Gençliğe Umut
24 Eylül 2020 Perşembe
17 Eylül 2020 Perşembe
Mustafa Kemal ve Atatürk
Mustafa Kemal ve Atatürk
Soner Yalçın, 15 Eylül 2020
Türk Ordusu'nun 13 Eylül
1683'de Viyana'dan başlayan çekilmesi 238 sene sonra 13
Eylül 1921'de Sakarya'da son buldu. Artık ileriye hamle dönemi
başladı…
22 gün ve
gece süren kanlı savaşı kazanan Başkomutan Mustafa Kemal harp
ertesinde eline bir kitap aldı:
Jean-
Jacques Rousseau'nun
günümüzde bilinen adıyla “Toplum Sözleşmesi” (Mukavele-i
İctimaiyye) eserini satırların altını çizerek, sayfalarına notlar
alarak okumaya başladı.
Kimi
altını çizdiği satırlara “mühimdir” notu yazdı.
Kimi
altını çizdiği satırlara “kıymetlidir” notu yazdı.
Yani…
Başkomutan
Mustafa Kemal savaş günlerinde bir ulusun-toplumun-insanın nasıl
oluşturulacağına kafa yordu.
Bu girişi
şundan yaptım:
Ülkemizde
Atatürk'ün entelektüel kişiliğinin bilindiğini sanmıyorum.
Yüzeysel ilkokul düzeyi bilgileriyle hamaset yapılarak Atatürk anlatılıyor.
Genelde askeri kimliği öne çıkarılıyor.
Bu sebeple
örneğin şunu sorsam:
-“Atatürk ‘güçler
birliği' mi, yoksa ‘güçler ayrılığından' mı yanaydı?”
AKP'den
CHP'ye başkanlık sistemi tartışması yapan partilerin buna
doğru yanıt vereceğinden emin değilim!
Şuraya
gelmek istiyorum:
TEMEL MESELE
Atatürk,
“kuvvetler ayrılığı” esasını ortaya atan Montesquieu da okudu:
“Kanunların Ruhu” (Ruhü'l-Kavânin)…
Kitabın
sadece birkaç satırının altını çizdi, sayfalarına hiç şerh yazmadı!
Bireyden
yana olan Montesquieu, özgürlükçüydü.
Toplumsal
iradeyi savunan Rousseau ise eşitlikçiydi.
Atatürk,
bu iki aydınlanmacı düşünürden önceliği Rousseau'ya verdi. (Kimi çevrelerin
Atatürk ile aynı düşünsel gruba koyduğu JönTürkler ve İttihatçıların çoğunluğu
Montesquieu taraftarıydı!)
Atatürk
niçin Rousseau yanlısıydı?
Dünyada
1870'ler itibaren “liberal ekonomi” durgunluğa ve çöküşe
geçerek, Birinci Dünya Savaşı'na sebep oldu.
Popüler “liberal”
(terakki) itibarını kaybetti. Ki dönüştüğü
emperyalizmin kanlı yüzü ortaya çıktı.
Batı'ya kuşkuyla bakılmaya başlandı.
Bu olgular
tahlil edilmeden Atatürk'ün neden Rousseau takipçisi olduğu
anlaşılabilir mi? Neden devletçi-halkçı yani toplumcu olduğu
kavranabilir mi?
Bireycilik
yerini sadece Türkiye'de değil dünyada o dönem kamuculuğa bıraktı.
Bugün dayanışmacılık olarak bilinen sosyal adaletçi “solidarizm” bu
ihtiyaçtan doğdu. (Keza Atatürk, Charles Gide, Charles Rist gibi ekonomide
devlet müdahalesini öneren solidarist iktisatçıların kitaplarını
da o dönem okudu.)
Atatürk'ün
milli egemenlik anlayışı şekilcilikten ibaret değildi; ilk
hedef Batı'ya olan iktisadi bağımlılığa/kapitülasyonlara son
vermekti. Topla tüfekle savaş meydanında galip gelmek yeterli
olmuyordu, “gizli düşman” sizi “piyasa” ile yeniyordu. Yani… Tam
bağımsızlıkçı anti-emperyalist mücadele verilmeden savaş tam kazanılmıyordu.
