20 Temmuz 2024 Cumartesi
KIBRIS BARIŞ HAREKATI
. Kıbrıs
Barış Harekatı 20.07.1974
- İlker Başbuğ Odatv'ye anlattı |
- Silahları Susturan Gücün Sırrı | Kıbrıs Barış
Harekatı Perde Arkası
. EOKA lideri Nikos Sampson’un Yunan cuntası
desteğiyle 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak amacıyla Makarios'a
karşı darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdi.
. Türkiye bu darbenin ardından 1960 Garanti
Antlaşması uyarınca ilk aşamada diplomatik girişimleri denedi, sonuç alınamadı.
. Başbakan Ecevit ve Yardımcısı Necmettin
Erbakan, Ada'daki Türklerin güvenliğini de dikkate alarak 20 Temmuz 1974'te
Kıbrıs Barış Harekatı'nın başlaması kararını aldı.
. Kurmay Yüzbaşı İlker Başbuğ, Genelkurmay
Başkanı Semih Sancar’ın verdiği hücum emrini geçen proje subayı olarak
ORADAYDI.
https://www.youtube.com/watch?v=5Ji8CrMIy0s&t=6s
16 Temmuz 2024 Salı
ONUNCU YIL NUTKU
. Atatürk'ün
Onuncu Yıl Nutku
. Türk
Milleti!
. Kurtuluş
savaşına başladığımızın on beşinci yılındayız.
. Bugün
Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu, en büyük bayramdır.
. Kutlu
olsun
. Bu anda,
büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın, en derin
sevinci ve heyecanı içindeyim.
. Yurttaşlarım!
. Az zamanda
çok büyük işler yaptık.
. Bu işlerin
en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye
Cumhuriyetidir.
. Bundaki
muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak
azimkârane yürümesine borçluyuz.
. Fakat
yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz.
. Çünkü daha
çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.
. Yurdumuzu
dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız.
. Milletimizi
en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız.
. Millî
kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
. Bunun
için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil,
asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir.
. Geçen
zamana nispetle, daha çok çalışacağız.
. Daha az
zamanda, daha büyük işler başaracağız.
. Bunda da
muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.
. Çünkü,
Türk milletinin karakteri yüksektir.
. Türk
milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir.
. Çünkü Türk
milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.
. Ve çünkü,
Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve
kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.
. Şunu da
ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk
milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
. Bunun
içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri
zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu
mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek
milli ülkümüzdür.
. Türk
milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini
yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
. Büyük Türk
milleti, onbeş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok
sözlerimi işittin.
. Bahtiyarım
ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir
isabetsizliğe uğramadım.
. Bugün,
aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye tam bir bütünlükle yürümekte
olan Türk milletinin, büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir
kere daha tanıyacaktır.
. Asla
şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti,
bundan sonraki inkişafı ile âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi
doğacaktır.
. Türk
Milleti;
. Ebediyete
akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle,
saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
. NE MUTLU
TÜRKÜM DİYENE!
Mustafa
Kemal ATATÜRK, 29 Ekim 1933
* Onuncu Yıl Nutku, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa
Kemal Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. yılı
kutlamalarında 29 Ekim 1933 tarihinde Ankara Hipodromu'nda verilen
nutuktur.
Millî
Mücadelenin beş yılı ile Cumhuriyetin ilk on yılının öz anlatımını içerir;
okunması altı dakika kadar süren bir buçuk sayfalık bir konuşma metnidir.
Gazi
Mustafa Kemal, 10. Yıl Nutku’nu Ekim ayının ortalarında bir gece geç saatlerde
kendi el yazısı ve kurşun kalemle yazmıştı.
Bu
konuşma daha sonra daktilo edildi.
Gazi,
ulusal bayrama birkaç gün kala en yakın çalışma arkadaşlarına okumuş ve onların
fikirlerini sormuş; Atatürk tarafından mürekkepli kalemle üzerinde düzeltme ve
ilaveler yapıldıktan sonra son şeklini almıştır.
Gazi
Mustafa Kemal, 29 Ekim 1933 günü konuşmasını elinde tuttuğu bu metin üzerinden
yaptı.
https://uludag.edu.tr/atabolum/konu/view?id=3374&title=ataturkun-onuncu-yil-nutku
Atatürk'ün
10. yıl nutku - Yeni Türkçe
Türk Ulusu! Kurtuluş
Savaşı'na başladığımız 15'inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını
doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük
Türk Ulusunun bir bireyi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve
coşkunluğu içindeyim.
Yurttaşlarım
!
Az zamanda
çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve
yüksek Türk Kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki başarıyı, Türk
Ulusunun ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimle yürümesine
borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı hiçbir zaman yeterli görmeyiz. Çünkü daha çok
ve daha büyük işler yapmak zorunluluğunda ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en
bayındır ve uygar ülkeleri düzeyine çıkaracağız. Ulusumuzu en geniş refah araç
ve kaynaklarına sahip kılacağız. Ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin
üstüne çıkaracağız. Bunun için, bize zaman ölçüsü geçmiş yüzyılların gevşetici
görüşüne göre değil, çağımızın hız ve hareket kavramına göre düşünülmektedir.
Geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. Bunda da başarılı olacağımıza kuşkum
yoktur. Çünkü Türk ulusunun karakteri yüksektir. Türk ulusu çalışkandır. Türk
Ulusu zekidir. Çünkü Türk Ulusu, ulusal birlik ve beraberlikle güçlükleri
yenmesini bilmiştir. Çünkü Türk Ulusunun yürütmekte olduğu yükselme ve uygarlık
yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müsbet bilimdir.
Şunu da
önemle belirtmeliyim ki, yüksek bir insan topluluğu olan Türk Ulusunun tarihsel
bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki
ulusumuzun yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan zekasını,
bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, ulusal birlik duygusuna ara
vermeden ve her türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmek ulusal
ülkümüzdür. Türk ulusuna çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün insanlığa gerçek
huzurun sağlanması yolunda, kendine düşen uygarca vazifeyi yapmakta başarılı
kılacaktır.
Büyük Türk
Ulusu !
Onbeş yıldan
beri, giriştiğimiz işlerde başarı vaadeden çok sözlerimi işittin. Mutluyum ki,
bu sözlerimin, hiçbirinde, ulusumun, hakkımdaki güvenini sarsacak bir
isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki, ulusal
ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk Ulusunun büyük ulus olduğunu
bütün uygar dünya, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır.
Hiçbir an
kuşkum yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar niteliği ve büyük uygar
yeteneği, bundan sonra ki gelişmesi ile, geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni
bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Ulusu !
Sonsuzluğa
akıp giden her on yılda, bu büyük ulus, bayramını daha büyük onurla,
mutluluklarla, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu
Türküm diyene !
Ankara, 29
Ekim 1933
https://www.izmirsj.k12.tr/index.php/tr/ataturk/ataturkun-10-yil-nutku.html
ATATÜRK'ÜN
ONUNCU YIL SÖYLEVİNEN FELSEFİ ÖNEMİ
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/217374
15 Temmuz 2024 Pazartesi
Türkiye Neden Suç Cenneti?
Türkiye Neden Suç Cenneti?
. TÜRKİYE’DE
ORGANİZE SUÇLAR
Sahip oldukları sınırsız kaynaklarla ülkelerin rejimleri
üzerinde dahi önemli bir tehdit unsuru olmaya başlayan organize suç örgütleri Dünya
gündeminde en fazla yer bulan konulardan biri olmaya başladı.
Bu durum ülkemiz için de geçerli.
Ekonomi ve adalet kurumlarında yaşanan olumsuzluklar, özellikle
1970li yıllardan sonra organize suç örgütlerinin kendilerini hissettirmelerine
sebep oldu.
Bilindiği üzere organize suçlar çok yönlü olma özelliğine
sahiptir.
Etkin bir mücadele için Emniyet Teşkilatının başta üniversiteler
ve kitle iletişim araçlarından destek alması gerekir.
Özellikle sosyal çözülmenin görüldüğü toplumlarda, organize suç
örgütleri legal hale gelebilmek için bilinçli bir şekilde toplumsal değerlere
daha fazla sahip çıkar gibi görünmek suretiyle topluma olduklarından farklı
görünmeye çalışarak toplum desteğini arkalarına alabilmektedirler.
Bu önemli toplumsal problemin geldiği son noktayı ortaya
koymanın önemine inandığımız için sosyolojik boyutlarını istatistikler ve
medyada çıkan haberlerle destekleyerek ortaya koymayı hedefliyoruz.
Organize suç kavramı yerine “illegal suç”, “illegal erişim”,
“çıkar amaçlı suç”, “profesyonel suç”, “mafya tipi suç”, “yeraltı dünyası”,
“çete”, “şebeke” ve buna benzer kavramlar literatürde sıkça kullanılmakla
birlikte, kökeni açısından bakıldığında bütün organize suç organizasyonları
için mafya tanımlanması yapılması yanlış bulunmaktadır.
Ancak birçok kaynakta organize suç örgütleri anlamında mafya
kavramını kullandığı için biz de iki kavramı da yer yer kullanacağız.
Mafya kavramının kökleri Sicilya’ya uzanmakta olup İtalya’nın
tarihi geçmişi, sosyokültürel, ekonomik, siyasi ve hukuki değer yargılarıyla
yoğrulmuştur.
Bu olgu Sicilya’ya ait bir anlayış ve faaliyet türünün günümüz
dünyasına yansıması şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Sicilyalılar tarafından kullanılan mafya kavramı, (1)
Sicilyalıların birbirlerine her durumda yardımcı olmaları, düşmanları haklı dahi
olsa ortak düşmana karşı savaşma, birlik olma (2) Suç işlemeye yönelik ya da
çıkar sağlamak amacıyla oluşturulan suç örgütleri şeklinde
tanımlanabilmektedir.
Bu sebeple de suç örgütleri olarak tanımlanabilen yasadışı güç
anlamındaki mafya kavramı, hem çok yönlü hem de çok isimli bir kavram olarak
kabul görmüştür
Interpol (Uluslar arası Polis Birliği) organize suç kavramını
şöyle tanımlamaktadır:
-Öncelikli amacı
süreklilik arz edecek şekilde gelir elde etmek amacıyla ulusal sınırların
dışında da olsa girişimleri devam ettirmek olan, bundan dolayı da yasadışı
faaliyetlerle meşgul olan bireylerin oluşturmuş olduğu herhangi bir teşebbüs ya
da grup.
13 Eylül 1982 tarihli İtalyan Ceza Kanunu mafya tipi suçları
şöyle tanımlamıştır:
-“Örgüt üyeleri birden fazla suç işleyecek, doğrudan ya da
dolaylı olarak ekonomik faaliyetlerin yetki, izin, ihale, kamu hizmetlerinin
yönetim veya kontrolünü elde etmek, kendileri veya başkaları için haksız kazanç
ya da yarar sağlamak, serbest oy kullanımını engellemek veya seçimlerde
kendilerine veya başkalarına oy sağlamak için örgütün yardım gücünden,
egemenliği altına alma veya gizli işbirliği durumundan yararlanma”
Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, mafya tipi
örgütten bahsedebilmek için en az üç veya daha fazla kişinin bir araya gelmiş
olmasının gerekli olduğudur.
Organize suç örgütlerini haydut, eşkıya ya da kabadayı türündeki
diğer yasadışı örgütlerden ayıran, üst düzey görevlilerle olan yakın ilişkileri
sayesinde kendilerine legalize edebilmeleri ve bu sayede kendilerini saygın bir
konumda tutabilmeleridir.
Mafya dışındaki diğer örgütler de bu tür ilişkiler içerisine
girmeye çalışsalar da geçici olmaktan öteye gidemediği gibi kalıcı ekonomik bir
zemine de oturamazlar.
Organize suç örgütlerinin kökleri İtalya’daki sosyo-ekonomik ve
siyasal dalgalanmalar sonucunda toprak sahiplerinin topraklarının
yağmalanmasını önleyebilmek için silahlı grupları kiralamasına dayanır.
Önceleri Sicilya adasında yayılıp kök salan mafya, sonraları
İtalya’nın tümüne yayılmıştır.
Ekonomik temelli siyasal hedeflere yönelen, karmaşık ve gizli
bir suç organizasyonudur.
Ülkemizde organize suç örgütlerinin başlangıcına bakacak olursak
mahalle kabadayılarına kadar gittiğini görmek mümkün olacaktır.
Türkiye’de de bu tür
suç işleyenlere çeşitli isimler verilmiştir.
Halk arasında “mafya” olarak adlandırılan
organize suç örgütlerinin Türk Ceza Kanunu’na göre “çete” 4422 sayılı yasaya
göre de “çıkar amaçlı suç örgütü” adlandırmaları ile değişik tanımları
bulunmaktadır
Genellikle kaynaklara bakıldığında, organize suç örgütlerinin
sistemin bir gereği olarak ortaya çıktıkları ve zaman içinde geliştikleri
görülmektedir.
Buna göre değerlendirdiğimizde ülkemizdeki organize suç örgütü
üye ve sempatizanlarına karşı daha dikkatli olmamızın gerektiği dikkati
çekiyor.
O halde bu örgüt üye ve sempatizanlarının ortak özelliklerini
bilmemiz gerekiyor.
Belki çok yakınımızdakiler hatta çocuklarımızın da hiç değilse
sempatizan olduğunu göreceğiz.
Bu da erken tedbir almamızı sağlayacaktır.
Organize suç örgütleri, öncelikli olarak toplumun yerel ahlak ve
hukuk ilkelerinin sonucudurlar.
Çünkü gücünü ve varlığını bu temel olgu ve fonksiyonlardan
almaktadırlar.
Örf ve gelenekler doğrultusunda adalet dağıttıklarına
inanmaktadırlar.
Bu işi vicdanlarını rahatlatma adına süratli bir şekilde
yaptıkları için, halk devletin ağır işleyen mekanizmalarında hakkını gecikmeli
olarak almak yerine mafyaya başvurmayı tercih eder.
Bu durum onların halk tarafından hem kabul görmesine hem de
çekim gücü haline gelmesine sebep olur.
İşsizliğin yoğun olduğu sosyo-kültürel yapılarda,
faaliyetlerinin yasal olup olmadığına bakmaksızın insanlar o güç odağının
etrafında kendilerine yer bulmaya çaba sarf edebiliyorlar.
……Tümünü
Okuyunuz: ……….
(https://acikerisim.kku.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12587/843/e9d04de4-082e-40ca-8907-d6048876d834.pdf)
Suç
Cenneti
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/suc-cenneti/753585
Türkiye
nasıl mafya üssü oldu?
https://www.birgun.net/makale/turkiye-nasil-mafya-ussu-oldu-463911
Her
gün yapılan operasyon yetersiz: Türkiye suç cenneti haline geldi!
Yabancıların
suç cenneti
https://www.birgun.net/haber/yabancilarin-suc-cenneti-442903#google_vignette
Küresel
Organize Suç Endeksi yayınlandı: Türkiye Avrupa’da birinci, dünyada 14’üncü
sırada
Türkiye
meğer suç cennetiymiş: Günde ortalama bir çete çökertiliyor
https://boldmedya.com/2024/02/07/turkiye-meger-suc-cennetiymis-gunde-ortalama-bir-cete-cokertiliyor/
Suç
cenneti olma yolundayız
https://giynikgazetesi.com/suc-cenneti-olma-yolundayiz/
Küresel
Organize Suçlar Endeksinde Türkiye Avrupa’da lider, dünyada 14. sırada; skor
daha da kötüleşiyor…
https://adimlardergisi.com/2023/09/27/akp-turkiyesi-suc-cenneti/
Türkiye Neden Suç Cenneti?
https://www.diyarbakirhaber.com.tr/odullu-makale-turkiye-neden-suc-cenneti/
Ülke
suç cenneti!
https://www.birgun.net/haber/ulke-suc-cenneti-442631
Türkiye,
suç cenneti haline geldi
SUÇ CENNETİ
OLDUK
https://yenibakisgazetesi.com/suc-cenneti-olduk-2/
TÜRKİYE NEDEN SUÇ CENNETİ
https://www.edebiyatdefteri.com/218579-turkiye-neden-suc-cenneti/
Türkiye
suç ve suçlular için cennet konumunda
https://www.sozcu.com.tr/turkiye-suc-ve-suclular-icin-cennet-konumunda-p56328
Türk
mafyası
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_mafyas%C4%B1
Türkiye'deki
organize suç örgütleri
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kategori:T%C3%BCrkiye%27deki_organize_su%C3%A7_%C3%B6rg%C3%BCtleri
Uluslararası
suç örgütleri neden Türkiye'ye geliyor?
Türk
Interpol’ü Mafya Tipi Suç Örgütü Liderlerine Yurt Dışında da Göz Açtırmıyor
TÜRKİYE’DE
ORGANİZE SUÇLAR VE HALKIN TEVECCÜHÜ
AKP iktidarında Türkiye nasıl suç
yuvasına dönüştü? "MAFYA ARTIK DEVLETLEŞİYOR..."
https://www.youtube.com/watch?v=KB6ida6fiFo
Suç örgütlerinin hesaplaşma yeri
Türkiye mi?
Uluslararası Suç Örgütleri
Türkiye'de Cirit Atıyor!
https://www.youtube.com/watch?v=P4gMxb8NiGE&t=5s
38 mafya tipi
organize suç çetesi çökertildi
*******************************************************************************************
12 Temmuz 2024 Cuma
KAYIT DIŞI EKONOMİNİN BÜYÜKLÜĞÜ
. TÜRKİYE’DE KAYIT DIŞI EKONOMİNİN BÜYÜKLÜĞÜ VE VERGİ KAYBI (2005-2023)
Ülkedeki ekonomik faaliyetlerin tamamının
kayıtlarının tutulması ve ölçülmesi mümkün değildir.
Özellikle ulusal ekonomik faaliyetlerin
içerisinde sınıflandırılmayan, vergiden kaçınmanın getirdiği davranışlar ve
yasa dışı (informel) ekonomik işlemler kayıtlı ekonomide yer almazlar.
Dolayısıyla GSMH(Gayri Safi Milli Hasıla)
ölçümleri içerisinde belirtilen şekilde kayıt dışı işlemler yer almazlar ve bu
işlemlerin oluşturduğu ekonomik büyüklüğe de kayıt dışı ekonomi denilmektedir.
Kayıt dışı ekonomi ‘resmi kayıtlara girmeyen,
yasal belgelerle belgelendirilmeyen, yetkili kamu organlarınca normal kurallar
çerçevesinde denetlenemeyen, vergi sistemi dışında kalan ve dolayısıyla milli
gelir hesaplamalarında dikkate alınmayan, diğer bir deyişle ekonominin ülke
mevzuatı ve vergi sistemi dışında kalan işlem ve etkinlikleri’ olarak
tanımlanır.
Kayıt dışı ekonominin hukuki ve sosyolojik
sorunların dışında kamu ekonomisi açısından en önemli sonucu vergi kaybına
neden olmasıdır.
Kayıt dışı ekonomiye yönelten unsurlardan
yasa dışı faaliyetlerin vergi gelirleri içerisinde beyan edilmesi mümkün
olmamakla birlikte, yasa dışı faaliyetlerden elde edilen faaliyetlerin
sonuçları milli gelir hesaplarının içerisinde yer alabilir
Yasal faaliyetlerde ise, kayıtlı ekonomi
içerisinde yapılan kayıt dışı işlemlerden oluşmaktadır.
Özellikle taklit ürünler, bedellerin düşük
gösterilmesi, alternatif kayıt yöntemlerini kullanarak muhasebe sisteminin
dışındaki işlemler de yasal faaliyetlerden meydana gelen vergi kaçakçılığı da
kayıt dışı ekonominin kaynaklarındandır.
Dünyada yeni dijital teknolojilerden olan
kripto varlıklar vergilemeden kaçınma ve vergi kaçakçılığı için yeni yöntemler
geliştirilmesine imkân vermektedir.
Kripto varlıkların meydan getirdiği
yenilikler, vergi kaçakçılığı için imkân sağlayabilmektedir
Kamu kurumlarının kalitesi de önemli bir
faktör olarak öne çıkmaktadır.
Özellikle yüksek vergiler, zorlayıcı
regülasyonlar ve ekonomik engeller ülkelerdeki kayıt dışı ekonomiyi tetikleyen
unsurlardır.
Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün ölçülmesi
kesin olarak mümkün değildir.
Özellikle yapılan işlemlerin gizliliği ve
kanundan kaçılarak yapılan iktisadi faaliyetlere dayanması nedeniyle kesin
olarak sınırlarının belirlenmesi mümkün olmayacaktır.
Kayıt dışı ekonominin doğrudan ölçülmesinin
tamamen mümkün olmadığından değişik kriterlere göre yapılan tahmin yöntemleri
ile ekonomideki payı tahmin edilmektedir
Türkiye’de kayıt dışı işgücü, üretim ve
illegal faaliyetlerden kaynaklanan ekonomik faaliyetlerin tahminine yönelik
hesaplamalar 1990’lı yıllardan sonra yaygınlaşmıştır.
. 2005Ç1 ile 2023Ç3 çeyrek arasındaki dönemde
ortalama kişi başına gelir 12575,29 TL’dir.
Ücret gelirlerinin milli gelire oranı ise
ortalama %28 seviyesindir.
Vergi gelirlerinin milli gelire oranı ise %17
seviyesindedir.
Bu oran Türkiye’de vergi gelirlerinin
oranının OECD ülkelerinin altında olduğunu göstermektedir.
Enflasyonun tek haneye indiği 2008 ile 2017
yılları arasında mevduat faizleri de azaldığı için ortalama mevduat faiz oranı
%14,25 seviyesindedir.
Dolaşımdaki paranın geniş para hacmine oranı
ise %6,5 seviyesindedir.
Türkiye ekonomisinde kayıt dışılık uzun
süreli sorunlardandır.
Bu sorunun çözümlenebilmesi ve kayıt
dışılığın önlenmesi, ekonomideki hesap verilebilirliğin gelişmesini, milli
gelir hesaplarının ölçümlerinin doğruluğunu sağlaması ve verginin tabana
yayılarak kişisel vergi yükünün hafiflemesini saplayacaktır.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3593148
Türkiye’de
Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları, Nedenleri,
Etkileri
ve Alınması Gereken Tedbirler
Devletin en önemli gelir kaynağı olan vergi,
özel ya da tüzel kişilerin her türlü iktisadi faaliyetlerinden elde ettikleri
kazançlardan, kamu harcamalarının finansmanı için devletin egemenlik gücünü
kullanarak aldığı bir paydır.
Ancak, bazı mükellefler çeşitli nedenlerle bu
gelirlerinden devlete hiç pay vermemek ya da daha az vermek için kayıtlarının
bir kısmını veya tamamını kayıt dışına çıkarma eğilimindedirler.
Çağdaş vergi sistemleri beyan esasına
dayanmaktadır.
Çünkü beyan esası, verginin ödeme gücüne göre
alınmasını sağlayan ve dolayısıyla vergilemede adalet ilkesinin
gerçekleştirilmesinde daha etkin bir yöntemdir.
Ancak bu yöntem, yeterli ve etkin bir denetim
mekanizmasıyla desteklenmediği takdirde kayıt dışı ekonomi ortaya
çıkabilmektedir.
Günümüzde, toplumların en önemli
sorunlarından birisi olan kayıt dışı ekonomi; nedenleri, sonuçları ve işleyişi
itibariyle oldukça karmaşık ve çok yönlü bir olgudur.
Kayıt
Dışı Ekonominin Tanımı
Ekonomik faaliyetlerin fiilen gerçekleşmiş
olmasına rağmen bu faaliyetlerle ilgili kayıtların tutulmaması olarak
nitelendirilen kayıt dışı ekonomi, kamu idarelerinin denetimi dışında kalan her
türlü ekonomik işlem ve faaliyetlerdir.
Diğer bir ifadeyle, kayıt dışı ekonomi resmi
kayıtlara girmeyen, kanuni belgelerle belgelendirilmeyen, yetkili kamu
organlarınca normal kurallar çerçevesinde kontrol edilemeyen ve milli gelir
hesaplamalarında dikkate alınmayan ekonomik işlem ve faaliyetlerin tamamıdır.
“Genel olarak bir tanım yapmak gerekirse,
kayıt dışı ekonomi, gayri safi milli gelir hesaplarını elde etmede kullanılan
bilinen istatistik yöntemlerine göre tahmin edilemeyen ve gelir yaratıcı
ekonomik faaliyetlerin tümüdür”
Kayıt dışı ekonomi kavramı yerine; yeraltı
ekonomisi, gayri resmi ekonomi, gizli ekonomi, saklı ekonomi, ikinci ekonomi,
kara ekonomi, illegal ekonomi, kravatsız ekonomi, düzensiz ekonomi, paralel
ekonomi, faturasız ekonomi, görünmez ekonomi, marjinal ekonomi, gölge ekonomi,
kayıp ekonomi ve vergisiz ekonomi gibi kavramlar da kullanılmaktadır.
“Vergisel anlamda ise kayıt dışı ekonomi,
vergi kaçırma veya vergiden kaçınma güdüsü ile vergi idaresinin bilgi alanı
dışında bırakılmış faaliyetler bütünüdür”
Kayıt
Dışı Ekonominin Unsurları
Kayıt dışı ekonomi kapsamı içerisinde yer
alan ve birbirinden farklılık gösteren unsurlar, gelir elde edenler açısından
üç grupta toplanabilir. Bunlar
-Yeraltı ekonomisi (veya yasadışı
faaliyetler),
-Yarı kayıtlı ekonomi,
-Hiç kayıtlara girmeyen ekonomidir.
Hiç
Kayıtlara Girmeyen Ekonomi
Ekonomik faaliyetlerini aktif olarak
yürütenler vergi idaresinin bilgisi dışında faaliyet gösterebilmektedirler.
Bu kişilerin vergi idaresinde herhangi bir
mükellefiyet kayıtları da yoktur.
“Her yerde rastlanmakla birlikte özellikle
büyük kentlerde daha sıkça görülen bu mükelleflere aşağıdaki örnekler
verilebilir”
- İşportacılar,
- Hamallar,
- İş takipçileri,
- Boş buldukları yerleri otopark olarak
işletenler,
- Belediye hallerine girmeyen sebze-meyve
satıcıları,
- Şehir içi nakliyat yapan bir kısım kişiler,
- Belli bir işyeri olmaksızın küçük çapta
imalat ve ticaret yapanlar,
- Canlı hayvan ticareti yapanlar,
- Küçük çaplı tamir-bakım işleriyle
uğraşanlar,
- İnşaat işçileri,
- Jeton ve bilet satanlar.
Yukarıda sayılan kişilerin faaliyetlerinin
tespit edilmesinin güçlüğü ve küçük çaplı olması marjinal sektör olarak
nitelendirilmesine neden olmakta ve bu kişilerin yapmış oldukları faaliyetlerin
toplamı gerçekte kayıt dışı ekonominin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır.
Türkiye'de
Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları
“Kayıt
dışı ekonomisinin en fazla büyüdüğü ülkeler; enflasyonun sürekli olduğu, haksız
ve spekülatif kazançların arttığı, gelirin adaletsiz dağıtıldığı, ekonominin denetim
dışı kaldığı ülkelerdir”.
Son yıllarda, Türkiye’de yaşanan kronik
enflasyon, spekülatif kazançların yoğun olması, gelir dağılımındaki aşırı
adaletsizlikler ve ekonomik faaliyetlerin denetim dışında kalması kayıt dışı
ekonominin boyutunun genişlemesine neden olmuştur.
Bazı ekonomik faaliyetlerin niteliği bu
faaliyetlerin kayıt altına alınmasını güçleştirir.
Bu tür faaliyetlerin başında tarımsal
faaliyetler gelmektedir.
Dolayısıyla, tarıma dayalı hammadde kullanan
sektörlerde de kayıt dışı ekonomi daha büyüktür.
Özellikle tarıma dayalı hammadde kullanan
tekstil sektöründe kayıt dışı ekonominin geniş boyutta olduğu tahmin
edilmektedir.
“Kayıt
dışı ekonomi / milli gelir oranı Fransa, Almanya, Japonya, Norveç, İsviçre ve
İngiltere’de yüzde 0-10 arasında;
Belçika, Kanada, İtalya ve ABD’de yüzde 10-20
arasında;
Hindistan’da yüzde 10-50 arasında;
Peru’da yüzde 40 olarak hesaplanmakta,
Türkiye’de DİE’nin Milli Gelir Hesaplarında
bu oran yüzde 25 olarak dikkate aldığı bilinmektedir”
Türkiye’de kayıt dışı ekonominin boyutları
konusunda farklı tahmin yöntemleri kullanılarak bazı araştırmalar yapılmış ve
bu araştırmalar sonucunda da çok farklı değerler tespit edilmiştir.
Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün tahmin
edilmesinde aynı yöntemler dahi kullanılsa farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Bundan dolayı, Türkiye’de kayıt dışı
ekonominin büyüklüğü konusunda kesin bir rakam vermek oldukça güçtür.
Ancak son yıllarda, Türkiye’deki kayıt dışı
ekonominin milli gelire oranı yüzde 50’nin üzerine çıktığı tahmin edilmektedir.
Türkiye'de
Kayıt Dışı Ekonomiyi Doğuran Nedenler
Kayıt dışı ekonomiye yönelmenin temel sebebi,
insanların gelirlerini arttırma istekleridir.
Gelirlerini arttırmak isteyen insanlar,
faaliyetlerinin bir kısmını ya da tamamını kayıt dışında tutarak bu
faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar üzerinden vergi ödemeyerek gelirlerini
arttırmış olurlar.
Türkiye’de gelir dağılımında aşırı bir
adaletsizlik söz konusudur.
Gelirden düşük pay alan grupların gelirlerini
artırmak amacıyla ek işlerde kayıtsız şekilde çalışmaları kayıt dışı ekonominin
büyümesine neden olmaktadır.
“Kayıt dışı faaliyetlerin kayıtlı faaliyetler
karşısında sağladığı avantajlar kayıtlı ekonomiden kayıtsız ekonomiye doğru
gidişin ortamını hazırlamaktadır”
Türkiye’de ücretlilerin ödediği vergi ve
diğer kesintilerin çok yüksek olması da kayıt dışı ekonominin büyümesine neden
olmaktadır.
İşgücü üzerindeki vergi, sigorta ve benzeri
yükümlülükler kayıtlı ekonomiden kayıt dışı ekonomiye geçişi hızlandırmaktadır.
Kayıt dışı ekonomide faaliyet gösterenler
vergi, sigorta ve benzeri ek yükümlülükler yönünden bir çok avantaja
sahiptirler.
Çünkü, kayıt dışı ekonomide faaliyette
bulunanlar, ödemeleri gereken vergi, sigorta ve benzeri ödemelerden kurtulmuş
olurlar.
Türkiye’de ücretliler üzerinde vergi, sigorta
ve benzeri yükümlülüklerin ne kadar ağır olduğunu görmek için asgari ücretlinin
işverenine maliyetine bakmak yeterlidir.
Kayıtlı ekonomide faaliyette bulunmanın kayıt
dışı ekonomide faaliyette bulunmaya göre alternatif maliyetini artırdığı için
bireyler kayıt dışı ekonomide faaliyette bulunmayı tercih ederler.
“Ülkemizdeki kalifiye olmayan işgücünün,
vergiler ve fonlarla işverene maliyetinin yüksek olması kayıt dışı ekonomiyi
artıran en önemli etkenlerden biridir”
İşverenler, bu tür maliyetlerini en aza
indirmek için ya sermaye yoğun üretime geçmekte ya da düşük ücretlerin geçerli
olduğu kayıt dışı ekonomik faaliyetlere yönelmektedirler.
Sermaye yoğun üretime geçmenin maliyeti çok
yüksek olduğu için işverenler genellikle düşük ücretlerin geçerli olduğu kayıt
dışı ekonomik faaliyetlere yönelirler.
Ayrıca, nüfusun hızlı bir şekilde artmasına
karşın yatırımların aynı hızla arttırılamaması işsizliğin her geçen gün
artmasına neden olmakta dolayısıyla bir çok kişi işsiz kalmamak için kayıt
dışında çalışmak zorunda kalmaktadır.
Vergi, sigorta ve benzeri kesintiler
nedeniyle istihdam üzerindeki maliyetlerin yüksek olması, hem işçiyi hem de
işvereni kayıt dışı istihdama yönelten önemli bir etkendir.
İstihdam üzerindeki maliyetlerin yüksek
olması, işverenlerin bu maliyetlerden kısmen veya tamamen kurtulma çabası içine
girmelerine neden olabilmektedir.
İşverenler bu maliyetlerden kısmen veya
tamamen kurtulmak için iki farklı yönteme başvurmaktadırlar. Bunlardan
birincisi, işverenlerin çalıştırdıkları işçilerin maaşlarını tamamen kayıt
dışında tutarak istihdam üzerindeki maliyetlerden tamamen kurtulmalarıdır.
İkincisi ise, çalıştırılan işçilerin
maaşlarını asgari ücret üzerinden göstererek ücret farkını açıktan vermek
suretiyle söz konusu maaşlar üzerinden daha az vergi, sigorta ve benzeri
kesintilerin ödenmesiyle istihdam üzerindeki maliyetlerden kısmen
kurtulmalarıdır.
Türk vergi sisteminde uygulanan muafiyet ve
istisnaların oldukça fazla olması vergi tabanının genişletilmesini engellemekte
dolayısıyla kayıt dışı ekonomiye davetiye çıkarmaktadır.
Vergi mükellefleri bu muafiyet ve istisna
sınırlarını aşmamak için kazançlarının bir kısmını gizleyerek beyan etmezler ve
kayıt dışı ekonominin büyümesine neden olurlar.
Öte yandan, Gelir ve Kurumlar vergilerinde
uygulanan çok sayıda muafiyet ve istisnalar vergi sistemini karmaşık hale
getirmiştir.
Kanunların karmaşıklığı yetmiyormuş gibi bunları
açıklayan tebliğler, mevzuatı daha karmaşık hale getirmiştir.
Vergi kanunları ve mevzuatının karmaşık
olması ve vergi kanunlarında yapılan sık değişiklikler kanunların
anlaşılabilirliğini ve uygulanabilirliğini daha da zorlaştırmış dolayısıyla
mükellefleri kayıt dışı ekonomiye yöneltmiştir.
Sık aralıklarla çıkarılan vergi afları,
vergisini zamanında ödeyen dürüst mükellefleri, faaliyetlerini kayıt dışı
ekonomiye yöneltmelerine neden olmuştur.
Çünkü vergi afları, dürüst ve dürüst olmayan
mükellefler arasında adaletsizliğe sebep olmaktadır.
Ayrıca sık aralıklarla çıkarılan bu vergi
afları, mükelleflerin her zaman af beklentisi içinde olmalarına neden olarak
vergi kaçırmalarına da teşvik eder duruma gelmiştir.
Vergi aflarının ancak kanunla çıkarılabilmesi
ve kanunların çıkarılabilmeleri için belirli bir zaman gerektireceği ve ayrıca
vergi affına tepkilerin doğacağı düşüncesiyle vergi affı yerine Maliye
Bakanlığı’nın yetkisinde bulunan vergi borçlarının tecili ve taksitlendirilmesi
imkanı getirilmiştir.
Vergisini zamanında ödeyen mükellefler
aleyhine adaletsiz bir durum ortaya çıkmış, vergisini zamanında ödemeyen
mükelleflere vergilerini sadece yıllık tecil faizi oranı yüzde 3 uygulanmak
suretiyle 18 taksitte ödeme imkanı getirilmiştir.
Zamanında ödenmeyen vergi borçları için
getirilen bu taksitlendirme imkanı vergi affının yumuşatılmış bir şeklidir.
Vergi bürokrasisinin yoğun olması
mükelleflerin bazı kazançlarını kayıt altında tutmamalarına neden olmaktadır.
Bürokratik işlemlerin aşırı ve karmaşık
olması kayıtlı ekonomide yeterince istihdam artışının sağlanamamasına
dolayısıyla kayıt dışı faaliyetlerin artmasına neden olmaktadır.
“Vergi idaresinin etkin çalışmaması ve
denetimdeki eksikler yanında insanlarda, toplanan vergilerin kötü harcandığına
dair oluşan kanı kişileri kayıt dışılığa itmektedir”
Türkiye’de toplanan vergi gelirlerinin etkin
bir şekilde ve bireylerin gerekli gördüğü alanlarda kullanılmaması, rüşvet ve
yolsuzlukların yaygın olması kamu kaynaklarının israf edilmesi, vergi ödeyenlerin
vergi bilinci ve ahlakının zayıflamasına neden olmuştur.
Dolayısıyla, vergi bilinci ve ahlakının düşük
olması kayıt dışı ekonominin giderek artmasına sebep olmuştur.
Çünkü insanlar vergi olarak ödedikleri
paraların kendilerine yol, köprü ve hastane olarak dönmeyeceğini düşünmekte ve
dolayısıyla devlete vergi ödemede pek istekli olmamaktadırlar.
İnsanlar elde ettikleri gelirlerin bir
kısmını devlete vergi olarak ödemek istemezler.
Vergiyi ödeyenlerle, vergiyi ödemediği halde
kamu harcamalarından yararlananlar arasındaki haksız rekabet ve adaletsizlikler
vergiye karşı direnç yaratır.
Vergiye karşı direnç çeşitli şekillerde
ortaya çıkabilir.
Bunların başlıcaları, vergiden kaçınma, vergi
kaçakçılığı, vergi borcunun geç ödenmesi, vergi grevi ve yansımadır.
“Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de kayıt
dışı ekonominin payının yükselmesinde vergiye karşı direncin artmasının da
etkisi bulunmaktadır”
Kayıt dışı ekonomik faaliyetler daha çok
şirketleşmemiş girişimler ve küçük işletmeler tarafından
gerçekleştirilmektedir.
“Ülkemizde işletmelerin çok büyük bir bölümü
(yüzde 98,8) küçük ve orta ölçekli işletme niteliğindedir”
Türkiye’de kayıt dışı ekonominin büyümesinin
en önemli nedenlerinden biri bazı sektörlerde belge düzeninin yeterince
yerleşmemiş olmasıdır.
Özellikle, kendine özgü niteliklerinden
dolayı tarım ve hizmet sektörlerinde belge düzeni yeterince yerleşmemiştir.
Türkiye’de ekonominin büyük ölçüde tarım ve
hizmet sektörüne dayalı olması ve bu sektörlerdeki işletmelerin büyük çoğunluğu
küçük ve orta büyüklükteki işletme niteliğinde olması bu sektörlerde kayıt dışı
ekonominin boyutlarını arttırmıştır.
Ülkemizde arda arda yaşanan ekonomik krizler
kayıt dışı faaliyetlerin artmasına zemin hazırlamıştır. Ekonomik kriz dönemlerinde,
işsiz kitleler kayıtlı ekonomide bulamadıkları istihdam imkanlarını kayıt dışı
faaliyetlerde aramaktadırlar.
İşletmeler de krizin olumsuz etkilerini
azaltmak için üretimlerini kayıt dışı faaliyetlere yönelterek istihdam ve
üretim maliyetlerini düşürmeye çalışırlar.
Özellikle sanayi sektöründe, teknolojik
gelişmelerden dolayı emeğe dayalı üretim yerini makinaya dayalı üretime
bırakmıştır.
Bu durum niteliksiz iş gücünün işsiz
kalmasına neden olmuştur. İşsiz kalan bu işgücü de geçim kaygısıyla kayıt dışı
faaliyetlere yönelmiştir.
“Türkiye’de kayıt dışı ekonominin
boyutlarının artmasının nedenlerinden biri de siyasi yapıdır”
Gelişmiş ülkelerin demokrasilerinde, devletin
vatandaşı denetlemesinin yanında, vatandaş da devleti denetleme hakkına ve
yetkisine sahiptir.
Türkiye’deki demokrasi anlayışına göre ise,
kanunlara tabi olanlar ve kanunları uygulayanlar, kanunların oluşumuna
katılamamakta ve ayrıca vatandaşlar da devleti denetleme hakkına sahip
olamamaktadırlar.
Kanunların oluşumuna katılamayan veya
kanunların uygulanmasını denetleyemeyen vatandaşlar, tepkilerini kayıt dışı
faaliyetlere kayarak ortaya koyabilmektedirler.
“Devlete bağlılığın azalması, bir diğer
deyişle devletin saygınlığını yitirmesi, ekonomik faaliyetlerin kayıt dışında
tutulmasının toplum tarafından hoşgörüyle karşılanmasına neden olarak kayıt
dışı ekonominin gelişmesine yol açmaktadır”.
Eğitim ve kültür seviyesinin düşüklüğü,
enflasyon ve işsizlik oranının yüksekliği ve kişi başına düşen gelirin
düşüklüğü kayıt dışı ekonomiyi arttıran diğer nedenlerdir.
Kayıt dışı ekonomi sayesinde bazı kişiler
vergi dışı kalmış gelir elde etmiş olurlar.
Bundan dolayı vergisini tam ödeyenlerle
ödemeyenler arasında adaletsiz bir durum ortaya çıkmaktadır.
Vergi yükünün adaletsiz dağılımı gelir
dağılımında da adaletsizliğe neden olur.
Kayıt dışı üretilen mal ve hizmetlere,
vergisinin ödenmemesi nedeniyle daha düşük bedelle satılma imkanı verilerek
dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır.
Kayıt dışılığın olduğu sektörlerde vergi,
sigorta ve diğer kesenekler ödenmediği için bu sektörler lehine bir durum
ortaya çıkar.
Diğer taraftan, resmi kayıtların tutulduğu
sektörlerde faaliyette bulunanların, vergi, sigorta ve diğer keseneklerden
dolayı üretim maliyetleri artmaktadır.
Bunun sonucunda, dürüst vergi mükellefleri
açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır.
Kayıt dışı ekonomi nedeniyle, üretim
kaynakları vergilendirilmeyen sektörlere kayabilmekte ve dolayısıyla kaynaklar
da verimsiz alanlarda kullanılabilmektedir.
Kaynak dağılımında etkinliğin sağlanamaması
ve kaynakların verimli olarak kullanılamaması, ekonominin sağlıklı ve dengeli
büyümesini de engellemektedir.
Kayıt dışı ekonomi resmi kayıtlara
girmediğinden kayıtlı ekonomide belirlenen ekonomik göstergeler (enflasyon,
işsizlik, büyüme oranları ve milli gelir) gerçekte olduğundan farklı
çıkmaktadır.
Çünkü resmi ekonomik göstergeler sadece
kayıtlı ekonominin göstergeleridir.
Ekonomik verilerin, milli istatistik içinde
gerçeği yansıtmaması refahı olumsuz yönde etkilemekte ve bir çok gösterge milli
istatistiklere girmediği için ekonominin durumu hakkında yanlış bilgi vermekte
ve bu verilere göre uygulanacak iktisadi ve mali politikalardan beklenen
sonuçlar gerçekleşmemektedir.
Kayıt dışı faaliyetlerin artması, toplumun
ahlaki değerlerinin bozulmasına ve yasa dışı faaliyetlerin yaygınlaşmasına
neden olmaktadır.
Yasa dışı faaliyetlerin yaygınlaşması,
bireylerin devlet otoritesine olan güvenlerini azaltır.
Devlete olan güvenlerinin azalması sonucu,
bireyler sorunlarını yasa dışı yollarla çözme yoluna gidebilirler.
Özellikle, bireyler sorunlarını rüşvet, suistimal yoluyla veya ‘mafya’
olarak bilinen yasa dışı örgütler yoluyla çözme yoluna gidebilirler.
“Kayıt dışı ekonomi devlete karşı bir
başkaldırı (ekonomik anarşi) yaratır, moral değerleri bozar”
Ahlaki değerler üzerinde ortaya çıkan bu
yozlaşma, kişileri devlete ve topluma karşı suç işlemeye yöneltir.
Kayıt dışı ekonomiyi ortaya çıkaran veya
boyutlarını genişleten unsurlar ortadan kaldırılabildiği takdirde kayıt dışı
ekonomi kayıt altına alınmış olacaktır.
Kayıt dışı ekonomiyi önlemek (veya küçültmek)
için kısa vadeli tedbirler yerine orta ve uzun vadeli yapısal değişiklikler
gereklidir.
Öncelikle, Türkiye’de kayıt dışı ekonomiye
neden olan unsurlar tespit edilmeli daha sonra bu unsurların ortadan
kaldırılması için gerekli yasal ve idari düzenlemeler yapılmalıdır.
“Türkiye’de yaşanan yüksek oranlı enflasyon
kayıt dışı ekonomiyi büyüten nedenlerden biri olduğu gibi, kayıt dışı
ekonominin büyüklüğü de enflasyon hızını artırmaktadır”
1980’li yıllardan sonra, enflasyon oranının
devamlı yükselmesi, kayıt dışı ekonominin büyümesine neden olmuştur.
Bu yüzden, kayıt dışı ekonominin küçültülmesi
için enflasyonu düşürmeye yönelik ekonomik politikalar uygulanmalıdır.
Demokratik kuralların tam olarak
uygulanmasına işlerlik kazandırılarak vatandaşların devleti denetleme hakkına
ve yetkisine sahip olması gerekir.
Böylelikle, vatandaşların devlete olan
bağlılıkları artmış olacak ve bu bağlılığın artması devletin saygınlığını daha
da arttırmış olacaktır.
“Demokrasi ve hukuk devletinin
yerleştirilmesi, sisteme ve işleyişe duyulan güvenin pekiştirilmesi ölçüsünde,
kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması kolaylaşacaktır”
Türkiye’de zaten yetersiz olan vergi
denetimleri, daha çok kayıtlara dayanılarak ve kayıtları bulunan mükellefler
üzerinde yapılmakta, kayıtları bulunmayan mükellefler ise genelde vergi
denetimi dışında kalmaktadır.
Bundan dolayı, vergiye tabi işlemleri kayıt
altına alabilecek otomatik vergi güvenlik tedbirleri Türk vergi sistemine monte
edilmelidir.
Türkiye’de kaynağı yasal olmayan gelirin
ekonomiye kazandırılması amacıyla 1984 yılına kadar uygulanan servet beyanı
esası sayesinde, servetteki iki dönem arasındaki artıştan hareket edilerek
beyan edilen gelirin doğru olarak beyan edilip edilmediğinin tespit edilmesi
mümkün olmaktaydı.
Ancak, fonksiyonel bir vergi güvenlik
müessesesi olan servet beyanı esası 1984 yılında 2995 sayılı kanunla
yürürlükten kaldırılmıştır.
Kayıt dışı ekonominin azaltılması için servet
beyanı esası tekrar Türk vergi sistemi içerisine dahil edilmelidir.
Ayrıca, vergi yükündeki adaletsizliklerin,
kayıt dışı faaliyetlere yol açmayacak şekilde giderilmesi ve ücretliler
üzerindeki vergi, sigorta primi ve işsizlik primi kesintisi (sadece işçi
ücretlerinden kesilen) gibi mali yüklerin azaltılarak istihdam üzerindeki
maliyetlerin düşürülmesiyle kayıtlı olarak çalışma teşvik edilmelidir.
İşveren açısından da, kayıtlı işçi çalıştırmanın
teşvik edilmesi için sigorta prim oranlarının düşürülmesi, kıdem ve ihbar
tazminatları yükünün hafifletilmesi gerekir.
Sigorta primine esas olan taban ücretin
asgari ücretin brüt tutarından fazla olması nedeniyle işverenler üzerinde ek
bir mali yük söz konusudur.
Bu mali yükün ortadan kaldırılabilmesi için
ya asgari ücretin sigorta primine esas taban ücret seviyesine yükseltilmesi ya
da sigorta primine esas taban ücretin asgari ücret seviyesine düşürülmesi
gerekir.
En az geçim indirimi müessesesi tekrar
uygulamaya konularak kişilerin kendilerinin ve ailelerinin geçimlerini
sağlayacak asgari gelirlerinin vergi dışı kalması sağlanmalıdır.
En az geçim indirimi müessesesi sayesinde
ücretlinin eline daha fazla para geçecek dolayısıyla kayıtsız şekilde ek işler
yapması da önlenmiş olacaktır.
Vergi denetimlerinin daha etkin hale
getirilmesiyle mükelleflerin beyanlarının sürekli denetim altında
bulundurulması, gerek vergiden kaçınma gerekse vergi kaçırma güdüsü gibi
vergiye karşı dirençleri zamanla azaltacaktır.
Denetim sonucunda ortaya çıkacak vergi
suçlarına uygulanacak vergi cezaları arttırılarak caydırıcılık özelliğine
kavuşturulmalı ve buna ilaveten hapis cezaları, para cezalarına çevrilemez ve
ertelenemez hale getirilmelidir.
Vergi cezalarının caydırıcılık gücünü azaltan
uzlaşma müessesesi tamamen kaldırılmalıdır.
Vergi cezalarının caydırıcılık gücünü
arttırmak için, vergisini zamanında ödemeyen mükelleflere uygulanacak gecikme
zammı ve faizleri de arttırılmalıdır.
Vergi aflarına sık sık başvurulmamalıdır.
Çünkü, bu aflar dürüst ve dürüst olmayan
mükellefler arasında adaletsizliklere neden olmakta ve dolayısıyla vergi
kaçakçılığını teşvik etmektedir.
Ekonomide işgücünün eğitilerek
uzmanlaşmasının sağlanması ve böylece niteliksiz işgücünün azaltılması yoluyla
kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınması sağlanabilir.
Türkiye’de küçük ve orta büyüklükteki
işletmelerin toplam istihdam içindeki payı yüksek olması nedeniyle, bu
işletmelerde çalışanların uzmanlaşmasına yönelik tedbirler alınarak bunların
kayıt altına alınmaları sağlanabilir.
Ekonomik faaliyetlerin kayıt altına
alınabilmesi için idari düzenlemelerin yanında devletin saygınlığının da
kazandırılması gerekir.
Bunun için, devletin saygınlığını ortadan
kaldıran rüşvet, yolsuzluk ve kayırmacılık gibi olayların üzerine ciddiyetle
gidilmeli ve mükelleflere, ödedikleri vergilerin kendilerine yol, köprü, okul
ve hastane olarak tekrar döneceğine inandırılmalıdır.
Kamu harcamalarının yerinde ve verimli
alanlara yapılması vergi ödeyenlerin devlete karşı saygınlığını ve bağlılığını
arttırır.
Dolayısıyla mükelleflerin vergi ahlakı ve
bilinci artmış olur.
Mükelleflerin vergi bilinci ve ahlakının
artırılması kayıt dışı ekonominin küçültülmesine katkı sağlayacaktır.
Kayıt dışı ekonomi genel olarak, gerçekleşmiş
iktisadi faaliyetlerin kayıt altına alınamamasını ifade eder.
Tarım ve hizmet sektörlerinin izlenmesi ve
denetlenmesinin zor olması nedeniyle kayıt dışı faaliyetler genellikle bu
sektörlerde yoğunlaşmıştır.
Kayıt dışı ekonomiyi ortaya çıkaran unsurlar
ortadan kaldırılabildiği takdirde kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmış olur.
Öncelikle, kayıt dışı ekonomiye neden olan
enflasyonun düşürülmesine yönelik iktisadi ve mali politikalar uygulanmalıdır.
Kamu harcamalarının yerinde ve verimli
alanlara yapılarak mükelleflerin vergi ahlakı ve bilincinin geliştirilmesi
gerekir.
Ekonomide kayıtlı faaliyetlerin arttırılması
için sadece yasal ve idari düzenlemelerle yetinilmemeli, bunun meşruluk temelleri
de yaratılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, en iyi vergi kanunları
getirilse ve en iyi şekilde uygulansa da, toplumda vergi bilinci ve ahlakı
geliştirilmediği sürece bu düzenlemelerden beklenen sonuçlar
gerçekleşmeyecektir.
https://www.tbb.org.tr/Dosyalar/Arastirma_ve_Raporlar/Kayitdisi_Haziran2002.doc
. Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI,
TÜRKÜM DİYENE
. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...
-
Yok Saymak ??? § Gazi Mustafa Kemal Atatürk' ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde onu anmak, saygıda bulunmak her bir Türk iç...
-
. Atatürk'ün Türkİye İktisat Kongresİ Konuşması - Türkiye İktisat Kongresi Açış Söylevi 17 ŞUBAT 1923 ...
-
. Yurt Sever Yurttaşlık · Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda " etken " görev üstlenmiş olan ve " ...