3 Ağustos 2025 Pazar

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

Bu sözden neler anlamalıyız?

"Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e ait, derin anlamlar taşıyan bir ifadedir.

Bu sözü anlamak için hem tarihsel bağlamına hem de içerdiği “temel fikirlere” bakmak gerekir.

Sözün Anlamı ve İçerdiği Fikirler

Bu söz, genellikle ırkçı bir söylem olarak yanlış yorumlanabilse de, aslında ulusal birliği ve vatandaşlık bilincini vurgulayan kapsayıcı bir ifadedir.

Sözün temel anlamı şunlardır:

-Yurttaşlık Bilinci:

Atatürk, bu sözle etnik kökeni ne olursa olsun, kendini Türk milletinin bir ferdi olarak hisseden, bu devlete ve millete bağlılık duyan herkesi kasteder.

Burada "Türk olmak," bir ırkın mensubu olmaktan ziyade, ortak bir kültürü, tarihi ve vatan sevgisini paylaşan bir topluluğun parçası olmak anlamına gelir.

Dolayısıyla, farklı etnik kökenlerden gelen yurttaşları kapsayan, birleştirici bir milliyetçilik anlayışını yansıtır.

-Onur ve Mutluluk Duygusu:

"Ne mutlu" ifadesi, Türk milletinin bir parçası olmanın getirdiği onur, gurur ve mutluluğu ifade eder.

Bu, ülkenin geçmişteki başarılarından ve gelecekteki hedeflerinden duyulan ortak bir gururu simgeler.

-Birlik ve Beraberlik:

Söz, Türkiye'de yaşayan tüm insanların ortak bir kimlik etrafında birleşerek güçlü bir millet oluşturması fikrini pekiştirir.

Bu, farklılıkları bir kenara bırakıp ortak hedeflere odaklanma çağrısıdır.

Bu Sözden Neler Anlamalıyız?

Bu ifadeden çıkarmamız gereken en önemli dersler şunlardır:

-Kapsayıcı Bir Ulus Anlayışı:

"Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, dar ve dışlayıcı bir milliyetçilik anlayışını değil, vatandaşlık temeline dayanan, kapsayıcı ve birleştirici bir ulus anlayışını ifade eder.

Bu, kendisini bu milletin bir parçası olarak gören herkese açık bir çağrıdır.

-Sorumluluk ve Sadakat:

Bu söz, sadece bir aidiyet beyanı değil, aynı zamanda bu millete ve devlete karşı duyulan sorumluluk ve sadakati de içerir.

Yurttaş olmanın getirdiği hakların yanı sıra, ülkesine karşı görevlerini yerine getirme bilincini de vurgular.

-Modern Bir Ulus İnşası:

Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu'nun çok uluslu yapısından modern bir ulus devlete geçiş sürecinde, tüm vatandaşları ortak bir çatı altında toplamayı hedeflemiştir.

Bu söz, bu “modern ulus” inşasının temel taşlarından biridir.

Özetle, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, etnik kökene bakılmaksızın, ortak bir vatan ve gelecek idealine bağlılık duyan tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak kimliğini vurgulayan, onur verici ve birleştirici bir ifadedir.

Millet, aynı ulusal kültüre bağlı insanların meydana getirdiği sosyal topluluk, dil, kültür ve ülkü birliği ile birlikte bağlı olan insanların oluşturduğu sosyal varlıktır.

“Türklerin övünülecek tarihleri vardır. Ancak tarih bilirseniz o zaman “Ne Mutlu Türküm Diyene” sloganının mânâsı olur.” (Halil İnalcık)

’Ne Mutlu Türküm Diyene’’ sözleri, çok zor koşullarda “Millî Mücadele”yi veren ve Kurtuluş Savaşını yapan cumhuriyet kuşağını kutlamak amacıyla ve geleceğe daha da güvenle bakılması için söylenmiş sözlerdir.

Millî birlik ve beraberliğin simgesidir.

Ayrışma ve kutuplaşmanın ise tam bir panzehiridir.

Bu sözlerden bir ırkın bir başka ırkı ezmesi veya tahakkümü altına alması anlamı “asla çıkarılamaz”, çıkarılmamalıdır. 

Böyle bir anlam çıkarılmasına da izin verilmemelidir; bunu ırkçılık olarak anlamak isteyenler kendileri bölücülük yapmaktadır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘’Türk’’ kavramını, “ırk” anlamından çok sosyolojik bir gelişme olarak tanımlamıştır.

Bununla birlikte ’’Ne Mutlu Türküm Diyene’’ sözünün asıl amacı, milletleşme yani “uluslaşma gereğini” hatırlatmak ve ortaya koymaktır.

Bu sözler, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden doğan “yeni bir Türk Devletini” tüm dünyaya haykıran ve müjdeleyen sözlerdir.

Bu sözlerle  millet, yurt ve  yurttaşlık kavramlarının birleştirilmesi ve  bütünleştirilmesi hedeflenmiştir. Yüce Atatürk’ün Nutuk’ta da belirttiği gibi ”Asıl olan iç cephedir. İç cephe  bütün bir milletin oluşturduğu  cephedir.  Bir milleti temelinden sarsan, yok eden, yıkan ve tarih sahnesinden silen, iç cephenin çökmesidir.”

Bu nedenle  Türklerin bir millet olarak  tarih sahnesinde yer almasının temeli, ’’Ne Mutlu Türküm Diyene’’   sözleriyle atılmıştır.

Bu sözleri, esasında yeni kurulan T.C. Devletinin devamlılığı ve sonsuzluğa değin korunması için söylenmiş sözler olarak da anlamak ve değerlendirmek olasıdır.

’Türk Milleti’’ kavramı, Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut, Çeçen, Arap, Zaza, Süryani gibi bütün etnik topluluklar ile, Rum, Ermeni, Yahudi gibi “gayrı müslüm” azınlıkları kucaklayan bir kavramdır.

Bu çeşitli etnik topluluk ve azınlıkları birleştiren ortak bağ olan yurttaşlıktır. 

‘‘Ne Mutlu Türküm Diyene’’ sözleri bu bağlamda da değerlendirilmelidir. 

Burada düşünülmesi gereken şey, hiçbir ayırım yapmadan Türkiye’de ki tüm “etnik toplulukları” kucaklayan ‘’Yurttaşlık Bilincinin’’ geliştirilmesi ve bu bilincin yerleştirilmesi olmalıdır.

Bunun karşısında durmak isteyecek olanların ideolojik yapıları üzerinde dikkatlice durmak gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ulusal sınırları içerisinde bir “ulus devlet”, “bir üniter devlettir” ve asla bölünmelere ve ayrıştırıcılığa izin verilmemelidir.

Bugün çok iyi anlaşılmalıdır ki “global güç odakları”, emperyalizm Türkiye üzerinde her zamankinden çok daha yoğun planlar ve tuzaklar uygulamaktadır ve tüm yurtseverlerin, milletimizin buna karşı uyanık olması ve mücadele etmesi gerekir.

.  Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.08.03, G.
.  (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)
.       YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:

Atatürkçü Yurtsever

 . Atatürkçü yurtsever

“Çağdaş, uygar, yurtsever, Atatürkçü, ilerici” bireyler nasıl bir yaşama ve çalışma biçimi içinde olmalıdır, neler ile ilgilenmelidir?

Çağdaş, uygar, yurtsever ve Atatürkçü bireylerin yaşam ve çalışma biçimleri, Atatürk'ün ilke ve devrimleri (inkılapları), fikirleri doğrultusunda biçimlenir.

Bu yaşam biçimi; akıl ve bilimi rehber almayı, sürekli öğrenmeyi, topluma katkı sağlamayı ve yurt sevgisini temel alır.

Ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkarlarını, birlik ve bütünlüğünü korur.

Her türlü teröre ve terörden yana olana karşıdır.

Kendi özgür iradesine sahip, çıkar ve korur.

Global çıkar odaklarının girişimlerine ve onların tuzaklarına karşı uyanık olur.

Yaşam Biçimi ve Kişisel Gelişim

-Bilime ve Akla Öncelik Vermek:

Her türlü kararı ve inancı “bilimsel” veriler ve “mantık” süzgecinden geçirerek almak, dogmatik düşüncelerden uzak durmak gerekir.

Sürekli okumak, araştırmak ve “sorgulamak” bu yaşam biçiminin ayrılmaz bir parçasıdır.

-Sanata ve Kültüre Değer Vermek:

Sanat, bir toplumun ilerlemesinde ve bireylerin ruhsal gelişiminde önemli bir rol oynar.

Müzik, resim, tiyatro, yazın.. gibi alanlarla ilgilenmek ve kültürel etkinliklere katılmak, fikir dünyasını zenginleştirir ve yaratıcılığı artırır.

-Evrensel Değerleri Benimsemek:

İnsan haklarına, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve barışa saygı duymak, çağdaş bir bireyin olmazsa olmazıdır.

Kendi kültürünü, öz değerlerini koruyup, geliştirmelidir.

Evrensel değerleri ve çağdaş hukuku savunmak önemlidir.

-Spor Yapmak ve Sağlıklı Kalmak:

Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur ilkesi, sağlıklı bir yaşamın önemini vurgular.

Düzenli spor yapmak, bedensel ve zihinsel olarak zinde kalmaya yardımcı olur.

Çalışma Biçimi ve Toplumsal Katkı

-Eleştirel Düşünme ve Fikrini Beyan Etme:

Toplumsal sorunlara duyarlı olmak ve bu sorunlara çözüm önerileri getirmek için inceleme ve araştırmalarda bulunur, fikir edinir, kendisini ve halkını geliştirmek, aydınlatmak için emek ve çaba harcar.

Yapıcı eleştirilerle ve fikirlerle tartışmalara katılmak ister, toplumun daha iyiye gitmesi için bir sorumluluk taşır.

-Mesleki Yetkinlik ve Disiplin:

Seçilen meslekte en iyi olmaya çalışır “sürekli” eğitim alarak kendini geliştirmek ve işini severek, disiplinli bir şekilde yapmak ister.

Üretkenlik ve verimlilik, bireyin kendi gelişimine olduğu kadar, ülkenin kalkınmasına da katkı sağlar, diye düşünerek davranır.

-Topluma Hizmet Etmek:

Yalnızca kendi çıkarını düşünmek yerine, toplumun yararına olacak projelere dahil olmak, sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalışmak ve çevresine faydalı olmak ister; gayret gösterir; bunların yurtsever bir bireyin görevi olduğu bilincindedir.

-Adaletli ve Etik Olmak:

İş yaşamında ve toplumsal ilişkilerde dürüstlükten ve adaletten ayrılmamak, etik değerlere bağlı kalmak esastır, diye düşünür ve öyle davranır.

Haksızlıklara karşı durmak ve doğru olanı savunmak, çağdaş bir duruşun göstergesidir.

Özetle

Çağdaş ve Atatürkçü bir birey, yalnızca kendini geliştirmekle kalmayıp, aynı zamanda bu birikimi “toplumun iyiliği” için kullanan, sorgulayan, üreten ve yurduna yararlı olmaya çalışan kişidir.

Türkiye’nin her koşulu ve ilkesi ile, kurumu ile tam bir hukuk devleti olması gerektiğine inanır.

Bu bireylerin yaşam tarzı, Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözünün somut bir yansımasıdır.

Özellikle zamanını ve kişisel değerlerini topluma ve ülkesine yararlı olabilecek biçimde kullanır.

.   Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.08.02, G.
.  (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)
.       YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:

28 Temmuz 2025 Pazartesi

ATATÜRKÇÜ VE KEMALİST

 .   Atatürkçü ve Kemalİst Olmanın Temel Özellİklerİ  

.     Ben “Atatürkçüyüm”, ben “Kemalistim” diyenlerin hangi özellikleri olması gerekir?

"Ben Atatürkçüyüm, ben Kemalistim" diyen bir bireyin sahip olması gereken özellikler, Atatürk ilke ve devrimlerini özümsemiş ve bunları yaşamına yansıtmış olmakla yakından ilgilidir.

Bu ilkeler, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini oluşturan ve “çağdaş ve uygar bir ulus” olmamızda rehberlik eden değerlerdir.

Bu kapsamda bir Atatürkçü ve Kemalist'in sahip olması gereken temel özellikler şunlar olmalıdır.

-Akıl ve Bilimi Temel Almak:

Atatürkçülüğün en önemli özelliklerinden biri, dogmatik düşüncelerden uzak durarak, her alanda aklı ve bilimi rehber edinmektir.

Bir Kemalist, sorunlara bilimsel yöntemlerle yaklaşır, eleştirel düşünceye sahiptir ve hurafelere itibar etmez.

-Laiklik İlkesini Benimsemek:

Laiklik, din ve devlet işlerinin ayrılması, vicdan ve ibadet özgürlüğünün güvence altına alınmasıdır.

Atatürkçü bir birey, laikliği bir yaşam biçimi olarak benimser ve devlet yönetiminde dinin değil, hukukun üstünlüğüne inanır.

Herkesin inancına saygı duyar ancak dini değerlerin siyasete alet edilmesine karşı çıkar.

-Milliyetçilik Anlayışına Sahip Olmak:

Atatürk milliyetçiliği, ırkçı veya şovenist bir milliyetçilik değildir.

Kendi milletini sevmek, yüceltmek ve onun refahı için çalışmakla birlikte, diğer milletlere saygı duymayı ve dünya barışına katkıda bulunmayı içerir.

Ülkesinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, özgürlüğünü her şeyin üzerinde tutar.

-Halkçılık İlkesine Uymak:

Halkçılık, toplumda ayrıcalıkların olmaması, herkesin kanun önünde eşit olması ve devlet hizmetlerinden eşit şekilde yararlanmasıdır.

Bir Kemalist, sosyal adaleti önemser, halkın refahı için çalışır ve sınıf farklılıklarının azaltılmasına yönelik çaba gösterir.

-Cumhuriyetçiliği Savunmak:

Cumhuriyet, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmasıdır.

Atatürkçü bir birey, “demokratik değerlere” bağlıdır, seçme ve seçilme hakkının önemine inanır ve ulusal iradenin tecellisi olan cumhuriyeti tüm kurum ve kurallarıyla savunur.

-Devletçilik Anlayışını İçselleştirmek:

Devletçilik, özellikle o dönemin koşullarında, özel sektörün yetersiz kaldığı alanlarda devletin ekonomik kalkınmayı sağlamak amacıyla müdahalesini ifade eder.

Günümüz koşullarında ise bu, stratejik sektörlerde devletin düzenleyici ve denetleyici rolünü kabul etmek, milli kaynakların etkin kullanımına önem vermektir.

-Devrimcilik Ruhuna Sahip Olmak:

Devrimcilik (İnkılapçılık), çağın gereklerine göre “sürekli ilerlemeyi”, “değişimi ve yenilikleri” izlemeyi ifade eder.

Bir Kemalist, statik ve durağan düşüncelerden uzak durur, değişime ve gelişime açıktır, aklın ve bilimin ışığında yenilikçi çözümler üretmeye çalışır.

-Yurt Sevgisi ve Bağımsızlık İlkesi:

Atatürkçülüğün temelinde yatan en önemli duygulardan biri, yurduna duyduğu koşulsuz sevgidir.

Ülkesinin bağımsızlığını, birliğini ve bütünlüğünü korumak için her türlü fedakarlığa hazırdır.

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin “üniter yapısına” ve bir “ulus devlet” olması gerekliliğine bağlıdır.

Her türlü ayrımcılığa, bölünmeye ve terör örgütlerine karşı durur.

Her türlü küresel sömürüye ve emperyalist oyunlara karşı durur.

-İnsan Haklarına ve Hukukun Üstünlüğüne Saygı:

Atatürk, her zaman “insan haklarına” ve “hukukun üstünlüğüne” vurgu yapmıştır.

Bir Atatürkçü, demokratik sosyal hukuk devletinin gerekliliklerine inanır ve bireysel özgürlüklere saygı duyar.

ÖZETLE:

Bu özellikler, bir Atatürkçü ve Kemalist'in sadece sözde değil, özde taşıması gereken niteliklerdir.

Bu ilkeleri yaşamına yansıtan, ülkesi ve milleti için çalışan, çağdaş ve ilerici düşünen bireyler, gerçek anlamda Atatürkçü ve Kemalist kimliği taşır.

Bu özelliklerden hangilerini kendinizde görüyorsunuz veya hangilerini daha da geliştirmek istersiniz?

.  Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.07.29, G.
.  (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)
.       YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:

13 Temmuz 2025 Pazar

ATATÜRKÇÜLÜK

 Atatürkçülük, ATATÜRK İlke ve fİkİrlerİ devleti korumada ve savunmada ne denli etki yapar?

.  Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini ve temel değerlerini oluşturan bir düşünce sistemidir.

.  Bu sistem, "Atatürk İlke ve İnkılapları" aracılığıyla devletin korunması ve savunulmasında hayati bir rol oynar.

.  Her bir ilke ve fikir, Türkiye'nin üniter yapısını ve ulus devlet kimliğini güçlendirmeye yönelik önemli birer araçtır.

Devleti Korumadaki AtatürkçülüK Etkisi

.  Atatürk'ün devleti koruma ve savunma vizyonu, sadece askeri güçle sınırlı değildir; aynı zamanda siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutları da kapsar.

1-Cumhuriyetçilik:

Etkisi: Devletin yönetim şekli olan cumhuriyet, egemenliğin kayıtsız koşulsuz "millete ait" olduğu ilkesine dayanır.

Bu, demokratik meşruiyeti güçlendirir ve dış müdahalelere karşı "ulusal iradenin" bütünlüğünü korur.

Halkın kendi kendini yönetme hakkını güvence altına alarak, bir avuç azınlığın veya dış güçlerin ülkeye hakim olma girişimlerini "engeller".

2-Milliyetçilik:

Etkisi: Atatürk milliyetçiliği, birleştirici ve kucaklayıcı bir anlayışa sahiptir. Irkçı veya şovenist bir milliyetçilikten ziyade, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bağıyla tanımlanan ve ortak bir kültür, tarih ve gelecek idealini paylaşan bir ulus bilincini özendirir.

Bu, ülkenin içindeki "farklılıkları zenginlik" olarak görüp, ayrıştırıcı unsurların önüne geçer ve ulusal birliği pekiştirir.

Misak-ı Milli ruhu, tam bağımsızlık ilkesinin temelini oluşturur ve ülkenin sınırlarının korunmasında belirleyici bir rol oynar.

3-Halkçılık:

Etkisi: Halkçılık, eşitliği, adaleti ve sosyal devleti esas alır.

Toplumda hiçbir zümreye, sınıfa veya kişiye ayrıcalık tanınmaz.

Yasalar önünde herkes eşittir.

Bu ilke, sosyal adaleti sağlayarak toplumsal huzursuzlukları ve ayrışmaları önler, halkın devlete olan güvenini ve aidiyetini artırır.

Böylece iç tehditlerin oluşum zeminini ortadan kaldırır.

4-Laiklik:

Etkisi: Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, devletin "tüm inançlara eşit mesafede" durması ve bireylerin "vicdan özgürlüğünü güvence altına" alması demektir.

Bu ilke, dini siyasete alet etmeye çalışan "radikal veya ayrılıkçı" akımların önünü keser, toplumsal barışı ve farklı inanç gruplarının bir arada yaşamasını sağlar.

Laiklik, aynı zamanda bilim ve akılcılığın önünü açarak ülkenin çağdaşlaşmasına ve ilerlemesine zemin hazırlar.

5-Devletçilik:

Etkisi: Devletçilik, özellikle ekonomik kalkınmanın özel sektör tarafından yeterince karşılanamadığı dönemlerde devletin ekonomik hayata yön verici ve düzenleyici olarak katılmasıdır.

Bu ilke, ekonomik bağımsızlığı hedefler.

Güçlü bir ulusal ekonomi, dış güçlerin ülkeye ekonomik baskı yapmasını engeller ve devleti siyasi olarak daha bağımsız kılar.

Özellikle stratejik sektörlerde dışa bağımlılığın azaltılması, ülke savunması için kritik öneme sahiptir.

6-İnkılapçılık (Devrimcilik):

Etkisi: İnkılapçılık, statükoculuğa karşı çıkarak, çağdaşlaşmayı ve sürekli gelişmeyi savunur.

Türk toplumunun geri kalmışlıktan kurtulup modern medeniyetler seviyesine ulaşması için yapılan köklü değişiklikleri ifade eder.

Bu ilke, değişen dünya koşullarına uyum sağlama, bilim ve teknolojide ilerleme ve toplumsal dinamizmi koruma yeteneği kazandırarak, ülkenin geleceğe güvenle bakmasını ve tehditlere karşı direncini artırmasını sağlar.

Nasıl Bir Mücadele Vermeli?

.   Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve savunma mücadelesinde bir pusula görevi görür.

.   Bu mücadele, yukarıda bahsedilen ilkelerin çağın gereklerine uygun bir şekilde yorumlanması ve uygulanmasıyla mümkündür:

1-Eğitimle Güçlendirme: Atatürk ilke ve inkılapları, eğitim sistemi içinde doğru ve kapsayıcı bir şekilde öğretilmelidir.

Bu, genç nesillerin ortak değerlere sahip çıkmasını ve ülkesine aidiyet hissini geliştirmesini sağlar.

2-Toplumsal Bütünleşme: Halkçılık ilkesi ışığında, toplumdaki her kesimin eşit vatandaşlık temelinde bir araya gelmesi teşvik edilmeli, ayrımcılık ve kutuplaşma söylemlerine izin verilmemelidir.

3-Ekonomik Bağımsızlık: Devletçilik anlayışıyla, yerli ve milli üretimin desteklenmesi, stratejik sektörlerde dışa bağımlılığın azaltılması ve ekonomik kalkınmanın tüm bölgelere yayılması hedeflenmelidir.

4-Demokratik Değerleri Savunma: Cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleri doğrultusunda, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve katılımcı demokrasi güçlendirilmelidir.

5-Bilim ve Aklın Rehberliği: İnkılapçılık ruhuyla, bilim ve teknolojiye yatırım yapılmalı, çağdaşlaşma çabaları kesintisiz sürdürülmelidir.

.   Sonuç olarak, Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerini, kuruluş felsefesini ve varlık nedenini oluşturan bir ideolojidir.

.   Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesi, ülkenin iç barışını sağlarken, dış ilişkilerde de barışçıl ve dengeleyici bir politika izlenmesi gerektiğini vurgular.

.   Bu, hem iç huzurun korunması hem de dış tehditlerin diplomatik yollarla bertaraf edilmesi açısından kritik bir yaklaşımdır.

.   Bu ilkeler, devletin üniter yapısını ve ulus devlet kimliğini korumak için gerekli olan milli birliği, bağımsızlığı, çağdaşlığı ve toplumsal refahı sağlayan yol gösterici birer ilkedir.

.   Onları yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak, Türkiye'nin bekası için en büyük güvencedir.

.   Her bir yurttaşımız bu bilgiler ve bilinçle donatılmalıdır; böylelikle kendisini ve yurdunu koruyabilir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.13, MŞ.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)

 

 

9 Temmuz 2025 Çarşamba

NELER YAPMALI

 .   NELER YAPMALI?
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu “karmaşık sorunlar” karşısında yurttaşların üzerine düşen “önemli sorumluluklar” bulunmaktadır.
Çok yönlü ve farklı toplumsal, ekonomik ve siyasi sorunları olan Türkiye'nin çöküşünün önlenmesinde yurttaşlar neler yapmalıdır?
Ülkenin çöküşünü önlemek ve daha iyi bir geleceğe katkıda bulunmak için atılabilecek adımlar şunlardır:

BİLGİ EDİNME VE ELEŞTİREL DÜŞÜNME

Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulabilmek için öncelikle bu sorunları doğru anlamak gerekir. Yurttaşlar, güvenilir ve çeşitli kaynaklardan bilgi edinerek olaylara tek taraflı bakmaktan kaçınmalıdır.

Sosyal medya “manipülasyonlarına” karşı uyanık olmak ve “eleştirel düşünme becerilerini” geliştirmek bu süreçte hayati önem taşır.

Yanlış bilgiyi yaymaktan “kaçınmak” ve “doğrusunu araştırmaya” özen göstermek, sağlıklı bir kamuoyu oluşumuna katkı sağlar.

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA KATILIM VE DESTEK

Sivil toplum kuruluşları (STK'lar), toplumun farklı kesimlerinin sesi olmak ve çeşitli sorunlara çözüm üretmek için önemli bir platform sunar.

Yurttaşlar, ilgi alanlarına ve önemsedikleri konulara göre STK'lara üye olarak veya gönüllü çalışmalara katılarak aktif rol alabilirler.

Bu tür katılımlar, toplumsal farkındalığı artırır, dayanışmayı güçlendirir ve politika yapım süreçlerinde etkili olmaya yardımcı olur.

EKONOMİK BİLİNÇ VE SORUMLULUK

Türkiye'nin ekonomik sorunları göz önüne alındığında, yurttaşların ekonomik bilinçli hareket etmesi büyük önem taşır.

İsraftan kaçınmak, yerli üretimi desteklemek, tüketim alışkanlıklarını gözden geçirmek ve tasarruf bilinciyle hareket etmek “bireysel” olarak atılabilecek adımlardır.

Ayrıca, vergi kaçakçılığı gibi etik olmayan davranışlardan uzak durmak ve adil bir ekonomik sisteme katkıda bulunmak da yurttaşlık sorumluluğundadır.

KATILIMCI DEMOKRASİ VE SİYASİ FARKINDALIK

Demokratik bir ülkede yurttaşların en temel haklarından biri olan seçme ve seçilme hakkını “bilinçli” bir şekilde kullanmak elzemdir.

Siyasi gelişmeleri “izlemek”, adayları ve partileri politikaları doğrultusunda “değerlendirmek” ve “oy kullanma” hakkını etkin bir şekilde kullanmak, siyasi süreçlere katılımcı olmanın ilk adımıdır.

Ayrıca, “barışçıl protestolar”, “imza kampanyaları” gibi demokratik yollarla düşüncelerini ifade etmek ve haksızlıklara “karşı durmak” da önemlidir.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE SAYGI VE ADALET TALEBİ

Hukukun üstünlüğü, bir ülkenin “istikrarı ve geleceği” için vazgeçilmezdir.

Yurttaşlar, hukukun üstünlüğüne uymalı, “anayasal hak ve özgürlüklere” sahip çıkmalı ve adaletsizliklere karşı sessiz kalmamalıdır.

Hukuki süreçleri takip etmek, adaletin tecelli etmesi için mücadele etmek ve ayrımcılığa karşı durmak, daha adil bir toplum inşa etmeye yardımcı olur.

EĞİTİM VE BİLGİYE YATIRIM

Eğitim, bir toplumun ilerlemesi için temeldir.

Yurttaşlar, kendilerini ve çocuklarını sürekli eğitmeye odaklanmalı, yeni beceriler kazanmaya açık olmalı ve bilgiye yatırım yapmalıdır.

Bilgi çağında rekabetçi olabilmek ve toplumsal gelişime katkıda bulunabilmek için yaşam boyu “öğrenme bilincini” benimsemek önemlidir.

HOŞGÖRÜ VE EMPATİ

Toplumsal kutuplaşmanın arttığı dönemlerde, yurttaşların farklı düşünce ve yaşam tarzlarına karşı hoşgörülü olması ve “empati geliştirmesi” kritik bir rol oynar.

Karşılıklı saygı ve anlayışla “diyalog kurarak” toplumsal barışı ve uzlaşmayı sağlamaya çalışmak, bölünmeleri azaltmaya yardımcı olur.

Türkiye'nin geleceği, şüphesiz ki yurttaşların bu konulardaki “bilinçli ve etken” katılımıyla biçimlenecektir.

TÜRKİYE ÜZERİNDE HAZIRLANMIŞ PLANLARI AÇIĞA ÇIKARMAK

Türkiye üzerine hazırlandığı “iddia edilen” planları açığa çıkarmak, karmaşık ve çok boyutlu bir konudur.

Bu tür iddiaların somut delillerle desteklenmesi, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin uygulanması büyük önem taşır.

İşte bu tür planları “açığa çıkarmak” için mümkün olabilecek bazı yollar:

- Şeffaf ve Bağımsız Araştırmacı Gazetecilik

Araştırmacı gazetecilik, Türkiye'deki veya uluslararası arenadaki "gizli" planları ifşa etmenin en etkili yollarından biridir.

Gazeteciler, kamuoyunun bilgi edinme hakkını kullanarak:

- Belge ve bilgi sızdırmaları:

Whistleblower'lardan (bilgi sızdıran kişilerden) alınan gizli belgeler, bu tür planların varlığını ve içeriğini ortaya koyabilir.

Bu belgelerin doğruluğunun “teyit edilmesi” esastır.

- Derinlemesine incelemeler:

Kamuoyuna yansıyan bilgiler, resmi açıklamalar ve çelişkili veriler arasındaki bağlantıları kurarak kapsamlı araştırmalar yapmak.

- Kaynak doğrulama:

Elde edilen bilgilerin birden fazla güvenilir kaynaktan doğrulanması, iddiaların ciddiyetini artırır.

- Sivil Toplum Kuruluşları ve Akademik Çalışmalar

Sivil toplum kuruluşları (STK'lar) ve akademik kurumlar, bağımsız araştırmalar yaparak ve raporlar yayımlayarak bu tür planları gün yüzüne çıkarabilir:

Raporlama ve analiz:

Özellikle insan hakları, şeffaflık, yolsuzlukla mücadele gibi alanlarda çalışan STK'lar, belirli olaylar veya politikalar üzerinde detaylı raporlar hazırlayarak kamuoyunu bilgilendirebilir.

Akademik araştırmalar:

Üniversiteler ve bağımsız araştırma merkezleri, tarihsel verileri, uluslararası ilişkileri ve sosyo-ekonomik dinamikleri inceleyerek uzun vadeli stratejiler veya "planlar" hakkında teoriler geliştirebilir ve bulgularını yayımlayabilir.

- ULUSLAR ARASI KURULUŞLAR VE YARGI SÜREÇLERİ

Bazı durumlarda, uluslararası platformlar veya yargı süreçleri de bu tür planların açığa çıkarılmasına yardımcı olabilir:

Uluslararası yargı:

Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumlar, savaş suçları veya insanlığa karşı işlenen suçlar gibi konularda yapılan soruşturmalar sırasında, devletlerin veya diğer aktörlerin gizli planlarını ortaya çıkarabilir.

Uluslararası gözlemciler:

Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi gibi uluslar arası kuruluşlar, belirli konularda hazırladıkları raporlar ve gözlemlerle, ülkeler üzerindeki etkileri veya olası “dış müdahaleleri” belgeleyebilir.

Dış istihbarat servisleri ve devletlerin ifşaları:

Nadiren de olsa, bazı devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda veya politik nedenlerle başka ülkeler üzerinde hazırlanmış planları ifşa etmesi mümkündür.

Ancak bu tür ifşalara “ihtiyatlı yaklaşmak” ve doğruluklarını “teyit etmek” önemlidir.

- HUKUKİ YOLLAR VE BİLGİ EDİNME HAKKI

Yurttaşlar ve avukatlar, bilgi edinme hakkı yasalarını kullanarak veya dava açarak resmi kurumlardan bilgi talep edebilirler.

Bu yolla elde edilen belgeler, bazı "planların" işleyişine dair ipuçları verebilir.

Ancak bu süreçler genellikle yavaş işler ve bilgiye erişim sınırlı olabilir.

- Sosyal medya ve dijital etkenlik

Sosyal medya, büyük kitlelere ulaşma potansiyeline sahip bir platformdur.

Ancak bu mecra, yanlış bilginin de hızla yayılabildiği bir ortamdır.

Bu nedenle, sosyal medya üzerinden yapılan iddiaların veya "ifşaların" mutlaka güvenilir kaynaklarla ve somut delillerle desteklenmesi gerekmektedir.

Dijital etkenlik, bir konuya dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için kullanılabilir, ancak içerik doğrulamasından asla vazgeçilmemelidir.

Türkiye üzerinde "hazırlanmış planlar" iddiaları genellikle “jeopolitik, ekonomik” veya “iç siyasi dinamiklerle” ilişkilendirilir.

Bu iddiaların açığa çıkarılması, güçlü bir “şeffaflık kültürü”, “bağımsız medya”, “güçlü sivil toplum” ve “hukukun üstünlüğüne” bağlı bir “yargı sistemi” gerektirir.

En önemlisi, her türlü iddia karşısında “kanıt odaklı” bir yaklaşım sergilemek ve “komplo teorileri” ile “somut gerçekler” arasındaki ayrımı yapabilmektir.

- ÖZETLE:
.  Bu yöntemlerden hangisi Türkiye'nin şu anki durumu göz önüne alındığında daha uygulanabilir bir yoldur, diye düşünmemiz gerekir.
.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.09. Mff.
. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)


5 Temmuz 2025 Cumartesi

ATATÜRKÇÜ OLMAK

 ATATÜRKÇÜ OLMAK     

. Türkiye cumhuriyetinini kuruluş ilkelerini benimseyen, Türk istiklal savaşını takdirle anan Atatürkün fikirlerine ve gösterdiği hedeflere, çağdaş uygarlık yolunda ilerlemek isteyen bir ülke olmayı kendine ön gören yurttaşlar için hangi tanımlama daha uygun olur?

Atatürk'ün İlkeleri ve Hedefleri Doğrultusunda Bir Yurttaş İçin En Uygun Tanım

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerini benimseyen, Türk İstiklal Savaşı'nı takdirle anan, Atatürk'ün fikirlerine ve gösterdiği hedeflere uygun olarak çağdaş uygarlık yolunda ilerlemeyi kendine ön gören bir yurttaş için en uygun sıfat Atatürkçü'dür.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini benimseyen ve Atatürk'ün çağdaş uygarlık hedeflerini kendine ilke edinen bir yurttaş için Atatürkçü sıfatı en doğru ve kapsayıcı tanımlamadır.

“ATATÜRKÇÜ” TANIMI NEDEN DAHA UYGUNDUR?

1-Kapsayıcılık:

"Atatürkçü" sıfatı, Atatürk'ün düşüncelerini, ilkelerini ve hedeflerini bir “bütün olarak” benimseyen kişiyi ifade eder.

Bu, yalnızca belirli bir döneme veya olaya odaklanmaktan ziyade, “Atatürk'ün geniş vizyonuna” sahip çıkmayı içerir.

2-İdeal ve Hedef Birliği:

Soruda belirtilen "çağdaş uygarlık yolunda ilerlemek isteyen" hedefi, doğrudan Atatürk'ün modernleşme ve medeniyetçilik idealini yansıtır.

Atatürkçülük, bu ideallere bağlılığı simgeler.

3-Devamlılık ve Güncellik:

Atatürkçülük, sadece geçmişte kalmış bir düşünce sistemi değil, aynı zamanda günümüz ve gelecek için de yol gösterici nitelikteki ilke ve inkılapları kapsar.

Bu nedenle, çağdaş uygarlık yolunda ilerlemeyi hedefleyen bir yurttaş için en doğru tanımlamadır.

Diğer Seçenekler Neden Daha Az Uygun?

1-Kemalist:

"Kemalist" terimi de Atatürk'ün düşüncelerini ifade etmekle birlikte, "Atatürkçü"ye göre daha çok akademik ve politik bağlamda kullanılan bir terimdir.

Gündelik dilde ve bir yurttaşın genel duruşunu tanımlamada "Atatürkçü" daha yaygın ve anlaşılır bir kullanımdır.

2-Kuvay-ı milliyeci:

"Kuvay-ı milliyeci" terimi, özellikle Türk Kurtuluş Savaşı dönemindeki Kuvayımilliye hareketine katılan veya bu hareketi destekleyen kişileri tanımlar.

Elbette İstiklal Savaşı'nı takdir etmek bu kapsamdadır ancak Atatürk'ün savaş sonrası reformlarını ve çağdaşlaşma hedeflerini “tam olarak kapsamaz”.

Bu terim, soruda bahsedilen geniş kapsamlı ve ileriye dönük vizyonu ifade etmekte yetersiz kalır.

ATATÜRKÇÜ olan kişi onun hangi ilkelerini, fikirlerini, hedeflerini benimsemiş olur?

Bir kişinin Atatürkçü olması, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda ve modernleşmesinde temel aldığı belirli ilkeleri, fikirleri ve hedefleri benimsemesi anlamına gelir.

Bu ilkeler ve hedefler, Türk toplumunun çağdaşlaşması ve refahı için bir yol haritası sunar.

ATATÜRK'ÜN İLKELERİ (ATATÜRK İLKELERİ)

Atatürk'ün ilkeleri, «Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve İnkılapçılık» olmak üzere altı ana başlık altında toplanır.

Bir Atatürkçü, bu ilkelerin her birini içselleştirmiş olur ve onları ve savunur:

1-Cumhuriyetçilik:

Ulusal egemenliğin tek temsilcisinin halk olduğu ve devlet yönetiminde bu ilkenin esas alındığı bir sistemdir.

Atatürkçü, demokrasinin temel ilkelerine, cumhuriyete ve halkın seçme hakkının en üst değer olduğuna inanır.

Milli egemenliğe kayıtsız, koşulsuz bağlıdır.

2-Milliyetçilik: Ulusçuluk

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan tüm yurttaşları kucaklayan, ortak bir tarih, dil ve kültüre sahip olma bilincini açıklar.

Ayrımcılık yapmayan, birleştirici ve barışçıl bir milliyetçilik anlayışıdır.

Atatürkçü, vatan sevgisi ve ulusal birliğe büyük önem verir.

3-Halkçılık:

Toplumun tüm bireylerinin kanun önünde eşit olduğunu ve hiç kimseye ayrıcalık tanınmaması gerektiğini savunan ilkedir.

Halkın yararını gözeten sosyal adaleti ve eşitliği esas alır.

Atatürkçü, toplumun “her kesiminin” refahı için çalışmayı hedefler.

4-Laiklik:

Devletin din işleriyle dünya işlerini birbirinden ayırması, din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına almasıdır.

Hiçbir dinin veya inancın devlete egemen olmamasını, her vatandaşın inancına saygı gösterilmesini savunur.

Atatürkçü, bilim ve aklın rehberliğinde özgür düşünceyi benimser.

5-Devletçilik:

Özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarında, “ekonomik” kalkınmayı sağlamak amacıyla devletin ekonomide etken rol almasını tanımlar.

Özel sektörün yetersiz kaldığı alanlarda “devletin öncülük” etmesini ve ulusal çıkarları gözetmesini öngörür.

Atatürkçü, ulusal ekonominin bağımsızlığını ve güçlenmesini destekler.

6-İnkılapçılık:

Devrimcilik: Çağdaşlaşma ve ilerleme yolunda gerekli görülen köklü değişikliklerin, yeniliklerin ve devrimlerin “sürekli devam etmesini” tanımlar.

Durağanlığa karşı, sürekli “gelişime açık” olmayı vurgular.

Atatürkçü, çağdaşlaşmanın ve yeniliklerin kaçınılmaz olduğunu kabul eder.

ATATÜRK'ÜN FİKİRLERİ VE HEDEFLERİ

Atatürkçü olan bir kişi, yukarıda sayılan ilkelerle birlikte, Atatürk'ün genel fikir yapısını ve Türkiye için belirlediği stratejik hedefleri de benimser:

1-Tam Bağımsızlık:

Her alanda, özellikle siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlık.

"Ya istiklal ya ölüm" ilkesini anlatan bu fikir, dış güçlerin “egemenliğine” asla boyun “eğmemeyi” esas alır.

2-Akıl ve Bilimin Rehberliği:

Her türlü dogmatik düşünceden uzak durarak, “bilimsel yöntemleri” ve “akılcı düşünceyi” rehber edinir.

2-Çağdaş Uygarlık Düzeyine Ulaşma ve Onu Aşma:

Türkiye'nin dünya üzerindeki en ileri uygarlık düzeyine ulaşmasını ve hatta onları geride bırakmasını hedeflemek.

Bu hedef, eğitimden sanayiye, sanattan teknolojiye kadar her alanda “sürekli gelişimi” gerektirir.

3-Barışçılık: Yurt içinde ve dünyada barışı temel ilke edinmek.

"Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesiyle, hem ülke içinde huzurun sağlanması hem de uluslararası ilişkilerde barışın korunması amaçlanır.

4-Türk Kadınının Toplumsal Hayattaki Yeri:

Kadın-erkek eşitliğini savunmak, kadının eğitim, siyaset ve iş hayatı da dahil olmak üzere toplumsal yaşamın her alanında etken rol almasını desteklemek.

5-Milli Egemenlik ve Demokrasi:

Halkın kendi kendini yönetme hakkına tam olarak inanmak ve bu hakkın vazgeçilmezliğini savunmak.

6-Eğitim Seferberliği:

Cehaletle mücadele ederek, modern ve bilimsel bir eğitim sistemiyle toplumun aydınlanmasını sağlamak gerir. Eğitimin temel ilkelerine ve hedeflerine ulusçu çıkarlar doğrultusunda bakar. Eğitimde şans eşitliğini gerçekleştirmek ister.

Her türlü çağ dışı ve bilimsel olmayan öğretim-eğitim yapılanmalarına izin vermez.

ÖZETLE,

. «Atatürkçü» olan bir kişi, Atatürk'ün bu temel ilkelerini kendi yaşam felsefesi olarak benimseyen, Türkiye'nin “çağdaşlaşma ve kalkınma” mücadelesinde Atatürk'ün gösterdiği hedeflere ulaşmak için çaba gösteren, kendisini devamlı geliştiren bir bireydir, bilinçli bir yurtseverdir.

Bu, yalnızca geçmişe bağlılık değil, aynı zamanda “geleceğe yönelik” dinamik ve “ilerici” bir duruşu sergilemektir.

Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki Atatürkçü bir yurtsever, kendi özgür iradesine, kişiliğine sahip çıkar kendisini yetiştirmek ve donatmak için çabalar, eleştirel düşünceye göre araştırmalar yapıp, fikirler oluşturur; ülkesinin tüm varlıklarına ve bağımsızlığına sahip çıkar, bu yolda barışcıl mücadeleler verir.

. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.05, Mff.

 

1 Temmuz 2025 Salı

ATATÜRK'ten UZAKLAŞAN TÜRKİYE

. ATATÜRKÜN GÖSTERDİĞİ YOLDAN UZAKLAŞAN TÜRKİYE

.  Atatürk'ün gösterdiği yoldan ve hedeflerden, onun fikirlerinden ve devrimlerinden uzaklaşan bir Türkiye'nin durumu, onun kurduğu modern, çağdaş ve “ilerici cumhuriyet” vizyonundan sapma anlamına gelir.
.  Bu durum, Türkiye'nin farklı alanlarında çeşitli çok olumsuz sonuçlar doğurur.
.  Emperyalizme karşı kendisini savunamaz, koruyamaz, mücadele edemez duruma düşürür.
A) ATATÜRK'ÜN VİZYONU VE TEMEL İLKELERİ
Atatürk'ün devrimlerinin ve ilkelerinin temel amacı, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşanan geri kalmışlığı aşarak Türkiye'yi "kalkınan uygarlıklar” düzeyine seviyesinin üzerine çıkarmaktı.

Bu vizyon, şu ana hatlarıyla özetlenebilir:
1-Laiklik:
Din ve devlet işlerinin ayrılması, akıl ve bilimin rehber edinilmesi. Bu, hurafelerden ve dogmatik düşünceden arınmış, özgür düşünebilen bir toplum yaratmayı hedeflerdi.
2-Cumhuriyetçilik:
Milli egemenliğe dayalı, halkın kendi kendini yönettiği demokratik bir sistem.
3-Milliyetçilik:
Akılcı, çağdaş, barışçıl ve ırkçılıktan uzak bir ulus bilinci.
Türk milletinin birliğini ve bütünlüğünü vurgularken, diğer milletlere saygılı olmayı esas alır.
4-Halkçılık:
Toplumda sınıf ayrımı gözetmeksizin, eşitlik ve adaleti sağlamak.
Tüm yurttaşların yasalar önünde eşit olduğu ve devlet hizmetlerinden eşit faydalandığı bir yapı hedeflenir.
5-Devletçilik:
Özellikle erken cumhuriyet döneminde ülkenin ekonomik kalkınmasını sağlamak amacıyla, özel sektörün yetersiz kaldığı alanlarda devletin öncülük etmesi.
Ancak bu, özel girişime engel olmak anlamına gelmez.
6-Devrimcilik:
Çağın gereklerine uygun olarak sürekli yenilenme, ilerleme ve durağanlıktan kaçınma, azim, gayret ve çabalama..
B) ATATÜRK'ÜN YOLUNDAN UZAKLAŞMANIN OLASI SONUÇLARI
Atatürk'ün bu ilkelerinden ve hedeflerinden uzaklaşan bir Türkiye'de görülebilecek durumlar şunlar olabilir:
1-Laiklikten Uzaklaşma ve Toplumsal Kutuplaşma:
-Bilimsel Düşünceden Uzaklaşma:
Dini referansların bilimsel bilginin önüne geçmesi, eğitimde dogmatik yaklaşımların güçlenmesi. Bu, eleştirel düşünme becerilerini zayıflatır ve toplumsal gelişmeyi yavaşlatır.
-Hukuk Sisteminde Sorunlar:
Hukukun laik temellerden sapması, din veya geleneklerin hukuk kurallarının üzerinde görülmesi, adalet anlayışını zedeler.
Hukukun üstünlüğü her şeyden önce gelmelidir.
-Toplumsal Kutuplaşma:
Laik ve seküler kesimler ile daha dindar ve muhafazakar kesimler arasındaki ayrımın derinleşmesi, toplumsal huzursuzluklara yol açabilir.
2-Demokratik Değerlerde Gerileme:
-Milli Egemenliğin Zayıflaması:
Halkın iradesinin tam olarak tecelli edemediği, gücün tek elde toplandığı veya belirli grupların tekelinde olduğu bir yönetim anlayışının güçlenmesi.
-Kişisel Hak ve Özgürlüklerin Kısıtlanması:
Düşünce, ifade ve basın özgürlükleri başta olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin daralması.
-Yargı Bağımsızlığının Zedelenmesi:
Yargının siyasi etkilerden arınmış olmaması, hukuk devleti ilkesini sarsar.
3-Eğitim Sisteminde Gerileme ve Nitelikli İnsan Kaynağı Kaybı:
-Bilimsel Eğitimin Zayıflaması:
Modern bilimsel standartlardan uzaklaşan, ezberci ve ideolojik ağırlıklı bir eğitim sistemi, nitelikli insan gücünün yetişmesini engeller.
-Beyin Göçü:
Ülkedeki bilimsel, akademik ve ekonomik ortamın yetersizliği, yetenekli gençlerin yurt dışına gitmesine neden olur.
4-Kadın Haklarında Gerileme:
-Toplumsal Rollerin Sınırlandırılması:
Kadınların eğitim, iş hayatı ve toplumsal yaşamdaki aktif rollerinin kısıtlanması, geleneksel veya cinsiyetçi rollere hapsedilmesi eğiliminin artması.
-Şiddet ve Ayrımcılık:
Kadınlara yönelik şiddetin ve ayrımcılığın artması, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda gerileme yaşanması.
5-Ekonomik ve Sosyal Geri Kalmışlık:
-Liyakatten Uzaklaşma:
Yönetimde ve iş yaşamında liyakat yerine başka kriterlerin (torpil, sadakat vb.) ön plana çıkması, verimliliği düşürür.
-Yabancı Sermaye Güven Kaybı:
Hukuk devleti ilkesinin zayıflaması ve öngörülebilirliğin azalması, yabancı yatırımcıların çekingen davranmasına neden olur.
-Kültürel Yozlaşma:
Çağdaş sanattan ve evrensel değerlerden uzaklaşma, popüler kültürün yüzeysel ve sığlaşması.
C) ÖZETLE:
.  Atatürk, özellikle eğitim, hukuk, toplumsal yaşam ve kadın hakları gibi alanlarda yaptığı devrimlerle Türkiye'yi ileriye taşımayı amaçlamıştır.
. Örneğin, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi, Türk Medeni Kanunu ile kadın erkek eşitliğinin sağlanması, eğitim birliğinin (Tevhid-i Tedrisat) sağlanması ve Latin alfabesine geçiş (Harf Devrimi) gibi adımlar, toplumu “çağdaşlaştırma” yolunda atılan önemli adımlardır.
.  Atatürk'ün gösterdiği yoldan uzaklaşan bir Türkiye, modernleşme ve çağdaşlaşma hedeflerinden saparak içe kapanma, toplumsal gerilimlerle ve uluslar arası alanda “yalnızlaşma” riskleriyle karşı karşıya kalır.
.  Bu durum, ülkenin demokratik, ekonomik ve sosyal kalkınmasını olumsuz etkileyebilir ve gelecekte daha büyük sorunlara yol açar.
.  Demokratik bir hukuk devleti olmaktan uzaklaşan Türkiye sert ve ve hesap vermeyen bir iktidar güçlerinin eline doğru kayar.
.  Atatürk'ün ilkeleri, sadece bir ideoloji olmanın ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerini ve çağdaş bir ulus devlet olmanın gerekliliklerini temsil etmektedir ve çağdaşlaşma için, kalkınmış bir refah toplumu olabilmek için gereklidir.
.  Bugün çok yönlü ve karmaşık sorunların yaşandığı Türkiye bir demokratik, çağdaş, parlamenter, sosyal bir hukuk devleti olmayı her şeyden önce gerçekleştirdiğinde yeniden kendisini toparlar ve gelişen bir uygar ülke olma yoluna girer.
.  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.01, Mff.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)

22 Haziran 2025 Pazar

AMASYA GENELGESİ

 .  AMASYA GENELGESİ   

. Amasya Genelgesi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcında, 22 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından yayımlanan, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini atan ilk kuruluş belgesidir.

. Amasya Genelgesi, içeriği ve önemi nedir?

. Bugün Amasya Genelgesi’nden neler anlamalıyız?

A) AMASYA GENELGESİ'NİN İÇERİĞİ VE ÖNEMİ

Amasya Genelgesi, Türk milletinin kaderini değiştiren kritik maddeleri içeriyordu:

-Vatanın Bütünlüğü ve Milletin Bağımsızlığı Tehlikededir:

Genelge, ülkenin işgal altında olduğunu ve milletin varlığının tehdit altında olduğunu açıkça belirtiyordu.

-İstanbul Hükümeti Sorumluluğunu Yerine Getirememektedir:

Osmanlı Hükümeti'nin işgallere karşı aciz kaldığı ve milleti yok saydığı vurgulanıyordu. Bu, ilk kez İstanbul Hükümeti'nin fiilen yok sayılması anlamına geliyordu.

-Milletin Bağımsızlığını Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır: Bu madde, genelgenin en temel ve devrimci nitelikteki maddesidir. Kurtuluş Savaşı'nın gerekçesi, amacı ve yöntemi bu cümleyle belirlenmiş, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu fikri ilk kez dile getirilmiştir. Bu, milli egemenliğe dayalı bir devlet anlayışının ilk adımıdır.

-Milletin Durumunu ve Haklarını Duyurmak İçin Millî Bir Heyetin Varlığı Zaruridir:

Bu madde, Temsil Heyeti'nin (sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin) kurulması fikrinin ilk kez ortaya atıldığı yerdir.

Anadolu'nun En Güvenilir Yeri Olan Sivas'ta Milli Bir Kongre Toplanacaktır: Milli mücadeleyi örgütlemek ve tek elden yönetmek amacıyla Sivas Kongresi'nin toplanma kararı alınmıştır. Ayrıca Doğu illeri adına Erzurum'da bir kongre toplanması da kararlaştırılmıştır.

Askeri ve İdari Teşkilatlanma Devam Edecek, Silah ve Mühimmat Elden Çıkarılmayacaktır:

İşgalcilere karşı direnişin devam edeceği ve askeri gücün korunacağı belirtilmiştir.

B) AMASYA GENELGESİ'NİN ÖNEMİ:

-Milli Egemenliğin İlanı:

İlk kez padişahlık ve halifelik yerine milli egemenlik fikri vurgulanmıştır.

Bu, gelecekteki “cumhuriyetin habercisi” niteliğindedir.

-Kurtuluş Savaşı'nın Yol Haritası:

Kurtuluş Savaşı'nın gerekçesi (vatanın tehlikede olması, İstanbul Hükümeti'nin acizliği), amacı (milletin bağımsızlığını kurtarmak) ve yöntemi (milletin azim ve kararıyla, milli bir heyetle kongreler aracılığıyla) belirlenmiştir.

-Milleti Topyekûn Direnişe Çağrı:

Türk milleti, hem İstanbul Hükümeti'ne hem de işgalci güçlere karşı direnişe çağrılmıştır. Bu çağrı ile manda ve himaye düşüncesi reddedilmiş, millet ve milliyetçilik düşüncesi öne çıkmıştır.

-Örgütlenmenin Başlangıcı:

Milli mücadele hareketini “kişisel çabalardan” çıkararak “millete” mal eden ve “örgütlü” bir yapıya kavuşturan ilk adımdır.

C) BUGÜN AMASYA GENELGESİ'den NELER ANLAMALIYIZ?

Amaya Genelgesi'nin bugün için taşıdığı anlam ve dersler şunlardır:

-Egemenlik Milletindir:

"Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" ilkesi, demokrasinin ve milli iradenin en temel taşıdır.

Bugün de her türlü karar alma sürecinde milletin iradesinin esas alınması gerektiği vurgulanır.

-Bağımsızlık ve Onur:

Genelge, Türk milletinin “tam bağımsızlık” idealinden asla vazgeçemeyeceğini göstermiştir.

Bu, ulusal çıkarları koruma, “dış müdahalelere karşı” durma ve kendi kaderini tayin etme hakkının önemini hatırlatır.

-Zor Zamanlarda Birlik ve Azim:

Ülkenin en zor zamanlarında dahi umutsuzluğa kapılmadan, milletin topyekûn kenetlenerek büyük işler başarabileceğini gösterir.

Bugün de karşılaşılan her türlü zorlukta birlik, beraberlik ve kararlılıkla hareket etmenin gücünü anımsatır.

-Liderlik ve Öngörü:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün o günkü koşullarda gösterdiği “liderlik, cesaret -ve ileri görüşlülük”, bugün de her alanda vizyon sahibi liderlere duyulan gereksinimi gösterir.

-Demokratik Katılım ve Örgütlenme:

Genelge, “milli bir heyetin” kurulması ve kongrelerin toplanması çağrısıyla, halkın kendi kaderini belirleme sürecine “etken katılımının” ve “örgütlü hareket” etmenin önemini ortaya koymuştur.

.   Bugün de sivil toplumun, demokratik kurumların ve halkın katılımının güçlü olması gerektiği anlaşılmalıdır.

.   Amasya Genelgesi, sadece tarihimizdeki önemli bir dönüm noktası değil, aynı zamanda ulusal iradeye, bağımsızlığa ve birleşme ruhuna dair “evrensel bir manifestodur”.

.   Bugün de bu değerleri yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak hepimizin sorumluluğundadır.

.   Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 2025.06.22, Mff.

.   (Araştırma ve değerlendirme yazım)

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...