1870'lerden
itibaren Batı'nın karanlık çağa girdiğini gören Atatürk'ün,
bugün İbrahim Kalın gibi iktidar sözcülerince “Batıcı”
gösterilmek istenmesi siyasi demagoji amaçlıdır. Batıcı Tanzimat ile tam
bağımsızlıkçı Cumhuriyet nasıl aynı kefeye konur?
Bırakın
AKP'yi gördük ki CHP de bile kimileri “Atatürk” adını ağzına
almak istemiyor! Niye?
DÜŞMAN KESİLDİLER
1870'lerden
itibaren bunalımlara ve büyük savaşlara sebep olan neoliberalizmin dünyada ve
Türkiye'de 1980'lerde tekrar hortlamasıyla, Atatürk düşmanlığının ülke
topraklarına serpilmesi tesadüf değil.
Batı'ya
eklemlenmeyi savunan Osmanlı'daki Sakızlı Ohannes Paşalar, Portakal Mikaeller,
Cavit Beyler gibi katıksız liberallerin devamını 1980'lerde
“yeni kapitülasyoncu” Mehmet Altanlar, Asaf Savaş Akatlar, Özallar aldı!
Toplumculuğa düşman kesildiler.
Devletçiliği-halkçılığı
hedef aldılar.
Devrimciliğin içini
boşalttılar.
Laikliğin anlamını sildiler.
Milli
pazarını korumayı amaçlayan milliyetçiliği “faşist” olarak
tanımladılar.
Ve
itibariyle Atatürk'e/Kemalizm'e düşman kesildiler.
Halkın
bilincinden-gönlünde birden silemeyecekleri için Atatürk'ü salt “askeri
başarıları olan” Gazi Mustafa Kemal'e indirgediler!
Bunun algı
oyuncuları sadece liberaller değildi.
Kendine
yönelik muhalif hareketleri bölmeyi hedefleyen neoliberalizm dünyaya kimlik
politikalarını/etnisiteyi dayattı.
Türkiye'de
İslamcı hareketler 12 Eylül darbesinde bu amaçla korundu. Ilımlı İslam
projesi böyle hayata geçirildi.
Merkez
medya eliyle Kürtçülük entelektüel hayatın merkezine bu amaçla
kondu.
Atatürk düşünce
hayatından bütünüyle çıkarıldı; gardıroba hapsedildi!
Düşünsel
yapı dibe vurunca Atatürk konusunda bilgisiz olanlar savrulma yaşadı ve “Atatürk”
adından kaçınır oldular.
Oysa.
Büyük
komutan Mustafa Kemal'i tamamlayan büyük devrimci Atatürk'tür.
Bu ismi
birbirinden koparırsanız neoliberalizmin bölücülük tuzağına düşersiniz; tam
bağımsızlıkçı anti emperyalist olamazsınız.
Ki o
zaman CHP'de işiniz ne?
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/soner-yalcin/mustafa-kemal-ve-ataturk-6038114/
Neden Atatürk’ü örnek aldım?
Neden Atatürk’ü örnek aldım?
Muhammad Ali *
§
İnsanlık
tarihi boyunca, hemen hemen her toplumda belli başlı sorunlar meydana
gelmektedir. Bu sorunların üstesinden gelen, yaşadıkları toplumların refah
düzeyini yükselten ve onlara öncülük eden bir çok lider doğmuştur.
§
Günümüzde
lider denilince akla gelen isimlerin başında Mahatma Gandhi, Nelson Mandela,
Abraham Lincoln, Thomas Jefferson ve Martin Luther King vardır.
§
Bir Pakistanlı
ve Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi olarak, bugünün
dünyasında siyasal, toplumsal, tarihsel ve diğer yapılara baktığımda aklıma çok
fazla soru takılıyor. O soruların cevabını da bahsettiğim liderlerin hayatını
örnek alarak bulabiliyorum. Liderlik sıfatını taşıyan kişi benim için çok yönlü
bakış açısına sahip olmak anlamına geliyor.
