2 Eylül 2021 Perşembe

TC Anayasalarında Laiklik

Türkiye Cumhuriyeti Anayasalarında Laiklik

Prof. Dr. Temuçin F. ERTAN

Anayasa, bir devletin en üst yasasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin politika geçmişini yansıtan dört anayasada (1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları) devletin kuruluşunu, kurumlarını ve işleyişini görmek mümkündür.

Bu anayasalarda Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerleri, açık ya da örtülü bir yer almıştır. Laiklik de bu temel değerlerden biridir.

1921 Anayasası bir tarafa bırakılırsa, diğer anayasalarda laiklik, devletin temel niteliğini ve yurttaşlar arasındaki eşitliği ifade ederken, diğer yandan yol gösterici, koruyucu ve çağdaşlaştırıcı bir içerik taşımaktadır.

"Türkiye Cumhuriyeti Anayasalarında Laiklik" konulu bu çalışmanın dayandığı iki ana öğe vardır. Birincisi anayasa, ikincisi ise laikliktir. Bu açıdan öncelikle bu iki öğenin en geçerli tanımlarını yapmakta fayda vardır.

Anayasa; bir devletin temel yapısını, yönetim biçimini, temel organlarını, bunların birbiri ile olan ilişkilerini, bireylerin devlete karşı, devletin bireylere karşı olan hak ve görevlerini düzenleyen en üstün yasa olarak tanımlanabilir.

Laiklikle ilgili olarak ise pek çok tanım yapılmakla birlikte, Türk Dil Kurumu'na ait Türkçe Sözlük'teki açıklamalara dayanmakta yarar görülmüştür.

Buna göre laiklik, laik olma durumu; devlet ve din işlerinin ayrılığı; devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olmasıdır.

A. Afetinan tarafından derlenen, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk'ün El Yazıları adlı eserde ise Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, laiklikle ilgili şu ifadelere yer vermiştir:

- "Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar ilmin çağdaş medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telâkkisi vicdanî olduğundan, Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı, milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca muvaffakiyet etkeni görür."

Türkiye Cumhuriyet anayasalarında, Kemalizm ya da Atatürkçülüğün ciddi bir şekilde yansımaları bulunduğu için, Atatürk'ün laikliğe bakışının aktarılması anlamlıdır.

Kurucu ideolojinin laiklik boyutunun, bizzat kurucunun kendisinden aktarılması, Türkiye'nin yasal çerçevede laiklik algılamasını göstermesi açısından önemlidir.

Amaç Türkiye Cumhuriyeti Anayasalarındaki laikliği ortaya koymak olduğu için, laiklik ilkesinin felsefi temellerine ve tarihi gelişimine değinilmemiştir.

1982 Anayasasının başlangıç kısmında, 3.10.2001 tarihinde yapılan değişiklikle

- "Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;" şeklinde bir ifade eklenmiştir.

Cumhuriyetin niteliklerinin sıralandığı 2. madde

- "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir" ifadeleriyle düzenlenmiştir ve aynı maddeye 1961 Anayasasında yer alan millilik ilkesinin yerine "Atatürk milliyetçiliğine bağlı" ifadesi eklenmiştir. Böylelikle bu maddedeki laiklik ilkesi yerini korumuştur.

Değiştirilemeyecek hükümlerin yer aldığı 4. maddedeki

- "Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" şeklindeki hükümle, 2. maddede yer alan laik nitelik de korunan temel değerler arasında gösterilmiştir.

Yine kanun önünde eşitliği düzenleyen 10. maddede herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu vurgulanmış ve 1961 Anayasasındaki durum korunmuştur. Bu madde aynen şu şekildedir:

- "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

1982 Anayasasının belki de en fazla tartışılan maddesi 24. maddedir. Din ve vicdan hürriyetinin düzenlendiği ve cümlenin başında

- "Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz " şeklindeki ifade ile laiklik açısından bir güvence gibi görünen bu maddede yer alan "Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır" şeklindeki ifadeler bazı kesimler tarafından laikliğe aykırı olarak görülmekte ve tepkilere yol açmaktadır.

