Mustafa Kemal ve Atatürk
Soner Yalçın, 15 Eylül 2020
Türk Ordusu'nun 13 Eylül
1683'de Viyana'dan başlayan çekilmesi 238 sene sonra 13
Eylül 1921'de Sakarya'da son buldu. Artık ileriye hamle dönemi
başladı…
22 gün ve
gece süren kanlı savaşı kazanan Başkomutan Mustafa Kemal harp
ertesinde eline bir kitap aldı:
Jean-
Jacques Rousseau'nun
günümüzde bilinen adıyla “Toplum Sözleşmesi” (Mukavele-i
İctimaiyye) eserini satırların altını çizerek, sayfalarına notlar
alarak okumaya başladı.
Kimi
altını çizdiği satırlara “mühimdir” notu yazdı.
Kimi
altını çizdiği satırlara “kıymetlidir” notu yazdı.
Yani…
Başkomutan
Mustafa Kemal savaş günlerinde bir ulusun-toplumun-insanın nasıl
oluşturulacağına kafa yordu.
Bu girişi
şundan yaptım:
Ülkemizde
Atatürk'ün entelektüel kişiliğinin bilindiğini sanmıyorum.
Yüzeysel ilkokul düzeyi bilgileriyle hamaset yapılarak Atatürk anlatılıyor.
Genelde askeri kimliği öne çıkarılıyor.
Bu sebeple
örneğin şunu sorsam:
-“Atatürk ‘güçler
birliği' mi, yoksa ‘güçler ayrılığından' mı yanaydı?”
AKP'den
CHP'ye başkanlık sistemi tartışması yapan partilerin buna
doğru yanıt vereceğinden emin değilim!
Şuraya
gelmek istiyorum:
TEMEL MESELE
Atatürk,
“kuvvetler ayrılığı” esasını ortaya atan Montesquieu da okudu:
“Kanunların Ruhu” (Ruhü'l-Kavânin)…
Kitabın
sadece birkaç satırının altını çizdi, sayfalarına hiç şerh yazmadı!
Bireyden
yana olan Montesquieu, özgürlükçüydü.
Toplumsal
iradeyi savunan Rousseau ise eşitlikçiydi.
Atatürk,
bu iki aydınlanmacı düşünürden önceliği Rousseau'ya verdi. (Kimi çevrelerin
Atatürk ile aynı düşünsel gruba koyduğu JönTürkler ve İttihatçıların çoğunluğu
Montesquieu taraftarıydı!)
Atatürk
niçin Rousseau yanlısıydı?
Dünyada
1870'ler itibaren “liberal ekonomi” durgunluğa ve çöküşe
geçerek, Birinci Dünya Savaşı'na sebep oldu.
Popüler “liberal”
(terakki) itibarını kaybetti. Ki dönüştüğü
emperyalizmin kanlı yüzü ortaya çıktı.
Batı'ya kuşkuyla bakılmaya başlandı.
Bu olgular
tahlil edilmeden Atatürk'ün neden Rousseau takipçisi olduğu
anlaşılabilir mi? Neden devletçi-halkçı yani toplumcu olduğu
kavranabilir mi?
Bireycilik
yerini sadece Türkiye'de değil dünyada o dönem kamuculuğa bıraktı.
Bugün dayanışmacılık olarak bilinen sosyal adaletçi “solidarizm” bu
ihtiyaçtan doğdu. (Keza Atatürk, Charles Gide, Charles Rist gibi ekonomide
devlet müdahalesini öneren solidarist iktisatçıların kitaplarını
da o dönem okudu.)
Atatürk'ün
milli egemenlik anlayışı şekilcilikten ibaret değildi; ilk
hedef Batı'ya olan iktisadi bağımlılığa/kapitülasyonlara son
vermekti. Topla tüfekle savaş meydanında galip gelmek yeterli
olmuyordu, “gizli düşman” sizi “piyasa” ile yeniyordu. Yani… Tam
bağımsızlıkçı anti-emperyalist mücadele verilmeden savaş tam kazanılmıyordu.
1870'lerden
itibaren Batı'nın karanlık çağa girdiğini gören Atatürk'ün,
bugün İbrahim Kalın gibi iktidar sözcülerince “Batıcı”
gösterilmek istenmesi siyasi demagoji amaçlıdır. Batıcı Tanzimat ile tam
bağımsızlıkçı Cumhuriyet nasıl aynı kefeye konur?
Bırakın
AKP'yi gördük ki CHP de bile kimileri “Atatürk” adını ağzına
almak istemiyor! Niye?
DÜŞMAN KESİLDİLER
1870'lerden
itibaren bunalımlara ve büyük savaşlara sebep olan neoliberalizmin dünyada ve
Türkiye'de 1980'lerde tekrar hortlamasıyla, Atatürk düşmanlığının ülke
topraklarına serpilmesi tesadüf değil.
Batı'ya
eklemlenmeyi savunan Osmanlı'daki Sakızlı Ohannes Paşalar, Portakal Mikaeller,
Cavit Beyler gibi katıksız liberallerin devamını 1980'lerde
“yeni kapitülasyoncu” Mehmet Altanlar, Asaf Savaş Akatlar, Özallar aldı!
Toplumculuğa düşman kesildiler.
Devletçiliği-halkçılığı
hedef aldılar.
Devrimciliğin içini
boşalttılar.
Laikliğin anlamını sildiler.
Milli
pazarını korumayı amaçlayan milliyetçiliği “faşist” olarak
tanımladılar.
Ve
itibariyle Atatürk'e/Kemalizm'e düşman kesildiler.
Halkın
bilincinden-gönlünde birden silemeyecekleri için Atatürk'ü salt “askeri
başarıları olan” Gazi Mustafa Kemal'e indirgediler!
Bunun algı
oyuncuları sadece liberaller değildi.
Kendine
yönelik muhalif hareketleri bölmeyi hedefleyen neoliberalizm dünyaya kimlik
politikalarını/etnisiteyi dayattı.
Türkiye'de
İslamcı hareketler 12 Eylül darbesinde bu amaçla korundu. Ilımlı İslam
projesi böyle hayata geçirildi.
Merkez
medya eliyle Kürtçülük entelektüel hayatın merkezine bu amaçla
kondu.
Atatürk düşünce
hayatından bütünüyle çıkarıldı; gardıroba hapsedildi!
Düşünsel
yapı dibe vurunca Atatürk konusunda bilgisiz olanlar savrulma yaşadı ve “Atatürk”
adından kaçınır oldular.
Oysa.
Büyük
komutan Mustafa Kemal'i tamamlayan büyük devrimci Atatürk'tür.
Bu ismi
birbirinden koparırsanız neoliberalizmin bölücülük tuzağına düşersiniz; tam
bağımsızlıkçı anti emperyalist olamazsınız.
Ki o
zaman CHP'de işiniz ne?
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/soner-yalcin/mustafa-kemal-ve-ataturk-6038114/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder