) Milletimiz, milli amacına tam olarak ulaştığı gün yüreğinde gerçek bir bayram yaşatır. Rica ederim, böyle bir kanuna ne ihtiyaç vardır?”

Malatya Milletvekili Fevzi Efendi söze karıştı: 

“Geçen yıl Ankara’ya sekiz saatlik yerde savaş oluyordu. Biz burada üzüntü ile oturuyorduk. Hamdolsun bu yıl askerlerimiz daha ileri gitmiştir.”

Vehbi Hoca görüşünde ısrar etti.

Fevzi Efendi, “Kutsal günleri takdir etmezsek o günlerin değeri kalmaz” dedi.

YAHYA GALİP BEY’İN TEPKİSİ

Kırşehir Milletvekili Yahya Galip Bey, Vehbi Hoca’yı çok sert eleştirdi.

Öyle ki hocayı Ankara’ya İngilizlerin gönderdiğini bile iddia etti.

Vehbi Hoca’nın “doğru düşünmediğini” söyledi.

Sonra da 23 Nisan’ın neden bayram olması gerektiğini anlattı:

.    “Eğer sizin fikrinizi bu millet taşımış olsaydı, bu Meclis toplanamazdı.

Bu öyle bir iyd-i milli ki (milli bayramdır ki), bunun üzerinde hiçbir bayram düşünülemez... Bugün yüce Meclis toplanmıştır.

Millet kurtuluş ve mutluluk beratını bugün almıştır.

Bu inşallah sonsuza kadar devam edecek. (...)

Hoca efendi hazretleri, bugünü gökteki melekler bile yüceltiyor, siz neden yüceltmek istemiyorsunuz?”

Yahya Galip Bey sözlerine şöyle devam etti: 

“Ne vakit böyle bir milli bayram olur; memleketin sevinçli anları olur, bunun içine ‘İslam ahlakı’ sokarlar. Biz bunu temenni ederiz ki, İslam ahlakı tamamıyla gerçekleşsin (...)

Ama her gün, her fırsattan yararlanarak temcit pilavı gibi bunu söylemekten ne çıkar?

Ben anlamıyorum.”

BÜTÜN MÜSLÜMANLARIN BÜYÜK GÜNÜ

Sonra Saruhan Milletvekili Mahmut Celal Bey (Bayar) söz aldı.

İstanbul’un işgalinden bahsetti. “bütün insanlığın, hain ve rezil düşmanı olan İngilizlerin”, halifelik makamına saldırdıklarını söyledi. 

“Papaz Fru adında bir casus, ne yazık ki bugünkü padişahı avucunun içine almış” dedi.

Neşet Bey (İstanbul), yerinden şöyle bağırdı: 

“O da onun gibidir. Kahrolsun!”

Mahmut Celal Bey23 Nisan’da umutsuzluğun yenildiğini belirtti.

O gün, 

“Büyük bir ümitle kalplerini birleştirenler, insanlık dünyasına karşı bağırdılar:

-  Biz tutsaklığı kesin olarak reddediyoruz.

Bağımsız olarak yaşadık ve yaşayacağız.

Bu bizim hakkımızdır.

Rica ederim, bu bütün Müslümanlar için büyük bir gün değil midir?” 

İçeriden “Hay hay” sesleri yükseldi.

ALİ ŞÜKRÜ BEY’İN İTİRAZI

Muhaliflerden Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey, 23 Nisan’ın sadece Meclis’in isteğiyle değil, tüm milletin isteğiyle bayram olabileceğini söyledi.

23 Nisan’ın gayet değerli, önemli bir gün olduğunu ancak henüz Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmadığını, daha özgür olmadığımızı, ne zaman özgür olacağımızın da belli olmadığını belirterek 23 Nisan’ın bayram olmasına karşı çıktı.

Ayrıca kazanılacak zaferin millete ait olacağını, bu nedenle 

“Meclis’in kendi kendine ‘Ben bu işi yaptım. 23 Nisan’da burada toplandığım için bugünü bayram yapıyorum, bugünü siz de bayram yapın” 

demesinin uygun olmadığını söyledi. 

Fevzi Efendi (Malatya), 

“Pek yanlış söylüyorsunuz” diye seslendi.

Ali Şükrü Bey sözlerini sürdürdü: 

“Efendiler; bunu millet esaretten kurtulup İstanbul’a kavuştuğu, Edirne’sine, İzmir’ine kavuştuğu, Bursa’sına kavuştuğu zaman kendisi yapacaktır. Bizi bu muzafferiyetlere ulaştıran 23 Nisan’da şurada toplayan millettir. Bunu millet yapacaktır. (...) Bizim bunu teklif etmemiz uygun değildir.”

MUHİTTİN BAHA BEY’İN ÇARPICI SÖZLERİ

Bursa Milletvekili Muhittin Baha Bey söz aldı.

22 Nisan ile 23 Nisan arasındaki farkı düşününce, 23 Nisan’ın milli bayram olup olmayacağına karar verilebileceğini söyledi.

Sonra aradaki farkı anlattı. 

“22 Nisan’da bize hıyanet etmiş, yüksek halifelik ve saltanat makamına tecavüz etmiş bir adam (Padişah Vahdettin) ve onun takımı vardı. Millet başsızdı” dedi.

Sonra 23 Nisan’da açılan Meclis’in neler yaptığını anlattı. 

“Biz bugünü milli bayram yapmakla şerefi kendimize almıyoruz. Biz ne yaptık? Yapan millettir” dedi.

Sözlerini, 

“23 Nisan günü bu milletin, özgür ve bağımsız Anadolu’nun sonsuza kadar milli bir bayramıdır” diye bitirdi.

Kırşehir Milletvekili Müfit Efendi,

“Efendiler, bugünün bir milli bayram olması gereklidir” diye söze girdi.

İki gün önce Afgan Elçisi Sultan Ahmet Han’ı karşılamak için gittiğinde onun, “57 gündür 23 Nisan’a yetişmek için menziller aşarak geliyorum” dediğini aktardı. 

“Bugünü her bayramdan daha saygıdeğer olarak kabul etmeliyiz” dedi.

MİLLİ BAYRAM

Teklif sahiplerinden Saruhan Milletvekili Refik Şevket Bey, 23 Nisan’ın mutlaka bayram olması gerektiğini savundu: 

“Efendiler, rica ederim, milli amacımızı gerçekleştirmek için attığımız adımın şerefi hürmetine bunu bir kutsal tarih olarak tespit etmekle yükümlüyüz. (...) Efendiler, yüreklerimizde zafer azmini öyle bir güçlü imanla yaşattık ki bütün bu şereflerin, bütün bu başarıların ilk adımı 23 Nisan’dır. Rica ederim, bunu kabul etmekte ne sakınca vardır?”

Refik Koraltan (Konya), “23 Nisan’ın milli bayram olarak kabulünü rica ederim” dedi.

Tunalı Hilmi Bey (Bolu), “Efendim, milli bayramdır, Türkçe olsun” dedi.

Abdülkadir Kemali (Kastamonu), “Efendim, milli bayram olsun” dedi.

Görüşmelerde, Vehbi Hoca ve Ali Şükrü Bey dışında 23 Nisan’ın “milli bayram” olmasına kimse itiraz etmedi.

Görüşmeler bitince başkan söz aldı:

“Efendim, milli bayram olması teklif ediliyor.

Kabul edenler lütfen el kaldırsın.

Kabul edildi...” 

(Görüşmeler için bkz. TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 1, Cilt 10, s. 69-74.) 

Böylece, “23 Nisan’ın milli bayram kabulüne dair” 112 sayılı kanun çıkarıldı.

.    1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılınca 1 Kasım da Hâkimiyet-i Milliye Bayramı ilan edildi.

Zamanla 23 Nisan, Milli Hâkimiyet Bayramı olarak kutlanmaya başlanınca 1 Kasım kutlamalarından vazgeçildi.

1935’te çıkarılan 2739 sayılı kanunla bayram, “Ulusal Egemenlik Bayramı” olarak adlandırıldı. 1981’de kabul edilen 2429 sayılı kanunla bayramın adı “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” oldu.

ÇOCUK BAYRAMI

Atatürk’e göre 

“Vatanı korumak çocukları korumakla başlar”“Çocukları her türlü ihmal ve istismardan korumalı ve onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel olarak ele alınmalıdır.” 

Atatürk, zorlu savaş yıllarında kimsesiz kalan çocukları, özellikle şehit çocuklarını korumak için 1921’de Ankara’da kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti’ne destek oldu, cemiyeti himaye etti.

Cemiyetin etkinliklerine katıldı.

Cemiyete para yardımı yaptı.

Eşi Latife Hanım cemiyeti temsil etti. 

Atatürk, Soyadı Kanunu çıktığında, cemiyetin başkanı Fuat Bey’e, Türk mitolojisinde “çocukların koruyucu tanrıçası” Umay’a atfen “Umay” soyadını verdi.

Cemiyetin adını da Çocuk Esirgeme Kurumu yaptı.

1922’de Ankara’daki 23 Nisan kutlamalarına öğrencilerin de katılması ayrı bir coşku yarattı. 

Atatürk’ün desteğini alan Himaye-i Etfal Cemiyeti, 23 Nisan 1923’te yetim ve öksüz çocuklar için, şehit çocukları için yardım toplamaya başladı.

Bu sırada yardım amaçlı rozetler çocuklar tarafından satıldı.

Böylece 23 Nisan’da çocuklar ön plana çıktı.

Atatürk’ün de bu faaliyetlere destek olmasıyla 23 Nisan 1925’te “Çocuk Günü”, 1926’dan itibaren ise “Çocuk Bayramı” olarak kutlandı.

İlk kapsamlı “Çocuk Bayramı” kutlamaları Atatürk’ün himayesinde 1927’de yapıldı.

23 Nisanlar, 1929’dan itibaren “Çocuk Haftası” olarak kutlandı.

Yazımızı, 23 Nisan 1937’deki Çocuk Bayramı törenlerinde bir konuşma yapan lise öğrencisi Ayla’nın şu sözleriyle bitirelim: 

“Kardeşlerim, arkadaşlarım!

Bize bugünü çocuk bayramı diye bağışladıkları için ne kadar sevinsek azdır.

Bize bu bayramı veren yüce Atatürk ve Kamutay’dır.

Yaşasın yüce Atatürk, yaşasın Kamutay’ımız.”

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun.

Meclis üstünlüğünün sağlandığı nice 23 Nisan’lara...

http://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/sinan-meydan/23-nisanin-tarihi-2199376


 

5 Nisan 2024 Cuma

TÜRK DEVRİMİ VE KURTULUŞ SAVAŞI

    TÜRK DEVRİMİ VE KURTULUŞ SAVAŞI  .

.   Türk tarihinde olduğu kadar dünya tarihinde de ulusların bağımsızlık ve egemenlik anlayışında büyük ölçüde değişiklik yapmış, bulunan Türk Devrimi ve Kurtuluş Savaşı, dünya uluslarından pek çoğunun bugün içinde bulundukları durum nedeniyle; özellikle ileriye dönük davranışlarına, sosyopolitik ve sosyoekonomik bağımsızlıklarına, ışık tutması bakımından değer taşımaktadır.

1. Türk kurtuluş savaşının fikir temelini kuran Türk Devrimi, politik yapıdaki değişikliğe paralel olarak sosyal yapıyı da dışa bağlı olmaktan kurtarıp değiştirmeyi hedef alması, özellikle Türk toplumunu ümmet olmaktan kurtarıp millet olma yönüne çevirmesi niteliği ile klâsik anlamdaki devrim kavramlarının üstünde ve Türk ulusunun sosyopolitik yönden talihini değiştiren geniş kapsamlı bir silkiniş olmuştur.

2. Bu felsefenin ışığı altında cereyan eden Türk Kurtuluş Savaşı, kendini hazırlayan nedenleri, başlaması ve özellikle sonuçları bakımından iki devlet arasında yapılan normal bir savaş niteliğini "aşarak" son derece elverişsiz ve karmaşık koşullar altında gelişen ve birçok iç savaşı da içine alan çok uluslu bir sosyoekonomik "doktrin savaşını" kapsamaktadır.

.   Bu nedenle Türk kurtuluş savaşı, evrensel bağımsızlık savaşları arasında önemli bir yer tutmaktadır.

3. Türk devrimi ve Kurtuluş savaşı, biraz önce belirtilen nitelikleri içindeki sosyopolitik bağımsızlıkla birlikte özellikle sosyoekonomik bağımsızlığın da önemini kanıtlamış olması ne­deniyle sömürge ve yarı sömürge durumunda bulunan ulusların bağımsızlık ve egemenlik anlayışına yeni ufuklar kazandırmış, haksızlığa uğramış uluslara öncülük etmiştir.

.   Türk devrimi ile Kurtuluş Savaşını ayrı ayrı ele almak olanaksızdır.

.   Çünkü, gerçekte Türk Kurtuluş Savaşı, adına "Türk Devrimi" dediğimiz devrim kavramının ve onun ideolojik gelişiminin bir eylemi ve sonucudur.

.  Türkiye’nin durumuna bakıldığında; bugün de kökü ırkçılığa ve şeriatçılığa dayanan çağ dışı bir -milliyetçilik ve maneviyatçılık akımının siyasal amaçlar uğruna yaygınlaştırılmak istendiği görülmektedir.

.  “Türkiye Cumhuriyetinin genel siyasetinde mevcut olmayan pantürkizm ve panislamizm görüntüsünü getirmeye ve Cumhuriyet Türkiye'sinin genel tutumu ile çağdışı kalmış Hilâl-Haç düşmanlığı imajını yaratacak eylemlere girişmeye kimsenin hakkı yoktur. Bunun, hepimizin aziz dinimiz olan Müslümanlıkla ilgisi bulunmadığı da kesindir." (Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk)

.  “Dünyadaki bütün Türkleri bir devlet olarak birleştirmek ulaşılamayacak bir amaçtır. Bu, yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylar ve ortaya koyduğu bir gerçektir. İslamcılık ve Turancılık siyasasının başarı kazandığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte rastlanmamaktadır." (Atatürk)

.  "Atatürk Türk ulusunun ulusal siyasasını şöyle özetlemiştir :

- “Bizim aydınlık ve uygulanabilir gördüğümüz siyasal yöntem “Ulusal siyasadır” (.......) “Ulusal siyasa” demekle anlatmak istediğim şudur : Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup ulusun ve yurdun gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak; gelişi güzel, ulaşılamayacak istekler peşinde ulusu uğraştırmamak ve zarara sokmamak; uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranışını ve karşılıklı dostluğunu beklemektir.”

. "O halde sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi? Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da, ulus egemenliğine dayanan, kayıtsız, şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak. İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar bu karar olmuştur.. (ATATÜRK)

.  Kemal Atatürk diyor ki :

"Ulus, ancak devletin yıkılma çökme kargaşaları içinde bulunduğu zamanlarda tarihin yazdığı çok önemli ve korkunç günler yaşıyordu. Böyle günlerde kaderini kendi eline almak uyanıklığını göstermeyen ulusların geleceği karanlık ve korkuludur. Türk ulusu bu gerçeği anlamaya başlamıştı. Bu anlayış sonucuydu ki, kurtuluş umudu veren her içten çağrıya koşmakta idi. Türk ulusunun yüreğinden, vicdanından kopup gelen en köklü, en belirgin istek ve inanç belli olmuştu:

- Kurtuluş!

Artık bu isteği dile getirmek kolaydı. Nitekim, Erzurum ve Sivas kongrelerinde ulusal istek belirtilmiş ve dile getirilmiştir..