Eğer laiklik ilkesini, Atatürk ilke ve İnkılâplarının temel dayanağı olarak görürsek, Anayasada, Atatürkçülüğe yapılan vurgularda da laikliğin örtülü veya açık olarak yer aldığını kabul etmek durumundayız. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevinin düzenlediği 42. maddenin üçüncü fıkrasında yer alan;

- "Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz" şeklindeki ifade ile gençliğin korunmasını düzenleyen 58. maddenin birinci fıkrasındaki

- "Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır" hükmünü buna örnek olarak gösterebiliriz.

1982 Anayasasının siyasal partilerle ilgili olarak, parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılmayı düzenleyen 68. maddede yer alan

- "Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez" şeklindeki ifade laiklik açısından ciddi bir güvence olarak algılanabilir.

1982 Anayasasında da, 1961 Anayasasında olduğu gibi milletvekillerinin and içme metinlerinde laik bir içerik görmek mümkündür. 81. maddede yer alan ve milletvekillerine ait olan and metni

- "Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim" şeklindedir.

103. maddede ise Cumhurbaşkanını, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde içeceği andın metni yer almaktadır.

- "Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim" şeklindeki metnin, 1961 Anayasasına göre en büyük farkı laik Cumhuriyet vurgusunun yapılmasıdır. Hatırlanacağı gibi, 1961 Anayasasında Cumhurbaşkanının and içme metninde laiklikle ilgili herhangi bir ifade bulunmamaktadır.

1982 Anayasasının 136. maddesinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın durumu ele alınmıştır.

- "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir" şeklinde düzenlenen bu maddede de, 1961'den farklı olarak, laiklik ilkesine değinilmiştir.

1961 Anayasasında yer alan devrim kanunlarının korunmasıyla ilgili hüküm 1982 Anayasasında da yerini korumuştur. İnkılâp kanunlarının korunmasıyla ilgili 174. madde şöyledir:

- "Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:

1982 Anayasasında çeşitli geçici hükümler de bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Konseyinin görevleri sıralanırken, ifade edilen

- "a) Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek Cumhurbaşkanlığına gönderilen, Anayasada yazılı temel hak ve hürriyetlere ve ödevlere, lâiklik ilkesine, Atatürk inkılâplarının, millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunmasına, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna, milletlerarası andlaşmalara, dış ülkelere silahlı kuvvet gönderilmesine ve yabancı kuvvetlerin Türkiye'ye kabulüne, olağanüstü yönetime, sıkıyönetim ve savaş haline dair kanunlar ile Cumhurbaşkanınca gerekli görülen diğer kanunları Cumhurbaşkanına tanınan onbeş günlük sürenin ilk on günü içinde incelemek;"şeklindeki hükümde de geçici de olsa, yine laikliğe bir vurgu yapılmıştır.

1982 Anayasasındaki din ve laiklikle ilgili hükümler incelendiğinde, bu kavramların, devletin niteliğini ortaya koyma, temel kurumların yapısını belirleme ve kısıtlamalarda ölçü oluşturma anlamında kullanıldığı görülmektedir.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti anayasalarında laiklik ve dinle ilgili hükümlerin yer almasının beş temel nedeni olduğu söylenebilir.

1-Devletin niteliğini açıklamak ve tanımlamak (Nitelik)

2-Yurttaşlar arasındaki eşitlik anlayışını güçlü kılmak (Eşitlik)

3-Başta yasama organı olmak üzere, yürütme ve yargı organlarının yetkilerini kullanmaları sırasında dayanak ve yol gösterici olmak (DayanakRehber)

4-Devleti korumak amacıyla getirilen sınırlamaların ölçüsünü belirlemek (Sınırlama)

5-Çağdaşlaşma çabalarını sürekli kılmak (Çağdaşlaşma)

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/20583


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Bu sözden neler anlamalıyız? "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu...