28 Kasım 2024 Perşembe

YURTSEVER ve ATATÜRKÇÜ

 . YURTSEVER  ve ATATÜRKÇÜ OLABİLMEK

.  HER ÖNÜNE GELEN ŞEYE ÖNEM VEREN, İLGİ DUYAN SAYGI DEĞER HALKIMIZ VE ONLARIN OKUMUŞ, ÇOK BİLENLERİ, PARTİLER VE ÖRGÜTLER KURANLARI BAZI ŞEYLERİ "BOŞ VERİP"

GEÇEBİLİRLER.

.  AMA ASLINDA EN ÖNEMLİ VE DE TEMEL OLAN KONULARA, BİLGİLERE ULAŞMALARI, OKUYUP, KAVRAMALARI GEREKİR Kİ BİLİNÇ SAHİBİ YURT SEVER OLABİLSİNLER.

.  ELLERİNDE VAR OLAN VATANI, TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİ YİTİRMESİNLER.

.  ETNİK, DİNSEL, SOL, SAĞ, LİBERAL... BAKIŞ AÇILARINA SAHİP OLANLARIN ORTAYA ÇIKIŞLARININ ve TARTIŞMA YARATMAK İSTEMELERİNİN GERÇEK NEDENLERİ VATAN ve MİLLET ÖZELLİKLERİMİZİ "YOK ETMEK" İSTEDİKLERİ İÇİNDİR.

.  TÜRK HALKI KENDİSİNİ, DEVLETİNİ, TARİHİNİ, ULUSAL DEĞERLERİNİ... BİLİR, BİLMEK ZORUNDADIR.

.  GERİCİ VE EMPERYALİST, BÖLÜNMECİ AKIMLARA, DİN DEVLETİ İSTEMLERİNE, AYRIMCI ve BÖLÜNMECİ PARTİLERE ve KİŞİLERE ASLA İZİN VERMEYİNİZ!

.  SAĞ DUYULU VE UYANIK OLMAK VE CUMHURİYETİN TÜM KAZANIMLARINA SAHİP ÇIKMAK, BİLİNÇLİ VE ÇALIŞKAN OLMAK GEREKİR.

.  KÜRESEL EGEMEN GÜÇLERE, ONLARIN ÜLKEDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİNE ve HAİNLERE, ÇIKARCILARA NE KAPILINIZ, NE DE ONLARIN YÜKSELMESİNE İZİN VERİNİZ.

.  "TÜRKİYE" DÜNYA ÜZERİNDEKİ KONUMU, YER ALTI VE YER ÜSTÜ HER TÜRLÜ VARLIĞI, TOPRAĞI VE İNSANLARI İLE ÇAĞDAŞ, KALKINMIŞ ve UYGAR BİR REFAH TOPLUMU OLMAK HAKKINA SAHİPTİR.

.  BİZİ BU YOLDAN ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIKTAN KOPARIP, PARÇALAMAK İSTEYENLERE ASLA KAPILMAYINIZ VE İZİN VERMEYİNİZ.

.  ÇAĞDAŞ, BİLİMSEL, YURTSEVER DÜŞÜNCE ve BİLİNÇTEN, GÜZEL AHLAKLI OLMAKTAN ASLA UZAKLAŞMAYINIZ.

.  DEVLETİN "KURULUŞ" İLKELERİNE, ATATÜRK'ÜN GÖSTERDİĞİ HEDEFLERE VE ONUN FİKİRLERİNE , İLKELERİNE KARŞI ÇIKMAK ve "TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ"ni DEĞİŞTİRMEK İSTEYEN

"KARŞI DEVRİMCİLERE" FIRSAT VE İZİN VERMEYİNİZ, MÜCADELEDEN KAÇMAYINIZ.

 .  GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK "BU VATAN VE MİLLET" İÇİN EN DOĞRU VE YARARLI OLANLARI, TEMEL DEĞERLERİ VE HEDEFLERİ GÖSTERMİŞTİR.

.  BİZE DÜŞEN BUNLARI İYİ KAVRAMAK VE UYGULAMAKTIR.

.  KURTULUŞUMUZ BU YOLDADIR.

.  NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE… (Diyebilene..)

.  "BU ÜLKENİN BİR BİREYİYİM" DEYİP, HAKKINI VERİP, GURUR DUYABİLENE NE MUTLU!

.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.11.27, MŞ.


25 Kasım 2024 Pazartesi

Laiklik Nedir?

 .  Laiklik Nedir ve Laiklik Karşıtlığının Cezası Var mı?

A - Laiklik Nedir?     .

. Laiklik, kısaca dinin devlet işlerinden ayrılması ve devletin tüm inançlara eşit uzaklıkta durması anlamına gelir.

. Laik bir devlet, yurttaşlarının "dinsel inançlarına karışmaz".

. Laik bir devlet, "dinsel bir ideolojiyi" resmi ideoloji olarak benimsemez.

. Laik bir devlette, dini kurumlar devlet işlerine alet edilmez.

B - Laikliğin Temel İlkeleri:

1-Dini özgürlük: Herkes kendi inancına göre yaşama özgürlüğüne sahiptir.

2-Vicdan özgürlüğü: İnanç veya inançsızlık konusunda özgür olma hakkı vardır.

3-Devletin tarafsızlığı: Devlet, herhangi bir dine veya dinsizliğe karşı tutum almaz.

4-Din ve devlet işlerinin ayrımı: Dinsel kurallar, devlet yönetiminde esas alınmaz.

C - Laiklik Karşıtlığının Cezası Var mı?

.  "Laiklik karşıtlığının" cezası olur mu?

.  Ülkeden ülkeye ve ilgili yasal düzenlemelere göre değişebilir.

.  Genel olarak, laiklik karşıtlığı, bazı suçlara yol açabilir.

Ç - Türkiye'de Laiklik Karşıtlığının Cezası Nedir?

.  Türkiye Cumhuriyeti, Anayasası ile laik bir devlet olarak tanımlanmıştır.

.  Laiklik, değiştirilemez bir ilkedir: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın değiştirilemez maddeleri arasında yer alır.

.  Türkiye Cumhuriyeti, laik bir devlettir ve "Anayasası laiklik ilkesini" açıkça "güvence" altına alır.

.  Bu, devletin din işlerine karışmayacağı, dinlerin eşit haklara sahip olacağı ve vatandaşların vicdan özgürlüğünün tam olarak güvence altında olacağı anlamına gelir.

.  Laiklik karşıtlığı ise, bu temel ilkeye aykırı düşen, din ve devlet işlerini karıştırmaya yönelik her türlü düşünce, söylem veya eylemdir.

.  Laiklik karşıtlığının cezası, sadece yasal yaptırımlarla sınırlı değildir.

.  Toplumsal tepki ve dışlanma da önemli bir sonuçtur.

.  Laiklik, demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir ve herkesin bu ilkeye saygı göstermesi beklenir.

.  Laiklik karşıtlığının cezai sonuçları, işlenen fiilin niteliğine göre Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) farklı maddelerle düzenlenmiştir.

D - "Laiklik Karşıtlığı" Genel olarak, Şu "Suçlara" Yol Açabilir:

1-Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma: Devletin "Laik düzeni"ni yıkmaya yönelik faaliyetlerde bulunmak.

2-Ayrımcılık: Dinsel inançlara göre ayrımcılık yapmak (örneğin, iş hayatında veya eğitimde).

3-Nefret suçu: Dini inançlara dayalı olarak nefret söylemi yaymak, aşağılama veya şiddet eylemlerine teşvik etmek, tahrik etmek. (TCK md. 216)

4-Halkı kin ve düşmanlığa tahrik: Din veya mezhep farklılıklarını kullanarak halkı birbirine düşman etmek. (TCK md. 215)

5-Anayasayı ihlal: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda belirtilen laiklik ilkesini ortadan kaldırmaya veya bu ilkenin uygulanmasını engellemeye teşebbüs etmek. (TCK md. 309)

6-Kamu görevlisi tarafından suç işlenmesi: Bir kamu görevlisinin görevini kullanarak laiklik ilkesini ihlal etmesi. (TCK'nın ilgili maddeleri)

.  Bu suçların cezaları, suçun ağırlığına, işleniş şekline ve sonuçlarına göre değişmekle birlikte, hapis cezası, para cezası veya her ikisi birden şeklinde olabilir.

.  Türkiye'de laiklik karşıtlığı, yukarıda belirtilen suçlara yol açabileceği gibi, Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle de yargılanabilir.

.  Bu sorunun yanıtını bir "hukukçu", bir avukat çok daha güvenilir olarak verebilir.

E - Sonuç:

.  Laiklik, "demokratik" bir toplumun "olmazsa olmazı"dır:

.  Laiklik, farklı inançlara sahip insanların bir arada huzur içinde yaşaması için gereklidir.

.  Laiklik, sadece bir yasak değil, aynı zamanda bir özgürlüktür:

.  Herkes kendi inancına göre yaşama özgürlüğüne sahiptir.

.  Ancak bu özgürlük, başkalarının hak ve özgürlüklerini kısıtlamamalıdır.

.  Türkiye'de laiklik karşıtlığı "yasal" olarak "cezalandırılır".

.  Laiklik karşıtlığının cezası, yasal düzenlemeler ve işlenen suçun niteliğine göre belirlenir.

.  Her bireyin laiklik ilkesine saygı göstermesi ve bu ilkeyi korumak için çaba göstermesi gerekmektedir.

.  Laik sadece bir yasal düzenleme değil, aynı zamanda "demokratik" bir toplumun "olmazsa olmaz" bir değeridir, temel taşıdır ve unutulmamalıdır.

F - Sorumluluk reddi beyanı: (Disclaimer):

. Bu bilgi bir genel tanıtım amaçlıdır.

. Hukuki bir öneri olarak değerlendirilmemelidir.

.   (Araştırma, inceleme, değerlendirme, yazı)

.............. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 25.11.2024, MŞ.  ..............................................


24 Kasım 2024 Pazar

Atatürk'ün Eğitim Anlayışı

 .  Atatürk'ün Eğitim Anlayışı:

.    Modern ve Milli Bir "Vizyon"

. Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu değil, aynı zamanda modern Türkiye'nin eğitim sisteminin mimarıdır.

. Atatürk'ün eğitim anlayışı, çağdaş bir toplum kurmak hedefiyle şekillenmiş, "milliyetçilik, laiklik ve bilimsellik, uygarlık" ilkelerine dayanmaktadır.

A - Atatürk'ün Eğitim Anlayışının Temel İlkeleri:

Milli Eğitim: Atatürk, eğitimin milli kimliği güçlendirmek için en önemli araçlardan biri olduğuna inanıyordu. Bu nedenle, eğitim sisteminin Türk milletinin ihtiyaçlarına ve özelliklerine uygun hale getirilmesi gerektiğini savunuyordu.

Laiklik: Eğitimin din ve devlet işlerinden ayrılması, Atatürk'ün eğitim anlayışının temel taşlarından biriydi. Böylece, her bireyin vicdan özgürlüğüne saygı gösterilirken, bilimsel bir bakış açısının gelişmesi hedefleniyordu.

Bilimsellik: Atatürk, eğitimin temelinde bilimin yer alması gerektiğini vurguluyordu.

Bilimsel düşüncenin gelişmesi, toplumun ilerlemesi için şarttı.

Halk Eğitimi: Atatürk, eğitimin sadece gençlere değil, tüm halka ulaşması gerektiğini savunuyordu.

Bu nedenle, halk eğitim kursları ve okuryazarlık çalışmalarına büyük önem veriyordu.

Kadın-Erkek Eşitliği: Atatürk, kadınların eğitime erişimini sağlamak için büyük çaba sarf etti.

Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, toplumun gelişimine önemli katkı sağlayacağını düşünüyordu.

Uygulamalı Eğitim: Atatürk, teorik bilginin yanı sıra uygulamalı eğitimin de önemini vurguluyordu.

Bu sayede, öğrencilerin öğrendiklerini hayata geçirmeleri ve üretken bireyler haline gelmeleri amaçlanıyordu.

Disiplin: Atatürk, eğitimin disiplinli bir ortamda yürütülmesi gerektiğini savunuyordu.

Disiplinin, öğrencilerin başarılı olmaları ve topluma faydalı bireyler olarak yetişmeleri için gerekli olduğunu düşünüyordu.

B - Atatürk'ün Eğitim Anlayışının Türkiye'ye Katkıları:

Okuryazarlık Oranının Artması: Atatürk'ün eğitim reformları sayesinde, Türkiye'de "okuma-yazma" oranı hızla arttı.

Kadınların Toplumsal Yaşama Katılımı: Kadınların eğitime erişimi sağlanarak, toplum yaşamına katılımları artırıldı.

Modern Bir Eğitim Sisteminin Kurulması: Türkiye, Atatürk'ün sayesinde çağdaş bir eğitim sistemine kavuştu.

Bilimsel Düşüncenin Yaygınlaşması: Bilimsel düşüncenin teşvik edilmesiyle, toplumda bilimsel bir bakış açısı gelişmeye başladı.

Milli Birlik ve Beraberliğin Güçlenmesi: Eğitimin milli birlik ve beraberliği güçlendirmedeki rolüne inanarak, bu yönde çalışmalar yaptı.

C -Özetle:

Atatürk'ün eğitim anlayışı, Türkiye'nin modernleşmesinde ve gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Atatürk'ün eğitimle ilgili düşünceleri, günümüzde de eğitim sistemimizin temelini oluşturmaktadır. Zor geçirilen bir dönemde ise onun ilke ve görüşlerine dönüp, yolunda çalışmak ve kalkınmış, uygar ülkeler yolunda ilerlememiz gerekmektedir.

Son yıllarda her konuda ve türde öğretim sistemi büyük sıkıntılar göstermektedir.

Eğitimde "birlik" uygulanmaz olmuştur.

Devlet okullarını donanımında eskimeler, bakımsızlıklar gözlenmektedir.

Parası olanlar için her yerde çok sayıda özel okullar açılmıştır.

Eğitim öğretim düzeninin yeniden çağdaş ve ulusal olabilmesi için her şeyden önce Atatürk ilkeleri ve gösterdiği hedefler öne çıkmalı ve izlenmelidir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 24.11.2024, MŞ.


17 Kasım 2024 Pazar

Türk Subayı

.    Türk Subayı      :

.     Mustafa Kemal Atatürk’ün 31 Temmuz 1920 tarihinde, Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara hitaben yaptığı konuşmadan:

-   “Millet bağımsızlığının korunmasını ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.

Milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.”
“Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır.

Kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar.

Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler.”
“Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir
vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.”
“Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır.

Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur.”
“Milletimiz, ordusundan yoksun bırakılma girişimiyle karşı karşıyadır.”

.    Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır.

Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.

Kuvvet ordudur.

Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdani imanıdır.

 .  İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler.

Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar.

Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar.

Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler.

Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler.

Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.

Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu.

Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır.

Buna da teşebbüs ettiler.

Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.

Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

Ordu ise arkadaşlar, ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur.

.  Malum bir askeri hakikat, felsefi hakikattir; “ordunun ruhu subaylardadır”.

   O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir.

Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler.

İşte subayların yüce olan vazifesi budur.

.   Allah göstermesin, milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.

Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde, birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler.

.  Şahsi ve hususi hayatları itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler.

Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler.

Onları aşağılar ve hor görürler.

Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmamış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz.

Onun yaşamak için bir çaresi vardır:

Şerefini korumak!

Hâlbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır.

.  Dolayısıyla subay için “ya istiklal, ya ölüm” vardır.

.   Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!
.            (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 9.cilt)

https://tarihtendersler.com/turk-milletine-taarruz-eden-dusman-once-turk-subayini-asagilamak-ister/


12 Kasım 2024 Salı

Atatürk'ün Getirdiği Devrimler

  Atatürk'ün Getirdiği Devrimler ve Yenilikler

.   Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olarak, ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak için kapsamlı reformlar (DEVRİMLER) gerçekleştirmiştir.

.   Bu DEVRİMLER, siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel alanlarda köklü değişiklikler yaratmıştır.

.   Atatürk devrimlerinin bazı temel başlıkları:

Siyasi Devrimler

Sultana ve halifeliğin kaldırılması: 

Osmanlı İmparatorluğu'nun sembolü olan bu kurumların kaldırılmasıyla, yeni bir devletin temelleri atılmıştır.

Cumhuriyetin ilanı: 

29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin ilan edilmesiyle, ülke yönetiminde halkın egemenliği ilkesi kabul edilmiştir.

Tek partili dönem: 

Cumhuriyetin ilk yıllarında tek partili bir sistem benimsenmiş, ancak daha sonra çok partili sisteme geçiş için adımlar atılmıştır.

Toplumsal Devrimler

Kadın haklarının genişletilmesi: 

Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış, aile hukukunda önemli değişiklikler yapılmış ve kadınların sosyal hayata katılımı teşvik edilmiştir.

Kılık kıyafet reformu: 

Batılı anlamda modern kıyafetlerin benimsenmesi, toplumun çağdaşlaşmasına katkı sağlamıştır.

Tekke ve zaviyelerin kapatılması: 

Toplumsal hayatı etkileyen ve modernleşmeye engel olan bu kurumların kapatılmasıyla, eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapılmıştır.

Soyadı kanunu: 

Her vatandaşın bir soyadı almasıyla, modern bir devlet yapısına geçişin önemli bir adımı atılmıştır.

Ekonomik Devrimler

Devletçilik ilkesi: 

Ekonomide devletin etkin rol oynaması, sanayileşme ve kalkınma hedeflenmiştir.

Tarım ve sanayi politikaları: 

Tarımın modernize edilmesi ve sanayinin geliştirilmesi için çeşitli reformlar yapılmıştır.

Kültürel Devrimler

Yeni Türk alfabesi:

Latin alfabesine geçişle, okur-yazarlık oranının artırılması ve kültürel hayatın canlandırılması amaçlanmıştır.

Eğitim sisteminin yenilenmesi:

Eğitimde laiklik ve bilimsellik ilkeleri benimsenmiş, okulların sayısı artırılmış ve eğitim imkanları genişletilmiştir.

Dil ve tarih araştırmaları:

Türk dilinin ve tarihinin incelenmesi için kurumlar kurulmuş, milli birlik ve beraberlik duygusu güçlendirilmiştir.

Atatürk'ün devrimlerinin önemi:

Bağımsız ve modern bir Türkiye:

.  Türkiye, Atatürk'ün sayesinde bağımsızlığını kazanmış ve çağdaş dünyanın bir parçası haline gelmiştir.

Halkın egemenliği:

.  Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleriyle yönetilen bir devlet kurulmuştur.

Toplumsal dönüşüm:

.  Toplumun tüm kesimlerinin hayatında köklü değişiklikler yaşanmış, kadınlar ve gençler daha aktif bir rol oynamaya başlamıştır.

Batılılaşma ve kalkınma:

.  Türkiye, Batılı ülkelerle entegre olmak ve ekonomik olarak gelişmek için önemli adımlar atmıştır.

Sonuç olarak,

.   Atatürk'ün devrimleri, Türkiye'nin bugünlere gelmesinde en önemli dönüm noktalarından biridir.

.   Onun sayesinde Türkiye, "çağdaş bir devlet" olma yolunda büyük adımlar atmış ve gelecek nesillere güçlü bir miras bırakmıştır.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.11.10, MŞ

. ********(Araştırma, değerlendirme ve yazı)********************

 

10 Kasım 2024 Pazar

DÜNYAYI AĞLATAN LİDER

 .   TÜM DÜNYAYI AĞLATAN LİDER

.   Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938 tarihinde vefatı, sadece Türkiye'de değil çok sayıda dünya ülkesinde hüzün ve gözyaşıyla karşılandı.
.   Dost ülkelerde bayraklar yarıya indi, ulusal yaslar ilan edildi ve hatta okullar tatil edildi.
.   İşte dünya basınına damga vuran acı ve duygu yüklü manşetler...
Alman basını:

- "Atatürk, Türkiye’yi tek düşmanı kalmamış şekilde bırakmıştır.

Bu, zamanımızın hiçbir devlet liderinin başaramadığı bir şeydir."
Amerika'nın önde gelen gazetelerinden The New York Times:

- "Bir savaş kahramanı olan Atatürk, yükselen bir ulus yarattı."
İngiliz gazetesi Financial Times:

- "Kemal Atatürk: Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu"
Fransız gazetesi Le Figaro:

- “Doğu’nun ışıklarına çelik grisi gözlerini kapatan ne mucizevi bir adamdı”
The Hindustan Times:

- "Modern Türkiye'nin kurucusu vefat etti"
