. Mustafa Kemal ilk Millet Meclisi Başkanı olarak şöyle konuşmuştur :

- Ve artık yüce Meclisimizin üstünde bir kuvvet yoktur. Bu demektir ki, Türk ulusu kendi yazgısını kendi çizecektir. Kendini kendi seçtiği millet vekilleri ile yönetecektir. Halife, padişah bir gölgedir. Uzak bir kentte tutuklu gibi bir durumdadır; Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk ulusunun tek dayanağı, tek umudu, tek gücüdür. Ulusal irade bu Meclis arandığı ile halkın eline geçmiştir ve artık hep halkın elinde kalacaktır.”

.  Nitekim, Türkiye Büyük Millet Meclisi daha ilk günlerinde şu kararlan almış ve ana ilkeleri saptamıştır :

- Mecliste beliren "ulusal irade"yi yurdun geleceğine egemen kılmak esas amaçtır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde bir güç yoktur.

……………………………………

https://www.msb.gov.tr/Content/Upload/Docs/askeritariharsiv/Turkdevrim_kurtulussavasi.pdf

 

1 Nisan 2024 Pazartesi

SEÇİM SONUÇLARI UMUT VERİCİDİR

 . - YEREL SEÇİM SONUÇLARI UMUT VERİCİDİR

. Her türlü sermeye desteğine, oligarşiye, baskı ve aşağılamalara, hukuksuzluklara ve kayırmalara, rant peşinde koşmalara ve tüm "cumhuriyet kazanımlarına karşı çıkma" girişimlerine ve de siyasi oyunlara, verilen yeminlere uymayan tutumlara... rağmen TÜRK MİLLETİ yeniden bir silkinişi gerçekleştirmiştir.
. Yerel seçimlerin şu ana değin görülen sonuçlarına bakıldığında seçmenlerin artık yeni bir döneme girilmesini istediği anlaşılmaktadır.

. İktidar partisi artık birinci parti olma özelliğini yitirmiştir ve birçok yerde seçimi kazanamamıştır.

. Birçok yenilikler ve değişikliklerle görülmüştür ki CHP birinci parti olmuştur ve birçok yerde seçimleri kazanmıştır.

. Üç büyük kent İstanbul, Ankara, İzmir büyük bir çoğunlukla CHP'ye oy vermiştir.
. Halkımızın, yurttaşlarımızın "ülkemizin kalkınan çağdaş bir ülke olarak çağdaş uygarlık yoluna doğru ilerlemeyi" istemesi olarak anlaşılacak bir sonuç alınacaktır.
. Seçimlerin sonuçlarının resmen açıklanmasına değin halkımızın huzuru ve güvenliği destekleyerek beklemesi gerektiğine inanıyorum.
. Bundan sonra artık ülkenin ve devletin çıkarları için halkın kendi arasında birleşmesi ve dayanışması gerekecektir.
. Verilen her "doğru ve akıllıca kullanılan" oy için teşekkür ederiz.
. İyilikler, hayırlar ve esenlikler, barış ve huzur için dualarda bulunan herkesin duası bu seçimde yararlı olmuştur.
. Tüm dünyanın gözünde olan ve her türlü oyunların oynandığı bu bölgede, "ülkemize ve halkımıza" sahip çıkan, dürüst ve güzel ahlaklı tüm yurttaşlarla çok daha iyi günlere doğru ilerleyeceğiz.
. Ekonominin çok büyük bir çöküş gösterdiği günümüzde bundan sonra devlet ve yerel yönetimlerle çok daha akıllı ve dürüstçe, halk için, ülke için çalışılmalıdır.

. Yine çok sevinmeliyiz ki "Gazi Mustafa Kemal Atatürk"ün büyük emekleri ve çabaları ile, devrimler ile kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti demokrasi yolunda ilerleyebilecektir ve bunun için de sakin ve huzur dolu, kazasız bir seçimi başarı ile gerçekleştirmiştir.

. Bu seçim sonuçları, başarılar ve iyiye dönük tüm değişiklikler hem ülkemiz için, hem de bölgemiz ve dünya barışı için büyük başarıdır.

. Türkiye, Türk milleti çağdaş, demokrat ve anayasal bir parlamenter "hukuk devleti"nden yana olarak yeniden kendisine sahip çıkacaktır.

. Evet, "karamsarlıkları terk edip" geleceğe umutla bakacağız; birbirimize ele verip, barış ve sevinç içinde birlik göstereceğiz, beraber emek harcayıp, ülkemiz için çalışacağız.

. İşte, bu durum ve koşullar içinde bile görevimiz, Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmak olacaktır.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.03.31, MŞ.


SEÇİMİ TÜRKİYE KAZANDI

 .  SEÇİMİ TÜRKİYE kazandı.

Birinci parti olarak CHP öne çıktı ve başarılı bir seçim kazandı.

Tüm değerlendirmeleri ve verileri incelediğimizde görülecektir ki bugüne değin iktidar partilerinin kullandığı yöntemler ve davranış biçimleri, siyasi taktikleri, stratejileri ve halkın üzerinde oynanılan oyunlar… bugün "ters etki" yapmıştır ve halk buna "karşı çıkmıştır".

Her kesimden insan her ne kadar partizan davrananlar, çıkarcılar, taraftarlar ve bilinçsiz olanlar da olsa sonuçta Türk milleti son yılların ülke üzerindeki uygulamalarına ve kendilerine davranılış biçimlerine itiraz etmiştir.

Çok büyük sayıda seçmen kendi temel görüş ve inanışlarının dışına çıkarak iktidar partilerini seçmemiştir.

İktidar partilerini ve yandaşlarını seçmeyen çok sayıda seçmen CHP'ye oyunu vermiş ve birçok belediyenin alınmasına katlıda bulunmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu dönüşüm 100 yılın en hızlı ve en etken hareketi olmuştur.

Her kesimden halk bununla yeni bir bekleyişe, özgürlük ve kalkınma hareketlerini umut eder duruma düşmüştür.

Bununla birlikte "yeni hareket" CHP'yi parti olarak, yönetim olarak ve belediyeleri ile kadroları ile çok daha bilinçli ve dikkatli olmaya itmektedir.

Geçen Genel Seçimlerde" de bu durum yaratılabilirdi, neden başarılı olunmadı, diye düşünenler bunun her türlü nedenini ve etkenini incelemek, araştırmak durumundadır.

31 mart seçimini tüm ülke halkı kazandı, diye düşünmeliyiz.

Sağ, dindar, orta sağ, muhafazakar, solcu, ülkücü, milliyetçi, küskün, Kemalist, Atatürkçü, demokrat ve cumhuriyetçi, çağdaş, diplomalı ve diplomasız, aydın ve entelektüel, işçi ve köylü, memur ve de emekliler olarak her kesimden yurttaş çok daha özgürlükçü ve insanca bir toplum ve yönetim istemektedir ve bunu da birikmiş umutsuzluklarını, öfkelerini, yılgınlıklarını… bir kenara itip, iktidara karşı olduklarını açıkça gösterip, "yaşanılabilecek bir ülke" istediklerini çok açıkça göstermiştir.

Bu olgu bir toplumsal ve siyasal harekettir ve olumlu bir vurgudur ve çok ciddiye alınması gerekir.

Seçimi TÜRKİYE tüm halkıyla kazandı.

Bundan sonra çağdaş ve demokratik, özgürlükçü ve gerçek bir hukuk devletinden, parlamenter bir anayasal yönetimden, kuvvetler ayrımının uygulanmasından yana çalışmalar, siyasetler ve tutarlı davranışlar beklenmelidir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti ile milleti ile güçlüdür ve kendisini koruyabilecek, çağdaş uygarlık yolunda ilerleyecek atılımlara girişecektir.

Aydınlık günler, huzur ve barış olsun isteyen her yurttaş çok daha bilinçli ve özenli olacaktır.

TÜRKİYE çağdaş bir dünyada yerini alacaktır.

TÜRKİYE biz halk olarak seni seviyoruz ve sana, ATATÜRK'e bağlıyız ve bunu da bundan sonra çok daha cesurca ve açıkça göstereceğiz.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 01.04.2024, MŞ.

 

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...