§
Okuduğum
kitaplar ve yaptığım araştırmalar sonucunda uzun zaman boyunca kendime örnek alacağım
bir lider bulamadım. Tam da hayatımın amacı ne, hedefim ne olmalı gibi eğitim
hayatımla ilgili bazı soruları araştırma çabasındayken Türkiye’ye gelip
üniversite eğitimi almak gibi bir fırsatım oldu.
§
Burada
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümüne kaydoldum
ve Mustafa Kemal Atatürk’ü yakından tanıma onun hayatı hakkında bilgi sahibi
olma fırsatını yakaladım.
§
O
günden beri kendimi şanslı hissediyorum çünkü sözlüğümdeki liderlik kavramına
karşılık gelen tek bir isim var o da Mustafa Kemal Atatürk’tür. Pekala, neden?
§
Çünkü
eğitim hayatımda kendimi umutsuz hissettiğim her an; ülkemde, Türkiye’de ya da
dünyanın herhangi bir yerinde zaman zaman şahit olduğum üzücü olayları görünce
Atatürk’ün hayatını, ilkelerini ve yaptığı devrimleri okuyarak canlanıyor ve
umutlanıyorum.
§
Bu
yazımda yanıt aramaya çalıştığım soru:
§
- “Dünyada
birçok lider varken, özellikle ülkemin kurucusu Muhammed Ali Jinnah veya
Gandhi’yi örnek almayıp, neden Atatürk’ü örnek aldım?”
§
Öncelikle
bunları söylerken belirtmek istiyorum ki amacım hiçbir lidere saygısızlık
etmek, verdiği mücadeleyi hiçe saymak veya onu bir şekilde küçük düşürmek
değildir.
§
Zaten
girişte söylediğim gibi bir liderde; uzak görüşlülük (vizyon), dürüstlük, ilham
vericilik, beceriklilik, tutku, insanları şaşırtabilmek, dinlemek gibi birden
çok özellik olmalı, yani hayatımızda zaman zaman farklı durumlarda bize öncülük
yapan bir lider kişiden bahsediyorum.
§
Atatürk’ün
hayatını okuduktan sonra içimden öyle şeyler yazmak geliyor ki… Sanırım burada
hepsini yazamayacağım, ve bir Uluslararası İlişkiler öğrencisi olarak konuyu
sadece siyasi açıdan değerlendireceğim.
§
Yaptığım
okumalarda Atatürk’ün genç yaşta Libya’ya gönderildiğini, yerel halkı bir araya
toplayarak düşmana karşı koyduğunu, hatta oradaki aşiret liderlerini,
örneğin Şeyh Mansur, etkisi altına alarak onlara genç yaşta öncülük yaptığını
fark ettim ki bu çok şaşırtıcıdır. Aynı zamanda Tobruk Muharebesini yöneterek
askeri alandaki başarısını göstermiştir.
§
Askeri
alandaki başarılarını ve önderliğini genç yaşta göstermesi orduda Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ün gitgide yükselmesine sebep olmuştur.
§
Gittiği
hemen hemen bütün cephelerde yaptığı başarılı komutanlığı, önder kişiliği ve
engin bilgisiyle her askerin saygısını kazanmıştır.
§
Ve
hatta düşman komutanlardan örnek vermek gerekirse: İngiliz komutanı General CF
Aspinall-Oglander, Avustralyalı yazar Moorehead, İngiliz General Sir Townshead
ve İngiliz Yarbay Rawlinson gibi isimler kendi eserlerinde: Atatürk’ün güçlü
bir karakter, olağanüstü devrimci, mücadeleci bir asker ve Türkiye’yi savaştan
kurtaran adam gibi ifadelerle anlatmaktadırlar.
§
Barışçıl
ve huzurlu bir ortamın değerini çok uzun süre düşmanlara karşı savaşan askerden
başka kimse bilemez.
§
Zannediyorum
ki Atatürk, Türk milletinin de huzur içinde yaşayabilmesini istedi ve kafasında
oluşturduğu modern, egemen, herkese eşitlik sağlayan, demokratik, tek millet
tek bayrak düşüncesi olan, birlik ve beraberlik içeren yeni Türk devletini
kurmak için elinden gelen her şeyi yaptı.
§
Kısacası
zamanında Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da yakalayamadığı, huzurun ve barışın
getirilerini henüz genç yaşta fark ederek, ileri görüşlü kişiliğini ortaya
çıkarıp yeni, demokratik ve seküler Türkiye’yi tasarlamıştır.
§
O
döneme kadar monarşizmden cumhuriyete geçiş hiç kolay olmamıştır.
§
Tarihe
baktığımızda; eşitlik, özgürlük, medeni hakların savunulması veya laik bir
devletin kuruluşu çoğu zaman kanlı savaşlarla elde edilmiştir.
§
Sıra
Mustafa Kemal Atatürk’e gelince nasıl üstün zekalı bir yönetici ve ileri
görüşlü bir lider olduğunu dünyaya gösterdi. Osmanlı Devleti’nin ana
topraklarında, Türk Devleti’nin cumhuriyete geçişi hiç kan dökülmeden yapıldı.
§
Bunu
bana göre sadece Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk gerçekleştirebilirdi.
§
Bunun
yanı sıra yeni devletin kurulması ve yürütülmesi oldukça kısa bir zamanda,
başarılı bir şekilde gerçekleşti.
§
Bakıldığında
bu süreç , Batı’da çok uzun zamanda ve vahşice gerçekleştirilirken, Atatürk’ün
önderliğinde kısa ve barışçıl bir şekilde tamamlandı. 700 senelik monarşizmin
ortadan kalkması ve yeni rejimle, yeni devletin kuruluyor olması bir çok soruyu
da beraberinde getirdi:
§
- Bu
ülkeyi kim yönetecek?
§
- Yeni
düzen nasıl sağlanacak?
§
- Yargı
sistemi nasıl olacak?
§
- Anayasa
nasıl olmalı?
§
- Bürokrasi
nasıl oturacak?
§
- Devletin
organları nasıl yürürlüğe girecek?
§
Bu yüzden
halk da çok tedirgindi. Özellikle doğu vilayetlerinde, yeni devlete karşı
isyanlar çıkmıştı.
§
Kısaca
anlatmam gerekirse Atatürk katıldığı her savaşta düşmana meydan okumuştur fakat
şimdi karşısına savaştan daha zor çözülebilen bir sorun çıkmıştır.
§
Benim
için Atatürk’ün en can alıcı özelliği de budur:
§
- Çok
yönlü bir lider oluşu. İyi bir asker olmasının yanı sıra iyi bir devlet adamı
olmasıdır. İç ve dış tehlikeler, nedeniyle yeni devlet iyi yönetilemezse, düzen
getirilemezse kaybetme tehlikesi vardı. Fakat kimse bilmiyordu ki bu ülke
olağanüstü zekâya sahip yüce bir liderin elindeydi ve zannediyorum ki ileri
görüşlü olmasıyla birlikte resmen geleceği görebiliyordu. Tüm sıkıntıları
planlı bir şekilde giderdi ve ülkeye çok kısa bir süre içerisinde düzen getirdi.
§
Kısacası
Avrupa’nın 100-150 yılda yaptığı reformlar, endüstrileşme ve modernleşme,
eğitim ve bilim alandaki ilerlemeler, medeni hakları ve kadın hakları gibi
ciddi sorunları 10-15 yıl içinde çözdü. Bu da onun halkın lideri ve iyi bir
siyaset adamı olduğunu bize göstermiştir. Türk halkı da ona Türklerin atası
anlamına gelen Atatürk soyadına layık görmüştür.
§
Fikirlerime
katılır mısınız bilmiyorum ama benim gözümde Atatürk cesur bir asker ve zeki
bir devrimci liderdir. Daha sonraki dönemde akıllı, ileri görüşlü bir siyasetçi
ve yönetici kimliğine geçiş yaptı. Ve son olarak Türkiye’nin diploması açığını
kapatarak, bu alanda da ihtiyaca cevap vererek Atatürk dünyaya damgasını vurdu.
Atatürk’ün çok yönlü kişiliği, görüşleri ve devimleri onu dünyada unutulmaz kıldı.
§
Konuyu
bitirmeden önce diplomatik alanda elde ettiği başarılara da değinmek istiyorum:
İkamet Mukavelesi, Lozan Barış Antlaşması, Türkiye ile İspanya, Avusturya,
Çekoslovakya, Estonya gibi ülkelerle dostluk ve barış; Türkiye ile Sovyetler
Birliği ve Almanya arasında geçici ticaret antlaşmalarına imzasını attı. Fransa
Başbakanı Aristide Briand ve ABD büyükelçisi Awra Wurren gibi önemli kişilerin
Atatürk hakkında sözlerine değinmek istiyorum.
§
- “Bizi
arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı” yani dağ
başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve onun tüm
askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik.
Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.” Meclisteki
konuşmada Fransa Başbakanın sözleri.
§
Yukarıda
anlattıklarıma ne gerek vardı diye soracak olursanız dünya tarihinde birçok
lider var. Baktığımızda bazı liderler nedense Batı tarafından çok abartılıyor.
Tabii yaptıklarını kimse inkâr edemez ama şöyle bir tespitte bulundum. Birazdan
bahsedeceğim isimler tabii ki kendi halkına çok büyük kazanımlar elde
ettirmiştir. Fakat yaptıklarını Atatürk ile karşılaştırdığımızda aslında çok az
kalıyor. Bu çifte standart neden var diye kendime hep sormuşumdur. Bu sorunun
yanıtını da size bırakıyorum. Sizi daha fazla sıkmadan Gandhi ile karşılaştırma
yapmak istiyorum.
§
Hepimiz
Gandhi’nin ne kadar büyük bir lider olduğunu biliyoruz fakat o İngilizlere
karşı şiddetsiz bir yol seçti. Ben ona katılmıyorum çünkü eğer biri senin
elinden hürriyetini aldıysa onu her ne pahasına olursa olsun geri almalısın.
Atatürk’e baktığımızda barıştan yanaydı. Fakat “Size taarruzu değil, ölmeyi
emrediyorum.” sözünden anlaşılacağı üzere konu vatan toprağıysa, hiçbir şeyden
çekinmemiştir. İşte lider dediğimiz böyle olmalı.
§
Ayrıca
Gandhi’nin Hindistan’daki radikal Müslümanlar tarafından Osmanlı Hilafeti
kurtarma hareketini desteklemesini de doğru bulmuyorum. Çünkü Ankara’da
kurulacak devlet demokratik ve seküler bir devlet olacaktı. Ve Gandhi’ye
baktığımızda kendi de Hindistan’ın İngilizler gittikten sonra seküler bir
devlet olmasını istiyordu. Peki neden laik bir Türkiye’ye karşı çıktı?
§
Atatürk’ün
eğitimde ve bilimde yaptığı reformlara baktığımda belki de tarihte görülmemiş
reformlar yapmıştır. Latin harflerinin kabulü; Türklere özgün bir dil olan
Türkçeyi resmen yeniden inşa etti ve böylece Türklere dünyada yeni bir kimlik
kazandırdı.
§
Birçok
Avrupa ülkesinden önce Atatürk Türk kadınına siyasi ve toplamsal haklar verdi.
Yine bunların karşılaştırmasını Gandhi ile yaparsak onun kadınlara ve kendi
eşlerine karşı yaklaşımını, onun Hindistan’daki kast sistemine sessiz
kalmasını, ve Hindistan kurulduktan sonra bile kadınlara haklarını vermemesini
ve kast sistemini ortadan kaldırmamasını veya ona karşı bir takım uygulamalar
yapmaması benim gözümde gerçekten çok büyük bir eksiklik.