7 Kasım 2024 Perşembe

10 Kasımda Görevimiz

.     10 Kasımda Görevimiz
Her "10 Kasım"da Atatürk’ü anmak, anlamak ve onun önderliğini en akılıcı yönleriyle kabul edebilmektir.
"Atatürk'ün İzinden Yürümek" diye tanımlayacağımız bu görüş ve öğreti aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna gidilen yolda ve kuruluş ilkelerinin tümünde, devrimlerde, çağdaşlaşma örneklerinde kendisini göstermiştir.
Tüm dünyaya örnek olan "Türk Kurtuluş Savaşı" ve yeni "Türkiye Cumhuriyeti" onun "önderliğinde" ve "gösterdiği hedefler" doğrultusunda gerçekleşmiştir.
Büyük mücadeleler, savaşlar ve çağdaşlaşma, kalkınma ve uygarlaşma… yolunda gösterdiği önderlikler ve hiç durmadan gösterdiği emek ve çabalar onun bir insan olarak yorulmasına, hastalanmasına yol açtı.
Atatürk’ün sağlık durumu 1938 başlarında iyice bozulmaya başlamıştı ve kendisine siroz teşhisi konmuştu.
Ne yazık ki giderek kötüleşen sağlığı için gösterilen tedaviler başarılı olamadı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 09.05’te İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’nda 57 yaşında hayata gözlerini yumdu.
O günlerin genç Türkiye Cumhuriyeti, kurucu önderini kaybetti.
Türkiye’de ulusal yas ilan edildi. Atatürk’ün naaşı büyük bir törenle Ankara’ya uğurlandı; 21 Kasım 1938 günü Ankara’da yapılan büyük bir törenle de Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine kondu. Atatürk kendisi için yaptırılan Anıtkabir’deki ebedi istirahatgâhında 15 yıl sonra, 10 Kasım 1953’te toprağa verildi.
Bugün 10 KASIM, Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı, kahramanı ve önderi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümüdür ve "ulusal yas" günümüzdür.
Kasım 1938’de yaşamını yitiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına her yıl 10 Kasım’da çeşitli etkinlikler düzenlenir; ulu önder sevgi, saygı ve özlemle anılır.
Her 10 Kasım günü saat 09'u 5 geçe  Türkiye genelinde herkes sirenlerin çalmasıyla birlikte bulunduğu yerde 2 dakikalık saygı duruşuna geçer.
Kentlerde insanlar arabalarından inerek saygı duruşuna katılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önündeki bayraklar dışında, Türkiye’deki tüm resmi binalardaki bayraklar yarıya indirilir.
Ankara’da Anıtkabir’de bir resmi tören yapılır.
Birçok devlet kurumu ve üniversite anma töreni yapar.
Devlet kurumlarının yanı sıra, sivil toplum örgütleri de tören, gösteri ya da yürüyüş gibi etkinlikler düzenler.
Okullarda törenler düzenlenir.
Ülkenin her yanında binlerce kişi, Atatürk’ü anmak için Anıtkabir’i ziyaret eder.
Bu hafta "Atatürk Haftası"dır.
Tüm ülkede Mustafa Kemal Atatürk anılır.
Onun yaşamı, ilkeleri ve devrimleri anlatılır.
Atatürk ile ilgili filmler gösterilir, seminerler ve konferanslar, sergiler düzenlenir.
Atatürk’ün mirasını yaşatmak ve fikirlerini yaymak için önemli bir adımdır.
Atatürk’ün mirası Türkiye’nin temel değerlerinin ve ulusal birliğin en önemli temelidir.
Atatürk, Türk milletinin özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadele etmiş bir liderdir. 
Atatürk, Türkiye’yi çağdaşlaşma yolunda ilerletirken "bilimsel düşünce, özgürlük, eşitlik, laiklik, milliyetçilik, egemenlik, bağımsızlık, halkçılık" gibi temel ilkeleri göstermiştir.
"Kurtuluş Savaşı’nın Başkomutanı" ve "Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu", büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 86. yıl dönümünde rahmet, şükran ve minnetle anıyoruz.
Bu "anma haftası" dolayısı ile bizler, Türkler, Türk milleti olarak özellikle bugünkü dünya gerçekleri içerisinde ülkemizi, Kurtuluş Savaşını ve verilen mücadeleleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve ilkelerimizi, Atatürk devrimlerini… "çağdaşlaşma ve uygarlaşma yolundaki hedeflerimizi" bir kez daha yeniden anlamalı ve kavramalıyız.
Atatürk’ün izinden yürüyenler, yurtseverliği, demokrasiyi ve insan haklarını, parlamenter hukuk devletini savunarak Türkiye’nin gelişimine katkıda bulunmayı hedeflerler.
Bilinçli her bir yurtsever üniter devlete, ulusal birliğe vurgu yaparak, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde olmasını sağlamayı amaçlar. 
Tarihin yetiştirdiği en büyük önder olan Atatürk, 57 yıllık yaşamı boyunca "aydınlığın" simgesi olmuş ve üstün nitelikleri ile yaşadığı çağa damgasını vurmuştur.
Eşsiz dehası sayesinde başarı ile çıktığımız "Kurtuluş" mücadelesinden sonra bizlere aydınlık yarınlar armağan etmiş ve çağdaşlığa uzanan yolda önderimiz olmuştur.
Tüm bu durumdan dolayıdır ki özellikle şu an içinde bulunduğumuz "sosyal, ekonomik ve siyasi" sorunları ve nedenlerini, çözüm yollarını incelemeli, araştırmalı ve bunları Atatürkçü görüş ve bilinç ile yapmalıyız.
 Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.” sözü ile geleceğe ışık tutan Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamak ve cumhuriyetini korumak ve ileriye götürmek bizim en büyük hedefimiz ve amacımız olmalıdır.
.    Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 10 KASIM 2024

.       “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır.”
.        Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...