§
Ama
tabii dünyada Atatürk’ü ve Gandhi’yi soracak olursak sonucunu siz zaten
biliyorsunuz bu da Batının ne kadar taraflı ve hatta Atatürk gibi yüce bir
lidere haksızlık yaptığını üzülerek söylüyorum. Son olarak da kendi ülkemden de
örnek vermek istiyorum.
§
Çok
sevdiğim, çok değerli kurucumuz Muhammad Ali Jinnah da bizim için yeni bir
devlet kurdu ve Pakistan’ı sekülar bir devlet ilan etti. Eşitliği getirdi.
Eğitim, bilim, ve kadın hakları konularında çok yoğun bir çalışma yaptı fakat
ne yazık ki bir Atatürk kadar devleti sağlam temeller üzerine kuramadı ve
ülkemiz kuruluşundan 26 yıl sonra yani 1973’te dini kullanan yobazların elinde
düştü ve ülkenin rejimini değiştirdiler ve İslami kanunları getirerek laikliği
kaldırdılar. Şuan anayasamızda insan üstünlüğü yok, din üstünlüğü var. Bir
kişinin devlet kademesinde belli bir yere gelmesi için Müslüman olması şart. Bu
durum Pakistan’da bulunan 12 milyonluk gayri müslüm nüfus üzerinde
adaletsizliğe yol açıyor. Ne yazık ki bu maddenin anayasamızda değiştirilmesi
tartışılamaz.
§
Diğer
bir yandan Atatürk’ü okuduktan sonra görüyorum ki öyle sağlam bir Türkiye
devleti inşa etmiş ki onlarca askeri darbe ve her zaman Türkiye’nin
egemenliğine karşı iç ve dış propogandalara rağmen çok şükür ki kimse bunu
yıkamadı. Umuyorum ki Türkiye’ye kimse zarar veremez.
§
Anlatmak
istediğim Atatürk benim için bir bütündür. Son bir şeye değinip yazımı bitirmek
isterim:
§
Kendi
ülkemden örnek vermem gerekirse bizim en büyük medya kanalı ve gazetesi olan
JUNG’da köşe yazarı, düşünür ve yazar olan çok değerli hocamız Hassan Nisar
Atatürk’ü şöyle anlatıyor; şu an ki Pakistan’ın hastalığı ile 100 sene önceki
Türkiye’nin hastalığı aynıdır. Kısaca devletin masum ve cahil halkının dini
duygularını sömüren yobazlardan bahsediyor. Durumu şöyle açıklıyor “Biz 100
sene önce Atatürk’ün Türkiye’ye yazdığı reçeteyi (yani yaptığı reformlar,
yenilikler, modernleşmeden söz ediyor) alıp uygulamazsak Pakistan’ın 2040’lı
yılları göremeyeceğinden endişe ediyorum.
§
Yazımı
sonlandırırken, üzülerek söylüyorum ki Atatürk ile çok geç tanıştım. Belki de
kendisi hakkında çok fazla bilgiye sahip değilim, fakat şimdiye kadar Atatürk
hakkındaki gözlemlerim bu şekilde.
§
Onun devrimlerini
benimseyip, eserlerini okumaya devam edeceğim.
............................ 11 Mayıs 2018 .....................................
https://add.org.tr/neden-ataturku-ornek-aldim/
Türkiye'nin Geleceği
Türkiye'nin Geleceği
§
Günün
sıkıntıları içerisinde çalışabilmek, aile geçindirmek, huzur içinde olmayı
özlemek, güzel hayaller kurmak, gelecekten iyi şeyler beklemek hepimiz için
geçerlidir.
§
Günlük yaşam
çok kolay olmadığı gibi gittikçe de daha sorunlu bir hal almaktadır.
§
Kızmak,
bunalıma düşmek, öfkelenmek, umutsuzlaşmak... bize de düşebilir.
§
Tüm bunlara
rağmen ve de belki de tam da bu nedenle kurtuluş yollarını aramak, çözümler
düşünmek, sormak, sorgulamak ... herkes için geçerlidir.
§
Türkiye
Cumhuriyeti tüm dünyaya kendini kabul ettirmiştir ve halkıyla, ulusal değerleri
ile de herkesin gözü önündedir.
§
Atatürk'ü
bilmeden, tanımadan ve onu kabul etmeden bir Türkiye ise asla düşünülemez!
§
Bunu bugün
yeniden kavramamız ve asla da unutmamamız çok önemlidir.
§
ATATÜRK
gerçekten de dünya tarihinin en önemli kişisidir.
§
Ona karşı
çıkmak, onu önemsizleştirmek isteyenler ne yazık ki Türk milletine değil
emperyalistlere hizmet etmektedir.
§
Gazi Mustafa
Kemal Atatürk yok olmak üzere olan bir milleti ve parçalanmak üzere olan bir
vatanı kurtarma yoluna giren, halkı ile birlikte Türk Kurtuluş Savaşını vermiş
bir önderdir, bir kahramandır, bir devlet adamıdır, bir fikir adamıdır.
§
"Türk
Kurtuluş Savaşı"nı ve "Türkiye Cumhuriyeti"ni bir türlü kabul
edemediler.
§
Bu nedenle de
alttan alta her zaman kendilerine yandaş bulmak için uğraşıyorlar.
§
Bu işbirlikçi
kesim bir bakarsın solcu, bir bakarsın dinci gibi de görülebilir.
§
Her kesimde ve
çok çeşitli kimlikler altında ATATÜRK'e ve onun başarılarına karşı çıkmak için
uğraşanlar vardır ve bunların gerçek yüzünü tanımada yine ATATÜRK'e ilişkin
tutumları bize yardımcı olacaktır.
§
Hiç durmadan
ve yılmadan, bazen açık açık ve de genelde alttan alta yaptıkları Atatürk
karşıtı girişimler ve yaydıkları kötü fikirler Türk yurtseverini ve halkını
asla yıldıramaz.
§
Onlar kendi
kişisel çıkarları için her zaman bazı girişimlerde bulunabilirler, bu durum
çağdaş bir Türkiye'den yana olanlar için kabul edilemez.
§
Onların
gerçekten ne olduklarını tanıyıp, önlemler alırlar.
§
Türk olarak
tarihimize, vatanımıza kendi değerlerimize saygı göstermek ve onlara sahip
çıkmalıyız.
§
İslam dininin
tek peygamberi nasıl ki dünya tarihinde en önemli bir devrimci olarak zamanının
düzenine karşı çıkmış ve halkına yol göstermişse, Gazi Mustafa Kemal Atatürk de
ayni o devrimci kişiliğe sahip bir insan olarak dünya halklarına örnek
olmuştur.
§
Huzurlu, uygar
ve çağdaş bir refah toplumu olabilmemizin, hedeflerimizin neler olması
gerektiğini Atatürk tüm yaşamı boyunca bizlere anlatmıştır. Yazdıkları,
söyledikleri ve yaptıkları çok iyi anlaşılmalıdır.
§
Bize düşen
vatanımıza ve milletimize, ATATÜRK'e sahip çıkmaktır.
§
Bize bu
yakışır ve bizim geleceğimiz bundadır....
13 Eylül 2020 Pazar
Bugün için Gazi Mustafa Kemal Atatürk
3 Eylül 2020 Perşembe
ATATÜRK'ÜN İKTİSADİ POLİTİKA ANLAYIŞI
1 Eylül 2020 Salı
Atatürk’ün Bilime ve Tekniğe Bakışı
TÜRKÜM DİYENE
. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...
-
Yok Saymak ??? § Gazi Mustafa Kemal Atatürk' ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde onu anmak, saygıda bulunmak her bir Türk iç...
-
. Atatürk'ün Türkİye İktisat Kongresİ Konuşması - Türkiye İktisat Kongresi Açış Söylevi 17 ŞUBAT 1923 ...
-
. Yurt Sever Yurttaşlık · Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda " etken " görev üstlenmiş olan ve " ...